Tek yapman gereken tradutor Francês
2,682 parallel translation
Tek yapman gereken, gitmelerini söylemek.
Tout ce que tu dois faire est de leur dire de partir
Tek yapman gereken dikkatini dağıtmamaktı.
Faut tous rester concentrés.
Senin tek yapman gereken ejderhanın başını Midas'a götürmek.
Tu dois simplement rapporter la tête du dragon à Midas.
Bize güven, tek yapman gereken o nakliye şantiyesinde ortaya çıkmak.
Fait nous confiance, tu dois juste te montrer à la cargaison. Ils vont te voir et fuir.
Tek yapman gereken bir Grayson Global müşterisi olmak. Elbette benim aracılığımla.
Tu n'as qu'à devenir client de Grayson Global.
Tek yapman gereken bu affı imzalayıp işinin başına dönmek. Aynısı Roxane ve Walter için de geçerli.
Si t'acceptes, t'as qu'à signer cette grâce ministérielle, celle de ta réintégration dans les effectifs, pour toi, et pour Roxane et Walter.
Tek yapman gereken, Ayağa kalkıp eşcinsel gibi davranmak ve yemek konusunda sıkıntıların olduğunu itiraf etmek.
Il suffit de te lever, prétendre être gay et admettre que t'es impuissant face à la bouffe.
Tek yapman gereken imzalayıp mail atmaktı.
T'avais juste à signer et poster.
Tek yapman gereken adama hayatının seksini yaşatmak.
Éblouis-le au plumard.
Tek yapman gereken beni sevmek.
Contente-toi de m'aimer.
Hazır olduğunu hissediyorsan ve buradan gitmek istiyorsan tek yapman gereken düğmeyi çevirmek.
Si tu penses être prête, et que tu veux partir d'ici, tout ce que tu as à faire, c'est appuyer sur ce bouton.
Tek yapman gereken ona bir halat tutturup helikopteri alıp onu buz üzerinden Barrow'a kadar çekmek.
Vous n'avez qu'à y attacher un câble et à prendre l'hélicoptère pour le tirer à travers la glace jusqu'à Barrow.
Tek yapman gereken bana selam vermekti.
Tout ce que tu avais à faire était de me dire bonjour.
Tek yapman gereken helikoptere binmekti.
Tout ce que tu avais à faire était de monter dans cet hélicoptère.
Tek yapman gereken benimle evlenmen.
- Tout ça est fort bien. - Mais ce que je veux, c'est un mari, moi.
Bunu araştırmıştık, tek yapman gereken onlara GPS'deki donanımın alıcı numarasını vermek, tamam mı?
C'est faisable. Donne le numéro du récepteur du transpondeur avec le numéro VIN et ils le trouvent.
Tek yapman gereken benim için bir şeyler parçalamak.
Tu n'as qu'à casser quelque chose pour moi.
Tek yapman gereken ona göz kulak olmaktı!
Tu n'avais qu'à la surveiller!
Tek yapman gereken yolundan çekilmek gibi görünüyor.
On dirait que tout ce que vous avez à faire c'est de rester en dehors de son chemin
Tek yapman gereken, oraya gidecek yolu bulmaktır.
Tout ce qu'il y a à faire, c'est retrouver le chemin.
Tek yapman gereken diskin içeriğini kullanmak.
Tout ce que vous avez à faire c'est introduire le contenu du disque dur!
Tek yapman gereken onun masasını açmaktı.
Tout ce que tu avais à faire c'était ouvrir son bureau.
Tek yapman gereken konuşmak dedin sonra da beni bırakacaktınız.
Vous aviez dit que si je parlais vous me laisseriez sortir.
Tek yapman gereken buna inanmak.
Il suffit de le croire.
Üstelik tek yapman gereken bana söylemek.
Et tout ce que tu as à faire c'est de me le dire.
Tek yapman gereken Stefan'ın arkadaşlarımın başını kesmesini bırakmasını sağlamak.
Il te suffit de convaincre Stefan de ne plus décapiter mes amis.
Tek yapman gereken istemek.
Tu n'as qu'à demander.
