Vam tradutor Francês
317 parallel translation
Onu tam kıvamına getirmişken?
Juste comme je l'avais sur le carreau.
Yumurtalar da tam kıvamında.
Les œufs sont à point.
- Tam kıvamında. - Kıvamında.
Parfait.
Kahvenin kıvamında, şarabından da soğuk olduğundan emin ol.
Assure-toi que le cafe est fort et que le vin est frais.
- Tam kıvamında!
Cuit à point.
Koyulaşsın çorba, kıvamına gelsin Bir cehennem yemeği acılığında... Büyülensin ne varsa kazanın içinde!
Faites une bouillie épaisse et visqueuse, comme une soupe d'enfer bouillante et écumante pour un charme de puissant trouble.
Plağı kıvamına getirmeseydim, sen asla kıramazdın.
Je vous ai facilité la tâche.
- Domuz pirzolası kıvamında.
Comme une côtelette de porc.
Tam kıvamında.
C'est chaud?
- Tam kıvamına gelmek üzere.
- Ça commence â être au point.
- Hayır, tam kıvamındaydı. - Olamaz.
Non, juste assez.
Tam kıvamında.
La température idéale. Idéale...
Kıvamına getirir, koyulaştırır çorbamızı.
Rendez la bouillie épaisse et visqueuse.
Bence bizimki kıvamına geldi ve hazır.
Je crois que notre ami va craquer d'un moment à l'autre.
En seçkin, sulu, taze Cornish tipi koç mesanesi kullanırız. Boşaltılmış, buğulanmış, susamla tat verilmiş fondü kıvamına getirilip tarlakuşu kusmuğuyla süslenmiş.
Nous utilisons de juteux morceaux de vessie de bouc de Cornouailles, curés, étuvés, frottés de graines de sésame, battus en mousse et nappés de vomi d'alouette.
Tam kıvamında, az pişirilmiş.
Bien cuit.
Eh, sen de gül bahçesi kıvamında değilsin.
Tu ne sens pas la rose, non plus.
Yardıma ihtiyacınız vamı?
Vous avez besoin d'aide?
Adamı tam kıvamına getirdim.
J'ai eu de ce type ce queje voulais.
Hey, amca bugün tuzu tam kıvamında olmuş.
Hé, vieux, c'est bien salé aujourd'hui! C'est parfait!
Onları kıvamına getirdim.
On va pouvoir en finir.
Benimki şu an idiot kıvamında.
- Moi, c'est un polichinelle que j'ai dans le tiroir.
"sakız kıvamında, ortada birikmişler."
"au centre lorsqu'on sépare les parts."
Yanında biftek kıvam ölçücü ver.
Je te renvoie la balle, mon pote.
Şerefinize bir ziyafet vereceğiz, bütün özel yemeklerimizden, domuzlardan... nane soslu hazırlatacağız, ve biraları kıvamına gelene kadar ısıtacağız.
Je dis, Astérix, en votre honneur, nous allons faire un grand festin. Oui, avec de la sauce à la menthe! De la cervoise tiède!
Daha tam kıvamında değil.
Pas assez doré.
Arkadaşlarına selam ver, bana da çikolatalı milkshake al. - Kıvamı koyu olsun. - Ne?
Tu leur diras bonjour en me prenant un milkshake chocolat super épais.
Çikolatalı milk shake. Kıvamı koyu olsun.
milkshake au chocolat, super épais.
Kıvamı koyu demiştim!
J'avais dit épais!
Paçalarını biraz erken sıvamıyor musun tatlım?
Tu vends pas la peau de l'ours avant de l'avoir tué?
Leon pirincin kıvamı iyi.
Leon, le riz est prêt.
Kahvem şu anda tam kıvamında, Bunun dışında hiçbir şey beni etkileyemez.
Ecoutez... en dehors du café qui est parfait... tout va mal.
İşin sırrı burada. İçine biraz Worcestershire sosu, sarmısak, azıcık da kekik katarım. Sonra ona köfte şeklini veririm, ama çok dikkatle, kıvamını kaçırmayacaksın.
Je la passe au Worcestershire, à l'ail... un peu de thym... et je la glisse dans le pain, doucement, pour pas marquer la viande.
- Tam kıvamında.
- À point.
Seni kıvamına getirmek benim işim Sherman.
Je suis toujours pantelante devant une bite molle.
Şey, doğru kıvamı bulana kadar biraz sorun yaşadım.
J'ai eu du mal à obtenir la bonne consistance... Un peu.
Hayır, çünkü kıvamında ve eli çabuktum.
Non. Parce que j'étais bien fait.
" Kıvamına gelinceye kadar... karıştır.
" Mélanger jusqu'à ce que la pâte...
Bizim yulaf unu kıvamında, şipşak fotoluk ve çözümü olmayan toplumumuzun çatlaklarına düştün.
Tu as été happé par la société kleenex et fast-food.
Sence de herkes dereyi görmeden paçayı sıvamıyor mu?
Tu ne crois pas que tout ça est prématuré?
Güvenlik Şefi, iyi bir suflenin sırrı kıvamıdır.
Le secret d'un bon soufflé est dans sa consistance.
Bir keresinde öyle kötü oldum ki idrarım sümük kıvamında çıktı şaka değil.
Une fois, j'ai même pissé de la morve.
Sulu süt kıvamında kanamalar başladı.
Puis elles commencent à saigner et le'pu'commence à couler.
Kıvamına geldi. Onu götürebiliriz.
Il est prêt, on peut l'emmener.
Hayır bence kıvamında.
Goûte un peu...
Hayır, kıvamında.
Faire l'expérience de la terreur.
Kıvamında pişmiş görünüyor.
Il m'a l'air cuit à point.
Birincisi, yumurtalar kıvamında olacak...
D'abord, éviter que les oeufs prennent.
Henüz abajur kıvamında değilim.
Je suis maître de moi-même.
Çorbanın kıvamını hâlâ bulamadın, ha?
Toujours ce bouillon qui va pas!
İyi şeyler kıvamında bırakılmalı.
C'est amplement suffisant.