Verdigi tradutor Francês
8,458 parallel translation
Sevgili kocanızın ölümü ve evliliğin verdiği güvenin kaybı sizin için iki kat daha büyük bir darbe olacak.
La mort d'un époux bien-aimé et la perte de la sécurité du mariage sont un double choc pour vous.
İçeride istediğin gibi takılabilmen sana Doktor Dulmacher'ın verdiği bir ayrıcalık.
A l'intérieur vous êtes libre de vous déplacer... Ce sont les prérogatives du Dr Dulmacher...
Fury'nin verdiği Coulson'ı gözetleme görevine KE-325 naklinin sebep olduğu doğru mu?
Est-ce vrai que Fury t'a demandée d'espionner Coulson à cause de la transfusion de ce GH-325?
Cal, bana olan aşkından dolayı verdiği bir söze yenik düştü.
Cal s'est perdu avec une promesse qu'il m'a faite par amour.
Bunu atlatmak için çektiği acı, ettiği tahammül, verdiği savaş...
La façon dont elle a souffert, supporté et combattu tout ça...
Yoksa derinlere inip hayatın sana verdiği kart destesini karıştırmak için yollar mı arayacaksın?
Ou tu vas aller chercher au plus profond et trouver de quoi redistribuer les cartes que la vie t'a données?
Bunu bana verdiği bellekten yazdırdım.
J'ai imprimé ça à partir d'une clé USB qu'il m'a donnée.
Bir hayatı almak katlettiğin insanın yaşadığı yılların geçirdiği zamanların, didindikleri hayallerin senin yüzünden gitmesinin verdiği ağırlık ve sorumluluk zor geliyor.
D'ôter la vie... le poids, la responsabilité de toutes les années que votre victime a vécues... les moments qu'elle a chéris... les rêves pour lesquels elle s'est battue, tout est fini, à cause de vous.
Ben'in bize verdiği şeylerin bir kopyası var mı, şeyden aldığı bilgilerin maskeli adamdan aldığı?
On a conservé une copie de tout ce que Ben nous a donné de... l'homme masqué?
- O adi itin zarar verdiği herkese.
Et à tous ceux qui ont souffert à cause de ce salaud.
Ama sonra Tanrı'ya verdiği tüm o bacakları kapalı tutma sözünü hatırladı.
Mais ensuite elle s'est souvenu de sa promesse à Dieu concernant ses jambes serrées et tout le reste.
Öncelikle oğlunuzun verdiği hizmete ne kadar minnettar olduğumu söylemek isterim.
Tout d'abord, merci à votre fils pour son engagement.
- İnsanlara umut veriyor çünkü tıpkı size verdiği gibi.
Car ça donne de l'espoir à ses troupes... tout comme ça vous en a donné.
Tanrımız söz verdiği her şeyi yerine getirmedi mi?
Que notre Père nous a donné tout ce qui avait été promis?
Rogelio'ya Tanrı verdiği iffetlilik yemininden bahsetmek için cesaretini toplamaya çalışırken Xiomara bunun tahmin ettiğinden zor olduğunu anladı.
Prendre son courage à deux mains pour dire à Rogelio qu'elle avait fait vœu de chasteté était plus difficile que ce que Xiomara pensait.
Kocamın her zaman uzakta olduğu ve işine öncelik verdiği bir hayat...
Une vie où le mari est tout le temps parti et le travail passant toujours avant... Je ne veux pas de ça.
Bak, bak, Luisa'nın Rose'a yazdığı Rafael'in bize verdiği mektup.
Regarde, la lettre qu'a écrit Luisa pour Rose, celle que Rafael nous a donné.
Ve Nevada eyaletinin ve ruhu bu gece bize eşlik eden Tanrıça Cher'in bana verdiği, yetkiye dayanarak, sizi karı koca ilan ediyorum.
Et par les pouvoirs qui me sont conférés par l'état du Nevada et la déesse Cher, qui est avec nous ce soir par l'esprit, Je vous déclare maintenant mari et femme.
Onun sorumluluğu ailesinin verdiği yetkiyle bende.
Je suis autorisée par la famille à l'emmener en garde à vue.
Güzel para verdiği için mutluyum sadece.
Disons que je suis content que ça paie bien.
Ama bir söz verdiği için hiçbir şey yapmayacak.
Mais elle restera parce qu'elle en a fait la promesse.
Geçen hafta bankanın bana verdiği on bin dolarlık kredi yüzünden kafam hala güzel.
Je plane encore à cause du prêt de 10 000 $ que j'ai eu la semaine dernière.
Bir arkadaşının ona verdiği DVD dışında.
Sauf une fois, un ami lui avait donné un DVD.
Bay Carter, polise verdiği yeminli ifadesinde şöyle söylüyor.
Dans sa déposition à la police, M. Carter a déclaré :
Lee Ashworth'ün sana verdiği eşyaları gözden geçirdim.
J'ai regardé ce que vous a donné Ashworth.
