Verdiğim tradutor Francês
5,726 parallel translation
Bu korkunç kararı verdiğim için suçumu kabul ediyorum.
J'ai une part de responsabilité pour cette horrible, horrible décision.
Öyle mi? Size altı ay önce verdiğim bir şeyi hatırlattı da bana.
Elle me rappelle un truc que je vous ai donné il y a six mois.
Demek ki Lily'ye verdiğim kıyafet kutusunun içine düşmüş.
Elle a dû tomber dans la boîte de linge que j'ai donné à Lily.
- Lola... - Bana mal oldu. İtibarıma ; kocama, kalbimi verdiğim adama güvenebileceğime dair olan inancıma mal oldu.
Des conséquences pour moi, ma réputation, ma foi en autrui, en mon mari, un homme à qui j'ai donné mon coeur.
Ve onun annesi olmaya ve onu koruyup kollamaya söz verdiğim andan itibaren bu benim hayatım olmuştu.
Et ça n'a jamais cessé d'être ma vie depuis que j'ai fait la promesse de devenir sa mère... Pour protéger sa vie.
Hayır! Bugün dünyayı az kalsın terk ederken kalmaya karar verdiğim günün, yıl dönümü.
Non, demain c'est le premier anniversaire du jour où j'ai presque quitté la Terre, mais où j'ai décidé de rester!
Söz verdiğim gibi seni bekledim.
Je t'ai attendu, comme promis.
Sırf ben izin verdiğim için hayatta kalacaksın.
Tu restes en vie seulement parce que je le dis.
Sana bu kadar acı verdiğim için kusura bakma.
Je suis désolé de t'avoir causé tant de souffrances.
Bizim için ödün verdiğim onca şeyden sonra..
Tout ce que j'ai sacrifié pour nous.
Şimdi sana söz verdiğim gerçeği söyleyeceğim.
Maintenant, je vais vous dire la vérité, j'ai promis.
Bu, benim verdiğim bir karar çünkü bu 60 kişinin işten çıktığını görmek istemiyorum.
J'ai pris cette décision parce que je ne veux pas voir ces 60 employés sans emploi.
Olanlara verdiğim tepkilerden dolayı hâlâ pişmanım.
Je regrette la façon dont j'ai géré les choses.
Ve verdiğim bilginin doğruluğu kanıtlandığında umarım tekrar gelirsin.
Et quand ces informations seront confirmées, j'espère que tu reviendras vers moi.
Söz verdiğim gibi size bakacağım. Tamam mı?
Je vais m'occuper de toi comme promis.
- Ne? Sana verdiğim para.
De l'argent que je t'ai donné.
Son verdiğim idrarda bir şey mi çıktı?
Quelque chose d'anormal avec mon dernier échantillon d'urine?
Peki sana geçen ay verdiğim on bin ne oldu?
Qu'est-il arrivé aux 10 000 que je t'ai donnés le mois dernier?
Adresi verdiğim zaman harekete geçecektir.
Il bougera quand il aura l'adresse.
Hem sana böyle olduğu, hem de buna izin verdiğim için senden özür dilerim.
Je suis désolée de ce qui t'es arrivé. Je suis désolée.
Ryan da her gün bir şey yapacak, başı derde girecek, benim tepemin tasını attıracak ve verdiğim karar doğru muydu onu da bilmiyorum ama başka ne yapabilirdim, gerçekten bilmiyorum.
Et Ryan, tous les jours, je ne sais pas, il fera quelque chose il aura des problèmes, il me rendra fou, et je ne sais pas si j'ai pris la bonne décision, mais je vois vraiment pas ce que j'aurai pu faire d'autre.
Ailemizin yerini gizli tutmak adına verdiğim tüm çabalara rağmen bu sorumsuzluk yüzünden babam bizi eliyle koymuş gibi buldu.
Tous mes efforts pour garder cette famille cachée, et pourtant cette débauche a conduit Père directement à nous.
"En yakın arkadaşlarımla verdiğim muhteşem poz."
"Gang permanent d'amis pour la vie".
Verdiğim otlar duruyor mu?
Tu as toujours l'herbe?
Kötü haberler verdiğim için kusura bakmayın.
