Yapacaksın tradutor Francês
20,963 parallel translation
Ne yapacaksın?
Qu'allez-vous faire?
Ne yapacaksın evlat?
Qu'allez-vous faire, mon gars?
Borlon, bu hafta sonu ne yapacaksın diye sorduğumda dinleneceğim demiştin.
- Grave. - Borlon! Quand je t'ai demandé ce que tu faisais ce weekend, tu m'as dit que tu allais rester tranquille.
- Yoksa ne yapacaksın?
- Sinon quoi?
Ne yapacaksın? !
Qu'est ce que tu vas faire?
Ne yapacaksın?
Alors, que vas-tu faire?
Eğer öyle olursa - ki olmayacak - sonra ne yapacaksın?
Si ça arrive, ce qui ne se fera pas, et alors?
Seçilince, onu ne yapacaksın?
Une fois élu, que ferez-vous de lui?
Ne yapacaksın peki?
Alors quoi?
Sesli bir şekilde şarkı söylemek yerine sadece söylüyormuş gibi yapacaksın.
Vous ne serez pas chanter fort, juste la bouche
- Ne söylersem yapacaksın tamam mı? - Evet.
Fais exactement ce que je dis.
Hepiniz bunları yapacaksınız zaten.
Putain, vous allez tous chialer.
Ne yapacaksın?
Que vas-tu faire?
Bunlarla ne yapacaksınız?
Qu'allez-vous faire avec tout ça?
- Niyeymiş, ne yapacaksın bakalım?
- Tu vas me faire quoi?
- Göleti ne yapacaksın?
Pourquoi un étang?
- Ne yapacaksın?
Qu'est-ce que tu vas faire?
Ne yapacaksın? Yapamam, Senatör.
Vous allez bien?
Nasıl yapacaksın peki?
Comment vas-tu te comporter?
Başka neler yapacaksın?
Qu'es-tu prêt à faire d'autre?
Konuşmak dışında. Ne yapacaksınız zencileri desteklemek dışında?
Sérieusement, à quels actes seriez-vous prêt pour les soutenir?
Ne yapacaksın?
Qu'est-ce que vous allez faire?
Onun için ne yapacaksın?
Vous ferez quoi pour elle?
Onun için ne yapacaksın?
Vous allez faire quoi pour elle?
Eski sevgililer. Ne yapacaksın?
Les ex. Qu'est-ce qu'on peut y faire?
Unutma pazartesi çift idman yapacaksın.
N'oublie pas que tu as deux entraînements, lundi.
Üstüne oturmak isteyene kadar mastürbasyon yapacaksın.
Tu le masturbes jusqu'à ce que tu t'assoies dessus.
- Ne yapacaksın ki?
- Comment tu vas faire?
Sonra da bunu yapacaksın
Ensuite on met ça par-dessus.
Lobi süsü mü yapacaksın?
Une robe de chambre?
Bunu yapmak istiyorsan, tam şuraya yapacaksın.
Dessine-la juste là.
Ne işler yapacaksın?
Qu'est-ce que t'as à faire?
- Ne yapacaksın?
- Qu'allez-vous faire?
Rutin sorgulamayı siz yapacaksınız.
Il va falloir que vous preniez sa déposition.
Bana ne yapacaksınız?
Qu'allez-vous faire de moi?
Şimdi ne yapacaksın?
Que fais-tu maintenant?
- Bu yeteneğinle ne yapacaksın dostum?
- Qu'est-ce que tu vas faire?
Olay bu. Ama önce sen yapacaksın.
Mais tu dois d'abord tenir ta promesse.
Peki siz ne yapacaksınız?
Alors, qu'allez-vous faire?
Yüzüğünle ve faturayla ne yapacaksın?
Pourquoi tu veux ta chevalière et une facture?
Ne yapacaksınız?
Vous ferez quoi?
Onunla ne yapacaksın?
Qu'allez-vous en faire?
Ne yapacaksın bana öğüt mü vereceksin?
Quoi? Tu vas me dicter mon comportement?
Gideceksin biraz esrar içeceksin boş muhabbet yapacaksın.
Les gars sont cool. Ça fume, ça tchatche.
Hayır onlarla SR ekibindenmiş gibi çalışıyorsun ve de sana para verdiğim normal işini yapacaksın.
Tu bosses avec eux comme ferait un DA junior, et tu fais ce pour quoi je t'ai engagée.
Ne yapacaksın?
Tu ne peux rien faire.
Sonra ne yapacaksın?
Et puis quoi?
Hemen burada mı yapacaksın?
Ici sur le parcours?
Gerçek isimleriyle mi kayıt yapacaksınız?
Ces écoles particulières sont fréquentées par enfants d'hommes d'affaires allant et venant pour tout un tas de raisons. Vous les inscririez sous leurs vrais noms?
Ne yapacaksın?
Tu vas faire quoi?
- Ne yapacaksın?
C'est dur?