Çünkü verdiği ifadesinde, karısına evliliklerinin bittiğini ve kendisinin yeni ruh eşini bulduğunu anlatan bir mektup yazmıştı.
Selon sa déclaration, il a écrit une lettre à sa femme disant que leur mariage était terminé et qu'il avait trouvé son âme soeur.
Bir insanın son nefesini verdiği zaman o odada bulunmak nasıl bir duygu?
Ça fait quoi de voir la vie les quitter?
İyi düşündün ama bunu söyleyenler canlılıklarının verdiği rahatlıkla der.
C'est une belle façon de voir. Mais les personnes qui disent ça, elles le disent de leur vivant.
Gizli servis izin verdiği gibi ulusu yönlendirmelisin.
Aussitôt que les services secrets l'autorisent, Vous devez vous adresser à la nation.
Babamın ona verdiği bir çift elmas küpe, babasından kalan birkaç eski madeni para.
Des boucles d'oreilles en diamant que mon père lui avait offert, quelques vieilles pièces de monnaie qui venaient de son père.
Boyd'un dazlaklarının eskiden eğitim yaptığı, Hıristiyan Taarruzu kilisesi adını verdiği yer.
Le gang de Boyd s'entraînait là, il appelait ça son église chrétienne belligérante.
Kadına verdiği sözü tutmayan erkekler için cehennemde bir yer vardır mutlaka.
Il doit y avoir une place en enfer pour celui qui brise une promesse faite à une femme.
Doktorun verdiği ekstra Vicodin'i aldın mı?
As-tu pris le supplément de Vicodin que le docteur t'a donné?
Onun verdiği bilgece nasihatı dinleyip meyve yetiştirmeye devam etmeliydim.
J'aurais dû cultiver des fruits, comme elle le conseillait.
Antoine ablasının verdiği parayla hava attıysa korkarım arkadaşın Serena kardeşsiz kalmış olabilir.
Si Antoine a parlé de l'argent de sa sœur, ton amie Serena n'a sûrement plus de frère.
Hope Shlottman'ın ailesinin cinayetiyle ilgili itirafını almak için Kilgrave'le yapacağım görüşme için taraflardan birinin verdiği izindir.
Ceci est mon consentement à l'enregistrement de Kilgrave afin d'obtenir ses aveux pour le meurtre des parents de Hope Shlottman.
Verdiği emir etkisini yitirene dek onu oteline götürüp başında bekler misin?
Ramène-le à l'hôtel et surveille-le - tant qu'il est sous influence. - Oui.
Bir araya gelmenizden ötürü Tanrı'nın verdiği bir hediye.
C'est la récompense de Dieu pour vous être trouvé les uns les autres.
Şeytan'ın bana verdiği kolye.
Le médaillon que le Diable m'a donné.
Böylece bize verdiği tüm güzellikleri yok edersin.
Donc vous détruisez tous les cadeaux qu'ils nous ont faits.
Sabrina'nın sana verdiği kitap var ya onu ben yazdım.
Le livre que Sabrina t'a donné, je l'ai écrit.
- Gençliğin verdiği bir hataydı herhalde?
- Une erreur de jeunesse, j'espère.
- Gençliğin verdiği bir hata denemez.
- Ce n'était pas une erreur de jeunesse. - 1919?
Taciz için tutanak tutturmak nasıl olacak da garajda olanlarla ilgili verdiği ifadeyi güvenilmez kılacak?
Comment une plainte pour harcèlement... peut annuler sa déclaration sur les événements survenus dans le garage?
Karl'ın bana verdiği hediye daha değerliydi.
Eh bien, le cadeau que Karl m'a donné, était bien plus précieux.
Onların bilgilerini neden şimdi verdiği sorulduğunda, bir gece öncesinde ihanetinden şüphelenilen bir SVR subayının canlı canlı yakıldığının zorla izletildiğini söylemiş.
Quand il a demandé pourquoi elle désertait maintenant elle a prétendu avoir été forcée d'assister la nuit précédente à l'introduction d'un officier SVR en vie soupçonné de trahison dans un four de centrale électrique.
Moskova'nın önem verdiği tek şey bu ve siz de bunu yapabilecek tek kişilersiniz.
C'est la seule chose dont Moscou se soucie, et tu es la seule personne qui peut le faire.
Verdiği her cevap buhar santraliyle uyumluydu. Özellikle 1925 ve 1939 arasında üretilmiş olanlarla.
Toute les réponses qu'elle a donné étaient cohérentes avec une centrale de production à vapeur, surtout une construite entre 1925 et 1939.
Rezident'in verdiği süreyi 10 dakika önce aştınız.
L'horaire du Rezident est passé depuis 10 minutes.
Cebinde bir adres vardı 2017'deki hâlinin sana verdiği.
Cette adresse dans ta poche, celle que l'autre moi t'a donné en 2017.
Bugünden itibaren, Markridge babam gibi adamların dünyaya verdiği zararları telafi etmeye başlayacak.
A partir d'aujourd'hui, Markridge commencera à réparer les dommages que des hommes comme mon père ont fait à ce monde.