Yaratık tradutor Francês
5,474 parallel translation
Bu kasıtlı bir sabotaj mı yoksa tamamen senin beceriksizliğinden kaynaklanan bir şey mi onu çözmeye çalışıyorum. Ama her iki şekilde de hayatımızda çektiğimiz en iyi doğaüstü yaratık görüntüsünü berbat ettin.
J'essaie juste d comprendre si c'est du sabotage intentionnel ou de la pure incompétence de ta part, mais dans les deux cas, tu as ruiné la meilleure partie qu'on a jamais tournés d'un film sur le surnaturel.
Her çeşit, yanımda Yaratık Ezici Bruce var.
Tous, avec Bruce l'exterminateur de monstres.
Yaratık ezerken onu giymek zor olmuyor mu?
Pas pratique pour détruire des monstres, hein?
Korktuğun için yalan söyledin. Sadece yaratık konusunda değil, aynı zamanda hikayenizin sonuçları hakkında.
Vous avez menti, car vous aviez peur, pas juste de la créature, mais des conséquences terrestres de votre récit.
Ama bu korkunç, zehirli bir yaratık.
Mais... ça, c'est une créature affreusement toxique.
Kız bu gezegendeki en aşağılık yaratık.
C'est l'humaine la plus vile de toute la planète.
Muhteşem yaratık Pegasus'un bilinen son kalıntılarından örülen bir yelken.
Cette voile est tissée avec les dernières plumes restantes du grand Pégase.
Bu, ormanda gördüğünüz yaratık Bayan Mills.
C'est la créature que vous avez vue dans la forêt.
- Hayatında böyle çirkin bir yaratık görmemişsindir.
Vous n'avez jamais vu une bête aussi moche de votre vie.
Yaratık olduğun kesin.
Oui, t'es une créature, qui a des mauvaises habitudes.
Ormanda saklanan bir yaratık hakkında konuştuklarını duymuş.
Une créature vit dans les bois.
Lena nerede? - Yaratık aldı onu.
- La créature s'en est emparée comme d'une poupée de chiffon.
Durduramadım. Belli ki yaratık, karanlığın bir askerinden daha fazlası.
La créature n'est pas qu'un agent de destruction.
Oğlun bu dünyaya gelir gelmez bu evdeki kötülük, o yaratık eve saldırdı.
La créature maléfique qui croît dans cette maison est passée à l'attaque, à la naissance de votre fils.
Küçük bir kızken kasırdaki hizmetçiler bana yakınlardaki mağarada yaşayan korkunç bir yaratık hakkında hikayeler anlatırlardı.
Quand j'étais plus jeune, les servantes du palace racontaient les histoires d'une créature redoutable qui vivait dans une grotte à proximité.
Ne tür bir yaratık?
Quel genre de créature?
Gözlerine baktığında seni taşa çevirebilecek bir yaratık.
Le genre... que si tu la regardes dans les yeux, elle te change en pierre.
Bir yaratık hakkında bahsettiklerini duymuş.
Il les a entendus parler d'une créature.
Bir yaratık mı?
Une créature?
Ormanda, karanlıklarda yaşayan bir yaratık ile anlaşma yapmışlar.
Un marchand qu'ils ont trouvé avec une créature qui réside dans les bois, dans le noir.
Yaratıcısının en şevkli arzularıyla doldurulmuş bir yaratık.
Une créature imprégnée des passions les plus ardentes de son créateur.
Oğlana yaklaşan herkesi öldüren akılsız bir yaratık.
La créature tuait pour aider son maître. Cette chose sans esprit tuait quiconque approchait le garçon.
Her şey zeki ve çekici yaratıklarla başlamış ama kısa zamanda çirkin, vahşi ve epey korkutucu beyinsiz yaratıklar tarafından ele geçirilmiş.
Au début, il y avait des êtres intelligents et attachants, mais très vite, des êtres laids, agressifs, terrifiants et diminués prennent le contrôle.
Merhaba başka dünyadan gelen yaratık.
Salut, créature venue d'un autre monde.
Özür dilerim sadece o yaratık benim için çok şey ifade ediyor.
Pardon. Mais cette créature m'est très chère.
Senin gibi güzel bir yaratık sokaklarda olmamalı.
Un spécimen si adorable ne devrait pas être à la rue,
Artık tüm günümü babana bağırmakla harcamıyorum. Duygularımı, daha yaratıcı yollar ile ifade edebiliyorum.
Maintenant que je ne vais plus passer mes journées à crier sur ton père, je peux exprimer mes émotions d'une manière plus créative.
- Gördüğün kabustaki yaratık...
- La créature de votre cauchemar...
Karanlık olan her şeyin yaratıcısı seni çağırıyoruz, ölüm ve kederin babası,
Nous appelons le créateur de tout ce qui est sombre, le parrain de la mort et du désespoir,
Olamaz, yaratıcılık klasörü!
Pas le classeur de la créativité!
Yaratıcılık tanrıları kızgın.
Ecoute moi. Les dieux de la créativité sont furieux.
Yaratıcılık dersi için sağ ol, Picasso.
Merci pour la leçon de créativité, Picasso.
Karmaşık ve çok yönlü apartmanları olan bir kent merkezi yaratıyorum.
Je crée un immeuble là-bas.
Birbirimiz için yaratılmamıştık sadece.
Ça n'était pas destiné.
Gerçekten birbirimiz için yaratılmış olsaydık bunların önemi olmazdı.
Et si on était faits pour être ensemble ça n'aurait pas d'importance.
Arabamı sürmende sıkıntı yok da arabamı uçurman sorun yaratıyor.
Hum, je suis d'accord pour que tu conduises ma voiture. Mais je ne suis pas d'accord pour que tu la pilotes!
Artık tutsak yaratıcı olmak istemiyorum, tamam mı?
Je ne veux pas être un otage créatif désormais, d'accord?
Yaratıcılık tufanı.
Une grande inondation du créativité.
Yaşasın yaratıcılık.
Vive la créativité.
Evrende sadece akıl almaz boyutlarda doğum ve yaratılış yoktur, aynı zamanda karmaşa ve yıkım da yaşanır.
Il n'y a pas que la naissance et la création à des échelles époustouflantes, mais aussi le chaos et la destruction dans des proportions aussi importantes.
Anlaşmazlığınız bu tarz kıvılcım yaratıyorsa, birlikteliğiniz ne yapabilir siz düşünün.
Si vos conflits creént tant d'étincelles, Imagine ce que ce partenariat peut faire.
Alelacele vazgeçilen şeyler pişmanlık yaratır.
Vos regrets précipitent votre chute.
Laneti kırmak için yaratıldın.
Vous avez été créée pour rompre la malédiction.
Winter Wonderland'da bizler, unutamayacağınız kış mucizeleri yaratırız.
A winter wonderland, nous créons un monde merveilleux hivernal que vous n'oublierez jamais.
Daha önce yaptığı gibi yapacaksa önce rakiplerini temizleyecek, sonra kıtlık yaratıp fiyatları arttıracak.
S'il s'en tient à son habitude, il élimine d'abord la concurrence, crée un manque et fait flamber le prix.
Valerie şu anda sabıka geçmişi yaratıyor senin için. Kılık değiştirecek miyim?
Valerie te prépare une couverture avec un casier criminel.
İnsanlık yaratıldığından beri tüm babalar ve oğulları arasında kavga olmuştur.
Depuis le commencement des temps, les pères et les fils se sont battus les uns contre les autres.
- