Uf tradutor Francês
3,355 parallel translation
Bende kıymalı patates istiyorum, olur mu?
Moi, un hachis de bœuf, mais avec de gros morceaux.
- Aslında ben et yemeyi düşünüyorum.
J'ai plus envie d'un hachis de bœuf.
" Et nerede?
- " Où est le b? uf? !
- Hayır. Büyük boy burrito, üstünde de ekstra fasulyeler. Biraz salsa sosu yok.
Boom... un gros burrito au bœuf, avec supplément de haricots, de la salsa, du guacamole pour la couleur.
Yine laf yarıştırmayalım, Neil.
Qui était là avant, la poule ou l'œuf?
- Yumurta.
- L'œuf, la poule, l'œuf...
Bir plaj topu tarafından yenilen birini içimizde barındıramayız.
Un membre ne peut pas être battu par un œuf.
En son ne zaman omlet yapıp yumurta sarısını çiğ bıraktın?
- Tu insistes. - Ou ton dernier œuf cuit comme il faut?
İkisini de dev bir yumurtanın içinde uçtuklarını gördüm.
J'en ai vu deux autres voler dans un œuf géant!
Dev yumurta.
Un œuf géant.
Uf olunca öper, saçlarımı örer.
Elle souffle sur mes bobos Me fait des couettes
Tamam. Uf olunca öper, saçlarımı örer...
Elle souffle sur mes bobos Me fait des couettes...
Biftek düşünüyordum ama emin değilim.
Je pensais prendre le rôti de bœuf, mais je ne suis pas sûre.
İstemem, biftek alayım ben.
Non, je vais prendre le rôti de bœuf.
Yumurtamızı koruyacak, sonra kümesten çıkaracak ve o lanet tilkinin gelmesini bekleyeceğiz.
On va protéger notre œuf, le sortir du poulailler et attendre que le renard se pointe.
Fırında kızartılmış etli ve.. ... peynirli sandviçi denedin mi?
Tu as goûté au bœuf et fromage grillé au four?
Seni kas yığınına çevireceğim, bebeğim.
Je vais te transformer en bœuf Kobe.
Kendi aletimi onların dürümlerine koyacağım!
Je mets mon bœuf dans leurs tacos, bébé!
" Empire State binasının üzerinden bir yumurtayı atıp
" Comment lancer un œuf du haut
Ben ne biçim et kafalı gösteriş düşkünü biriyim böyle?
Quel freluquet à l'esprit de bœuf suis-je?
Zaten arada bir yumurtlamam yeteri kadar kötü değil mi?
C'était pas suffisant que je ponde un œuf de temps en temps?
- Yumurta getirir misin bana? - Hemen geliyor!
Patronne, un œuf!
Hiç öküz yok.
Je ne vois aucun bœuf.
Jiro harika bir fikir bu, basit ama dahiyane!
C'est une idée géniale. - C'est l'œuf de Colomb!
Chick, ses pedalına dikkat et. Çırpılmış yumurta o.
Attention à la pédale forte, c'est l'œuf battu.
Ya bir balık yumurtasıysa?
- Et si c'est un œuf de poisson?
Fabbe falanca tarafından yapılan rengarenk yumurtayı annem aldı.
Maman avait reçu un œuf décoré par un certain Fabbe.
Annem Tüccar Gustavsson'ın dükkanında yumurtayı takas etti.
Ma mère a vendu son œuf à un certain Gustavsson.
Lannisterlar, Oxcross'tan beri bizden kaçıyor.
Les Lannister nous fuient depuis Croixbœuf.
A, E ve G'yi böyle birlikte görünce "egg" gibi oluyor.
Quand tu vois, A, E et G ensemble comme ceci, ça sonne comme "egg". ( Œuf )
Hızlı davranıp bu birlikteliği daha doğmadan bitirmeliyiz.
Nous devons agir avant et tuer cette union dans l'œuf.
Ben var kilisede bir kadın toplantısı ve Hardy'nin kararını var kendi grubu ile reçel, bu yüzden...
Non. J'ai une réunion à l'église, et Hardy s'est mis en tête de faire un bœuf avec son groupe...
Yaranın izi kalır. Göğüs uçlarından biri uf olabilir.
Ça fera fondre un de tes mamelons.
Bir kasabın ilk iş günüde bir ineği kesmesi gerektiğinde kan olur, kemik olur.
Un boucher, la première fois, qu'il doit découper un bœuf. Il y a du sang et des os partout.
Belki de felsefede kötüyümdür ama bana göre varlık, öz muhabbeti yumurta tavuk muhabbeti gibi.
- J'ai rien compris. Je dois être nulle en philo, mais ce que tu dis, ça me rappelle l'histoire de la poule et de l'œuf.
- Ne? İçeceğine iki yumurta kırmamı ister misin?
Tu veux que je casse un œuf dans cette boisson?
Az önce, "Toruncuğum, çizmelerimde çok fazla kızarmış biftek var." dedim.
Je viens de dire "mon petit-fils, il y a trop de bœuf rôti dans mes bottes".
Sanırım teknik bir uf yapmış olabilirim.
Sur le plan tactique, j'ai peut-être fait une bêtise.
Hedefin konusunda o kadar emin değilim.
Je ne suis pas si optimiste sur votre œil de bœuf.
Müdürlükteki akıllı tipler Crock'ın son şovunun ses kayıtlarından pürüzlü bir sesi çıkarttıklarını söylemişlerdi.
Les têtes d'œuf du laboratoire ont dit qu'ils avaient extrait une voix rocailleuse de l'enregistrement de la dernière émission de Crock.
İnek kanı?
Du sang de bœuf?
Dünden kalma tavuk, iki gün öncesinden kalma sığır filetosu tam bayatlamamış ekmek ve iki kavanoz da son kullanma tarihi geçmek üzere olan mayonez getirdim.
J'ai du bœuf d'hier, un steak d'avant hier, quelques bagels semi-mous, et, genre, 8 litres de mayo presque périmée.
- Mesele de bu zaten Bayan Carter, şu anda içinde bulunduğumuz durum zaten kısır bir döngü, çünkü liman çok kazançlı bir sözleşmeye imza atmanın eşiğinde.
Mais c'est justement l'idée, madame Carter. Parce que c'est un petit peu le scénario de l' uf et de la poule. Parce que le port est en fait à l'aube d'un magnifique contrat lucratif.
- Ve baba için. - Baba için sadece bir yumurta.
Papa n'a pas droit à un deuxième œuf.
Quinn, seni krom piçi. Nereye sıvışıyordun sen? Tıpkı bir yılan gibi.
Quinn, crâne d' uf, tu te fais la malle?
Kelin üstüne yemin ederim emdi. Senin olduğun yerin yakınında hiçteydim.
Et t'es bien plus près du but, crâne d' uf.
Biftek yahnisi.
- Du bœuf - C'est du ragout de bœuf -
Sadece biftek.
Ce n'est que du bœuf -
Saçında ne var senin, yumurta mı?
C'est quoi, dans tes cheveux? - Arrête. - C'est de l' uf?
Büyük boy rakun tabağı nedir? Yumurtayla yapılır.
"Anéantis" signifie œufs brouillés, et "étendus" signifie... ajoute un œuf de plus.
- Hangi yemekler var?
- Nous avons eu le bœuf, le poulet, dinde, haricots, - Qu'est-ce que tu as?