Sahte tradutor Francês
11,934 parallel translation
O harita parçalarından biri sahte, ama eminim burası ihraç noktası.
Un de ces fragments de carte était bidon. C'est sûr, c'est le point d'extraction.
- Benim de sahte kimliğim.
Et j'ai un faux badge.
Elbette çekerim o arabayı. Ama önce sahte kardeşin Oscar'ı öldürüp suçu da bana neden bıraktın onu soracağım.
Tu penses bien que je la bougerai, mais je dois d'abord te demander pourquoi tu as tué ton faux frère Oscar et m'a fait porter le chapeau.
Senin sahte misafirler bırakarak neden Muhtemelen açıklıyor.
Explique probablement pourquoi vos faux invités partent.
Elijah'ın gözü önünde gösteriş yapmak için edindiğin sahte kocadan mı bahsediyorsun?
Vous voulez dire que faux mari vous avez été parader devant Élie?
Görüyorsun ya, benim de kusurlarım var ama en azından ben sahte değilim ama bu Cami o...
Voir, je pourrais avoir mes propres imperfections, mais au moins je ne suis pas un faux, alors que Cami ici, Eh bien, elle est...
Meğersem dövüşlerde sahte sandalyeleri kullanıyorlarmış ama Meg gerçeğini kullandı.
D'habitude, c'est des fausses chaises, mais Meg en a utilisé une vraie.
Bilgi istiyorsun yani. Sahte tavırlarla evime geliyorsun beni yemeğe götürüyorsun ve sarhoş ediyorsun.
Donc tu veux des informations, alors tu te pointes chez moi, en faisant le romantique.
- Sahte evimde.
Mon faux chez moi.
- Sahte bir romantiklik diyebilirsin. - Hayır.
Un amour de pacotille, on pourrait dire.
Biliyor musun... şu sizin Happy harika sahte kimlikler yapıyor.
Vous savez... Votre amie Happy fait de bons faux papiers.
Kendisinin bile sahte olabileceği orijinalinin kopyasının kopyası.
Une copie de copie d'original, qui lui-même pourrait être un faux.
Sahte bir vaatti Lordum.
C'était une fausse promesse, Seigneur.
Dmitry sahte kimliğimdi.
Dmitry était ma couverture.
Dmitry, bize sahte pasaport vermeye söz verdi.
Dmitry... tu nous avais promis des passeports.
Sadece onun gitmesini istemedim. Onun tüm şirketin önünde küçük düşmesini istedim, Turks ve Caicos Adaları'ndaki sahilde uzanıp senin hazırladığın sahte izin talebine gülmesini değil.
Je veux qu'il soit humilié devant tout le cabinet, et non allongé sur une plage turque riant à propos de cette fausse demande que vous avez inventée.
Ya nişanlı yalanını söyleyecektim ya da sahte cenaze törenin o da çok zaman alıyor.
C'était une fausse fiancée ou simuler ta mort, ce qui prend du temps.
İmza sahte mi?
Mais la signature est fausse? Non.
Biz gerçek katillerin, sahte katilin duruşmasına mı gitmemizi istiyorsun?
Tu veux que nous, les vrais meurtriers, allions à l'audience du faux meurtrier?
Vücut zırhı, üç sahte kimlik ve yüklü miktarda para taşıyordu.
Elle portait une armure corporelle, avait 3 faux papiers d'identités. et beaucoup d'argent.
Sahte kimliklerini ve üzerindeki paraya bakacak olursak başlangıç modelini kullandığından şüpheliyim.
Vu les faux papiers et la somme d'argent qu'elle avait sur elle, je doute qu'elle conduise le modèle de base.
- Sahte isim falan da kullanıyordu.
Elle utilisait un nom d'emprunt. Elle faisait ça?
Sahte bir Snapchat hesabı oluşturup benimle alay etmek için kullandı.
Elle a créé un faux compte Snapchat pour se moquer de moi.
Kindzi'nin sahte yağmacı saldırısı seni ve Irisa'yı kandırmadıysa Başkan Yardımcısı'nı kandıracağını düşündüren nedir?
En faisant la lessive? Si la fausse attaque de raider de Kindzi ne vous a pas trompés Irisa et toi, qu'est-ce qui te fait penser que ça trompera le Collectif?
Dış görünüşünü hızlıca değiştirebilir sahte kimlikler kullanır, sık sık yer değiştirir.
Il change constamment son apparence, utilise de fausses identités, bouge souvent.
Saklandıkları evler, banka hesapları, sahte pasaportlar için ulaştıkları kişiler.
Des planques, des comtes en banque, des contacts pour des aux passeports.
Budd denizaltındaki savaş başlığının ateşlenmeye hazırlandığını gösteren sahte tehlike işareti yayınladı.
Budd a pu créer un faux signal d'alarme en armant la tête nucléaire.
Sahte ismin ve fantezi rujunla buraya geliyorsun.
Tu te pointes avec ton rouge à lèvres et ton faux nom.
Biri sahte bir gas sızıntısı bildirmiş.
Quelqu'un a signalé une fuite de gaz.
Bu ikisi sahte parayla 90.000 dolarlık spor araba almaya çalışmışlar.
Il s'avère que ces 2 deux-là essayaient d'acheter une voiture de 90000 $ avec de faux billets.
Komisere de anlatmıştık. Paranın sahte olduğunu bilmiyorduk.
Nous avons parlé à l'inspecteur, nous ne pensions pas que l'argent était faux.
O sahte parayı basan kişi bu arada kendisi de öldü parayı uyuşturucu faaliyetleri için kullanıyordu... O yüzden paranın elinize nasıl geçtiğini öğrenmek istiyoruz.
La personne qui a imprimé cet argent qui, d'ailleurs, est morte essayait d'utiliser l'argent pour financer une production de drogue, c'est pourquoi nous devons savoir comment il a terminé.
Ve belki de katil, parayı gördüğü gibi sahte olduğunu anlamıştır ve buraya bırakmıştır.
Et peut-être, que le meurtrier a vu tout de suite que l'argent était contrefait, et la laisser là.
Olay her neyse, bu sahte para cesetler için mıknatıs haline gelmeye başlıyor.
Peut importe ce que c'est, cet argent commence à devenir un aimant à cadavres.
Yani bu adam üzerinde sahte milyon dolarla cirit atıyor.
Alors ce gars se retrouve avec près d'un million de dollar de faux billets sur lui.
Bu adam nasıl oldu da ıssız bir yerde göğsüne saplanmış bir okla ve yanında sahte milyon dolarlarla öldü ki?
Comment ce gars fini soudainement au milieu de nulle part avec un flèche sortant de sa poitrine et près d'un million de dollars en faux billets?
Bu hâlâ Crane'in sahte milyon dolarlarla ıssız bucaksız bir yerde ne aradığını açıklamıyor.
Cela n'explique toujours pas ce que faisait Crane au milieu de nulle part avec un million de dollars de faux billets.
Belki artık adam ölürken yanındaki 900.00 dolar değerindeki sahte paranın üzerinde parmak izinin nasıl bulaştığını... açıklamak istersin.
Peut-être que vous pouvez nous expliquer comment vos empreintes sont apparues sur presque 900.000 $ de faux billets qu'il avait sur lui au moment de sa mort.
Sahte mi?
Faux?
Ama paranın sahte olduğundan haberim yoktu.
Mais je ne savais pas que cet argent était faux.
Yani sahte sanat eserini tanıyabilirsin ama parayı tanıyamaz mısın?
Donc vous pouvez identifier de fausses œuvres d'art mais pas les billets?
Sahte bir Van Gogh tablosunu fark etmek farklıdır.
Mon cher, repérer un faux Van Gogh est une chose ;
Sahte bir Benjamin'i anlamak farklı bir yetenek ister.
un faux billet est autre chose.
Bugün sahte para umurumuzda değil. Şartlı tahliye ihlalleri de umurumuzda değil... Crane'i anlatmanı ve paranın ne için olduğunu bilmek istiyoruz.
Aujourd'hui, on se fiche du faux argent, on se fiche des violations de conditionnelle... on veut savoir pour Crane et à quoi servait l'argent.
Yıpranmış sahte mor saçların için ağlıyorum.
Je pleure sur tes faux cheveux violets.
Sahte belgelerle Los Angeles'a uçmaya çalışırken tutukladılar.
On m'a arrêté alors que je tentais d'aller à Los Angeles avec des faux papiers.
- Kazakistan'la ilgili. - Acaba oraya gitmeden önce... sahte bir kabın içine mi yerleştirsek acaba?
Donc, peut-être avant d'y arriver, nous pouvons poser une fausse coque à l'intérieur?
Sadece sahte bir film ekibi.
Juste une fausse équipe de tournage.
Ben Scull Bar'da olduğuma sahte Jo şu anda nerede olduğunu, ona başkasının ruhu ile - Hey
- Hey.
Sahte Küba kimliğinin üstünde yazan adreste arama yapıyoruz.
Nous fouillons l'adresse qui figure sur votre faux permis Cubain en ce moment.
O sahte gözlükler de neyin nesi?
C'est quoi ces fausses lunettes?