Tın tradutor Francês
230,421 parallel translation
Hayatın bazen ne kadar acımasız olduğunu bilirim.
Je sais à quel point la vie peut t'en faire baver.
David, hayatın boyunca insanlar sana hasta olduğunu söyledi.
David, toute ta vie, les gens t'ont dit que tu étais malade.
Babamın ölümü hakkında konuşamam... dediğimi hatırlıyor musun?
Tu te souviens quand je t'ai dit que je... ne pouvais pas parler de la mort de mon père?
Aptalın tekisin.
T'es un idiot!
Oynadın mı?
T'en a eu?
Ne yaptığını.
Ce que t'as fait.
Hastaneyi aradığın günü hatırlıyorsun şu an.
T'es où alors? C'est ton souvenir du jour où tu as appelé l'hôpital, et pas le jour actuel.
Başka nerede olacaksın?
Ah bon? T'es où alors?
Kaslıymışsın.
T'es baraqué.
- Haydi. Var mısın? - Evet.
- Alors, t'es partant?
Nasıl yiyorsun? Doymadın mı?
T'es pas repu?
- Sana çok kızgın.
- Elle t'en veut vraiment.
Pisliğim sana da bulaşsın istemedim.
Je craignais que ma puanteur ne t'atteigne.
Onlar da sıkıldığın başka bir ailen gibi işte.
Qu'ils sont une autre famille dont tu t'es lassé.
Tıbbi tecrübesi olan bir tanıdığın var mı?
Qui a des connaissances en médecine?
Unutma, Sarah da tıpkı bizim gibi.
N'oublie pas, elle est comme nous. Elle est pure.
Benimle oyun oynamadığını nereden bileyim lan?
Et comment je sais si t'essaies pas de m'entuber?
- Babacığım! - Seni seviyorum yavrum.
Je t'aime ma chérie, n'aie pas peur.
- Hayır! - Baba, bunu yapamazsın!
Papa, t'as pas le droit!
Tırmık'la alakası olmadığını biliyorum, ama Miramar Hava Üssü'ndeki arkadaşım bakmak gerektiğini söylüyor.
Ce n'est pas lié à Scratch, mais selon un ami à la base aérienne Miramar, ça mérite vérification.
Jody Wilson'ın adli tıp raporunu görmek istiyorum.
Je voudrais voir le rapport officiel du légiste sur Jody Wilson.
Peki niye bu kez kurbanın ismini verip yerini vermedi?
Mais pourquoi vous donne-t-il à présent que son nom et plus l'emplacement où il va l'enterrer?
Kendini suçlayamazsın.
Ils ont gardé ça secret. Tu ne peux pas t'en vouloir, tu le sais.
Berbatsın!
T'es mauvaise!
Hamilelik atıştırmalarını bir saat önce aldın.
On t'a donné à manger il y a une heure.
Doktorların sana ve bebeğine yardım etmesine izin verecek misin?
Vas-tu laisser ces docteurs t'aider toi et ton bébé?
Evet, kural böyle ama Dr. Eldredge'in olacakları açıkladığını sanıyordum.
Oui, c'est exact, mais je pensais que le Dr Eldredge t'avait expliqué.
Akıl hastalığına dair sahip olduğun her anıların, seslerin, halisünasyonların sadece gücünün bir kanıtı olduğunu söyleseydim ne yapardın?
Et si chaque souvenir de ta maladie mentale... les voix, les hallucinations... ce n'était rien que ton pouvoir?
Tatlısın ama.
T'es mignon, cependant.
Babanın ölümünün seni nasıl etkilediğinden bahsediyordun ve bence bu çok cesurca.
Tu nous disais comment la mort de ton père t'avais affecté, et j'ai trouvé que c'était courageux.
David'in bilinç kaybının tıbbi bir nedeni yok. Bilinç kaybı varsa yani.
Son inconscience n'a aucune raison médicale, si c'est ce qu'il est.
10-15 yıl kafanda sesler duyduğunu düşün. Kendini güçlü uyuşturucularla tedavi etmeye çalıştığını. Üstüne bir de tımarhaneye kapatıldığını.
Essaie d'entendre des voix, pendant 10 à 15 ans, de te prescrire des drogues dures, puis d'être jetée dans un asile.
Her günün aynı olduğu... kendini cennette gibi hissedebileceğin var olmayan bu yerde sıkışıp kaldın. Ama hiçbiri gerçek değil.
Et là tu es bloqué dans le no-place où chaque jour est le même, où tu peux t'imaginer un royaume mais rien n'est jamais réel.
Anılarını gördün.
T'as vu ses souvenirs.
Arkadaşım mısın?
T'es mon amie?
Gardını indirdin dostum.
Tu vois, t'as baissé ta garde, mec.
Sana bir doz verdiler ve işte buradasın.
Ils t'ont piqué, maintenant on est là.
Haklısın.
T'as raison.
Arkadaşlarının olmasına, sevgilinin olmasına izin verdim.
Je t'ai laissé avoir tes amis, ta copine.
Aynen öyle. Amahl Farouk'u bugün aklından çıkaramazsak seni silecek.
Si on n'expulse pas Amahl Farouk de ta tête aujourd'hui, il t'effacera.
Bir numara yapmaya kalkarsan boynunu kırarım.
Tente n'importe quoi et je t'arrache le cou. La confiance est passée où?
Bu aygıt David dışında her şeyi hedef alacak.
Cet appareil cible tout ce qui n'est pas David. Il crée un vortex...
Seni öpmeyi ne kadar sevsem de bunu yapmamalıydın.
Tu n'aurais pas dû faire ça, bien que j'aime t'embrasser.
Neden o söylemedi?
Pourquoi n'a-t-elle pas...
Kadınla turnanın hikâyesini anlattım mı sana hiç?
T'ai-je raconté l'histoire de la dame et de la grue?
- Sen kazandın.
C'est bon t'as gagné.
Jennifer'ın seni giydirmesine izin vermemeliydin.
Tu ne devrais vraiment pas laisser Jennifer t'habiller.
Bunu yapacağını düşünmemiştim.
Je ne t'en pensais pas capable.
Maymunlar onu vurduğu için mi kızgınsın yoksa bunu yapmaya cesaretin olmadığı için mi?
T'es furieux parce que les Singes l'ont buté ou parce que t'avais pas les couilles de le faire?
İşler kötüye gittiğinde bana destek olacağını biliyordum.
Si les choses tournaient mal, je savais que t'étais là.
- Ne kadar zaman ihtiyacın var?
- T'as envie depuis quand?