Désolé d'apporter de mauvaises nouvelles.
Sadece otobüslerden kurtulmak için verdiğim bir örnekti.
C'était un exemple pour éviter les bus.
Üstlerim sahada verdiğim kararlara güvenir.
Mes supérieurs me font confiance sur les décisions que je prends.
Olağan dışı bir şey görürsen sana verdiğim telsizden haber et bana.
Si vous voyez quelque chose d'inhabituel, appelez-moi sur le talkie-walkie que je vous ai donné.
Sana verdiğim paraya ne oldu?
Et l'argent que je t'ai donné?
Senin sözünden dönmenin. bana veya önem verdiğim insanlara acı çektirmenin nasıl bir şey olduğunu görmek için beklemenin benim için eğlenceli olduğunu mu düşünüyorsun?
Tu crois que c'était fun pour moi avec toi dans le coin, attendant de voir quel genre d'épreuve tu allais me faire traverser ou aux gens auxquels je tiens?
Bu sana verdiğim tek işti ve çok önemliydi.
C'était la seule tâche que tu avais et c'était crucial.
Sana verdiğim levazımlara bakabildin mi?
As-tu eu le temps de jeter un oeil aux équipements que je t'ai donnés?
Sevdiğim kadına verdiğim sözden dolayı.
- À cause d'une promesse que j'ai faite. À une femme que j'aimais.
Bayan Hughes. Leydi Rose'un balosu için Londra'dayken mülteciler için size verdiğim paltoyu hatırlıyor musunuz?
Vous souvenez-vous de ce manteau que je vous ai donné pour les réfugiés, quand nous étions à Londres pour le bal de lady Rose?
Jeep'e ve ölürken annene söz verdiğim gibi, seni korumak için her şeyi yapacağım.
Je crois en toi, Alex. et comme j'ai promis à Jeep et à ta mère mourrante, je ferais tout pour te protéger.
İnsanlara verdiğim her şeye rağmen hâlâ mutlu değiller.
Après tout ce que j'ai donné au peuple, ils ne sont toujours pas satisfaits.
Melanie'nin ölmesine izin verdiğim için yıllar önce.
Honteuse d'avoir laissé Melanie mourir il y a si longtemps.
Önemli olan benim verdiğim söz.
Ce qui compte c'est ce que j'ai promis.
Umarım buna sana verdiğim kadar değer verirsin.
J'espère que tu chériras ceci autant que je te chéris toi.
Evet, kim olmam gerektiğini bana söylemesine izin verdiğim ilk ve son kişi olduğun için sana teşekkür etmek istiyorum.
Je veux te remercier pour être la première et la dernière à m'avoir jamais dit qui j'étais censée être.
Söz verdiğim gibi sana onu getirdim.
Je l'ai amené ici comme je l'avais promis.
Sana verdiğim şirketlere hiç bakmadın mı?
Vous avez au moins regardé les entreprises que je vous ai donné?
Walter Gillis'e verdiğim söz ve Jonathan'a borcum arasında seçim yapmak zorundaydım.
Il faut que je fasse un choix entre la promesse que j'ai faite à Walter Gillis et ce que je dois à Jonathan.
Amy, o hisselere teklif verdiğim an Fortsman'ın parasını almış olurum.
Amy, à la seconde où j'ai fais une offre sur ces actions, j'avais déja pris l'argent de Forstman.
Pekâlâ millet, dün akşam için verdiğim ödevden başlayalım.
Commençons par les devoirs de la veille.
Bu sefer verdiğim sözleri tutacağım.
Je tiendrai ma promesse cette fois.
Brunski'ye verdiğim 500 doları temizlikçiler için ayırmıştım.
J'ai donné les 500 $ que j'étais censé utiliser pour faire nettoyer à Brunski.
Söz verdiğim gibi, yerel saat 7 : 12.
19 h 12, heure locale, comme promis.
Söz verdiğim gibi, üzerime düşeni yaptım.
J'ai tenu mon rôle. Comme promis.
Benim verdiğim sözler var.
J'ai des... engagements.
Tituba'nin suçlamalari, çok önem verdigim birini tehlikeye atiyor.
Les accusations de Tituba mettent en danger quelqu'un à qui je tiens énormément.