Tek yapman gereken nerede olduklarını söylemek.
Tout ce que tu as à faire c'est me dire où ils sont.
Tek yapman gereken bunu o iki salağa vermen senin kanın olduğunu söylemen ve bana gelmelerini sağlaman.
Tout ce que je demande c'est de le donner à tic et tac, dis leur que c'est le tien, retires-toi, et laissez les venir à moi.
Tek yapman gereken kendin gibi davranmak çünkü sen bir yıldızsın.
Tout ce que tu as à faire c'est d'être toi même parce que tu es une star.
Tek yapman gereken bunları sosyal medya ile paylaşmak.
Vous devez juste les diffuser avec les réseaux sociaux.
Tek yapman gereken onu takip etmek.
Vous ne devez que le surveiller.
Tek yapmanız gereken bir imza atmak.
Tout ce que vous devez faire c'est signer un morceau de papier.
O zaman tek yapmanız gereken muhteşem "Amerikan Buluşları" na katılmanız.
Alors, il vous faut juste la prochaine grande invention.
Tek yapman gereken doğruluğunu teyit etmek.
300 ) \ } J'aimerais te protéger 300 ) \ } Toi et tes manies Vous êtes aussi coincé dans mon système lymphatique. 81 ) } Traduction :
Araştırmacı gazeteci olmak istiyorsan, yapman gereken tek şey araştırmak.
Vous voulez être journaliste d'investigation, vous devez enquêter.
Birini tutuklarken yapman gereken tek şeyi yapmamanın sebebi ne olabilir?
Qu'est-ce qui a pu vous empêcher de faire la seule chose à faire lors d'une arrestation?
Yapman gereken tek şey Bunu gerçekleştirmek için
Inutile d'en faire plus pour que j'y croie
Yapman gereken tek şey Bunu gerçekleştirmek için
Inutile d'en faire plus pour que j'y croie
Tek yapmanız gereken onun gönderdiği bir linke tıklamak veya bir mailin ekini açmak. Bu şekilde sisteminize bir trojan veya virüs yükleyebilir.
Tu cliques sur un de ses liens ou tu ouvres une pièce jointe et il installe un cheval de Troie dans ton système informatique.
John, yapman gereken tek şey çuvallamamak böylece yönetime geçince işimi sen alacaksın.
John, tu dois seulement ne pas tout gâcher, et tu obtiendras mon poste le mois prochain.
Çoğu mevzuda tek yapmanız gereken soğukkanlılığınızı koruyup olabildiğince yardımcı olmaktır.
Dans la plupart des cas, çà demande seulement de rester calme, détendu, et de se rendre le plus ultile possible.
Tek yapmanız gereken eski hücre arkadaşınıza dair birkaç soruya yanıt vermekten ibaret.
Donc maintenant tout ce que vous avez à faire c'est répondre à quelques questions à propos de votre ancien camarade.
Tek yapmanız gereken şarkı söylemek.
Tu te souviens de moi? Sur le toit.
"Birine yaraşanın ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız yapmanız gereken tek şey, asil bir hanımefendiye sormak."
"Si tu veux savoir ce qui convient, " demande-le à de nobles femmes. "
Tek yapmanız gereken bana itaat etmek, köle.
La seule chose que tu dois faire, esclave, c'est m'obéir.
Hak ettiğiniz tahta oturabilmeniz için yapmanız gereken tek bir şey var.
Il y a une seule chose que vous devez faire pour accéder au trône qui vous revient.
Bilirsin, dört sınıf gerideydi, onu Tickle Shits derlerdi yapman gereken tek şey onu gıdıklamak, o zaman pantalonunu pisletir.
A l'école, on l'appelait Guili-Caca. On le chatouillait : il chiait dans son froc.
Gözlerini kapat ve bedenini hisset. Yapman gereken tek şey bu.
Fermez les yeux et sentez votre corps.
Bu yüzden belki de tek yapmanız gereken nasıl başladığını düşünmeniz.
Alors peut-être que ce que nous devons commencer à faire c'est de penser à ce qui vous lie.
Bu yapman gereken tek şeydi- -
C'est la seule chose que tu avais pour toi.