Tartine tradutor Francês
200 parallel translation
- Ekmek ve tereyağı yanında sardalye.
Des sardines à l'huile avec une tartine de pain.
İşte tereyağı ve ekmekle beraber sardalyeniz.
Tenez voilà des sardines avec une belle tartine.
Bu olay sizi rahatsız eder mi, bu iş için çok yaşlı mı olduğumu dişünüyorsunuz, bunu bilemiyorum.
j'ai clairement demandé une tartine beurrée, et vous m'avez donné du cake.
Fıstık ezmeli sandviç yedim ve iki viski içtim.
J'ai déjeuné d'une tartine et de deux whiskys secs.
Ama bir dilim ekmek bile alamıyorsan, işin bitmiştir.
Mais si un camarade ne peux pas avoir une tartine...
Alfred Hitchcock güya çok şahane olacak. Bunu bir buçuk saate uzattı.
C'est pas pour dire, mais Alfred Hitchcock, qui est censé être si formidable, en fait une tartine pendant une heure et demie.
Tostun tam ortasından.
Dans la tartine.
- Kızarmış ekmek ister misin?
- Tu veux une tartine?
Domuz etini ve ekmeği ne de severim! Domuz eti ve ekmek, domuz eti ve ekmek!
Ah si j'avais une tartine au saucisson!
Göçmen bürolarında pek itinalı olmayan memurlar çalışabiliyor, tereyağlı ekmeklerini yerken, pasaportunuzu da lekeleyebiliyorlar.
Il y a des fonctionnaires pas très soigneux qui en mangeant leur tartine beurrée tachent les passeports.
Helena Rubenstein'in traş losyonunu sürüyorum.
Je me tartine avec de l'eau de cologne Helena Rubenstein pour hommes.
Sonra fırında elma saat 10'da yılan balıklı sandviç.
Ensuite une pomme au four. A 10 heures une tartine avec de l'anguille.
İster gezi, ister yağ ekmek olsun.
Que ce soit promenade ou tartine
- Ekmeğe yağ sür biraz.
- Prends donc une tartine, un petit peu.
Bir fincan sıcak çikolata ve çörek.
Un chocolat et une tartine.
Babam tostumuza krema koyabileceğimizi söyledi.
Papa a dit qu'on pouvait mettre de la crème sur notre tartine.
Peynirli sandviç, seni koca öküz.
Une tartine au fromage, andouille!
Widow, dışarı çık!
Veuve Tartine! Montrez-vous!
Ekmek ister misiniz?
Vous voulez une tartine?
Ufak bir şey atıştırayım.
Je me fais une tartine.
- Bakamam, tostum yanacak.
- Non. Ma tartine va brûler.
Küçük bir dilim Türkiye Ve bütün arazilerimiz
Une petite tartine de Turquie Et tout ce que ça entraîne
Fakat sakın bizi yemeyin Eğer her şey aynıysa
Coupe-moi donc une tartine
Bak, Bagel'i yakaladılar. Naziler Bagel'i yakaladılar. Ona gaz basacaklar.
Ces Nazis m'ont bouclé Tartine dans leur Dachau.
— Bagel mı? — Bagel.
Tartine?
Bagel?
Tartine!
Bagel II, ha?
Tartine 2!
Kızarmış ekmek mi, yoksa susamlı mı istersin?
- Tartine ou biscotte?
Yanlış olana denk gelirsen kızarmış ekmek gibi olursun.
Tu touches le mauvais et tu es une tartine grillée.
Sana şu meşhur Walt Whitman konuşmasını yapmadı, değil mi?
Il t'a débité sa grande tartine sur Walt Whitman?
Hatta kızarmış olarak.
Sur une tartine.
Sadece yerfıstığı yağını sürmeye çalış...
Essayez de beurrer une tartine...
Duble şerbetli spesiyal yumurtalı ekmekten alayım.
Une tartine avec double portion de sirop d'érable.
Reçel gibi ekmeğin üzerine sürüyorsun.
On le tartine.
Ekmek ve yağ?
Tu veux pas une tartine?
- Daha aç mısın?
– Tu veux une tartine?
- Tost.
Tartine.
- Kramer, sen bir tane istemiyor musun?
- Kramer, une tartine?
Sabah kalktım ve kendime birkaç tost yaptım.
Je me suis levé un matin et je me suis fait une tartine grillée.
Çorapları her zaman kaçmış, donu görünüyor ve dudakları yerine dişlerine ruj sürüyor.
Bon, ses bas sont filés, sa combinaison dépasse, et elle se tartine les dents de rouge à lèvres.
O halde fazla yağlı ve pastırmalı bir Fransız tostu istiyorum.
Dans ce cas, je prendrai une tartine et une demi-tranche de bacon.
Bay Sifkin'e bir tost verebilir miyiz?
On peut donner une tartine à M. Sifkin?
Tamam. - Tost olur mu?
Va pour la tartine?
Tost, yulaf ezmesi, kaburga eti, her ne olursa.
Une tartine, un bout de fromage ou des cacahuètes.
Öncelikle, Onu yağladım.
D'abord je l'ai tartiné d'huile.
Bagel!
Tartine!
Tost ister misin?
C'est tartine ou... tartine.
- Harika!
– Une tartine à quoi?
Sakın ekmeğe basma.
Ne piétinez pas ma tartine!
Büyük ihtimalle parçaları raylara yayılmıştır.
Il est tartiné sur des kilomètres.
Bu aile için kendini mahvediyorsun.
Si quelqu'un mérite d'être tartiné d'algues et enterré dans la boue, c'est bien toi.