English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ S ] / Suçlu

Suçlu tradutor Francês

13,608 parallel translation
Lanet olası bir suçlu. Devletler tarafından korunur.
C'est un enfoiré de criminel protégé par des gouvernements.
- Ben de suçlu hissettim.
- Je me sens coupable aussi.
O benim suçlu oda arkadaşım mı?
Est-ce que mon colocataire délinquant?
Benim suçlu olduğumu düşünüyorlar.
Pour elle, c'est moi le criminel.
O bir suçlu!
C'est un criminel.
Bu yüzden, davanın sonucu, Birincil... Derece cinayetten suçlu bulunması için size soracağım.
En conséquence, à la conclusion de ce procès, je vous demanderais... de reconnaître l'accusé coupable de meurtre au premier degré.
O suçlu.
Coupable.
Birinci derece cinayetten suçlu.
Coupable d'homicide volontaire.
Sanık suçlu bulunmadığına ve onun bu kabustan kurtulmasına.
Déclarez l'accusé non coupable. Et libérez-le enfin de ce cauchemar.
Şey, saldırgan olmayan bir suçlu olmam iyi bir şey, yoksa şehirden ayrılamazdım.
Heureusement que je ne suis pas un criminel violent, sinon je n'aurais pas pu quitter l'état.
- Benim tarafımdan sorgulandıktan sonra senden daha şüpheli başka birisiyle arkadaşmış gibi davrandın ve sonra tüm bu zaman boyunca seni sikmesini umarak onu, kendisini suçlu gösterecek şekilde yönlendirdin.
Après que je vous ai interrogée, vous êtes devenue amie avec un suspect plus évident que vous. Puis, vous avez fait en sorte qu'il s'incrimine, tout en espérant qu'il couche avec vous.
Ülkeyi terk etmem beni suçlu göstermez mi?
Ça ne ferait pas coupable si je quittais le pays?
Kendini suçlu hissetme, tamam mı?
Ne t'inquiète pas, ok?
Bu suçlu tiple öyle yapar.
Il doit rôder dans un coin.
Geçmiş geçmiş en büyük suçlu kim, biliyor musun?
Tu sais qui est le plus grand criminel de tous les temps?
Çünkü bilseydin ona gelmiş geçmiş en büyük suçlu denmezdi, değil mi?
Si tu le savais, ce ne serait pas le plus grand criminel de tous les temps.
Yoksa sen küçük suçlu falan mısın?
Pourquoi, tu es un mini-gangster?
Maalesef, birini suçlu hissettirerek bedava çalıştırmak bir tek ailede işe yarıyor.
Demander aux gens de travailler gratuitement par pitié ne marche qu'avec la famille.
Evet... turist olarak gelip, suçlu olan Hintlilere bu söylenir!
Pour l'Indien qui est venu comme simple touriste... et qui est devenu un criminel.
O birinci sınıf bir suçlu! Ne yapacağı belli olmayan biri ve çok tehlikeli!
C'est un criminel... imprévisible et très dangereux.
Her ne kadar suçlu görünmese de şimdiye kadar öyle olduğu düşünüldü.
Bien qu'il ne semble pas être un criminel... il l'a toujours été considéré jusqu'à présent.
Ama şu anda, bu ülkede bir suçlu!
Mais maintenant c'est un criminel.
Hiçbir suça bulaşmadığı, aslında sosyal iyilik yaptığı açıklığa kavuşturulmadığı yada kanıtlanmadığı sürece suçlu.
Et il n'y a clairement rien qui prouve qu'il ne soit pas impliqué dans une activité criminelle.... ou qu'il travaille pour les services sociaux...
Hong Kong hükümetinin Washington ile yaptığı suçlu iadesi anlaşması var.
Le gouvernement de Hong Kong a un accord d'extradition avec Washington.
Sanırım kendisini suçlu hissediyor.
Je pense qu'il se sent coupable.
Ciddi misin Lestrade? Kadının biri halk arasında kendi kafasını uçurmuş ve benden suçlu tarafı belirlememi mi istiyorsun?
Franchement, une femme se fait sauter la cervelle en public et vous cherchez le coupable?
Watson da benim kadar suçlu.
Watson est aussi coupable.
Bir suçlu cezalandırılacak! Bakar ve Zokaar ile karşı karşıya gelecek!
La bénédiction de la vie ou la malédiction de la mort!
Bu kadar suçlu görünme.
N'aie pas l'air coupable.
MOISE TSHOMBE ÜLKEDEN KAÇTI VE VATANA IHANETTEN SUÇLU BULUNDU.
Moïse Tshombe prend la fuite et est jugé pour trahison.
Çünkü onlardan % 95'i genellikle suçlu oluyor.
Pour 95 % de mes clients, l'arrestation est justifiée.
Baktığımda anlıyorum suçlu olduklarını, O yüzden diyorum ki ;
ça se voit au premier coup d'oeil. Alors, je leur dis :
Suçlu ol, ya da olma, ücret 250 dolar, Sadece nakit.
Quel que soit le délit, c'est 250 dollars en espèces.
Gidersem suçlu olurum.
Si je m'en vais, je suis coupable.
Hiçbir bebek doğduğu için suçlu değildir.
Aucun bébé n'est jamais coupable d'être né.
Suçlu hissetmiyorum mu sanıyorsun?
Tu crois que je culpabilise pas?
- Tabii ki suçlu hissediyorum.
Bien sûr que si.
Ama sen daha suçlu hissediyor olmalısın!
Tu dois te sentir pire que moi.
Ünlü bir suçlu musun?
T'es un repris de justice?
Gerçi bıçaklı, zor nefes alan, seks yapmış bir suçlu o kadar da güzel bir tablo oluşturmayabilir de.
Cela dit, une brute sexuelle armée qui respire fort, c'est pas beau.
Seks yapmış suçlu mu?
Une brute sexuelle?
Şikayete göre, silah taşımaktan, ölümcül bir amaçla silah taşımaktan tutuklamaya karşı koymaktan, ağır cinsel saldırıdan ve kasten adam öldürmekten suçlu bulunmuşsun.
Vous êtes accusé de détention d'une arme en vue de donner la mort, résistance à l'arrestation, viol aggravé et meurtre avec préméditation.
"Suçlu değilim" diyor Sayın Yargıç.
Il veut dire "non coupable", Votre Honneur.
- Suçlu değilim.
Non coupable.
Sanığın aile kökenleri Pakistan'da ve eğer kuvvetli kanıtlarla cinayetten suçlu bulunması ve müebbet hüküm giymesi de düşünülürse kaçma tehlikesine karşın hapis isteminde bulunuyoruz.
L'inculpé a des racines au Pakistan. Les preuves du meurtre sont accablantes, il encourt la perpétuité. Il pourrait fuir, nous voulons la détention.
Tanrılar, kardeşimi suçlu bulduğunda adaletten kaçmasına yardım ettim.
Les dieux ont condamné mon frère et je l'ai aidé à leur échapper.
- Sence suçlu mu?
- Il est coupable?
Suçlu bulmadık. Bayanlar ve baylar, dava kararı verilmiştir.
Mesdames et messieurs, ce procès est à présent clos.
Bunların hepsi suçlu!
Ils étaient tous des criminels!
O bir suçlu!
Il devrait être condamné à la peine de mort!
- Suçlu sizin akrabanız mı?
- L'inculpé?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]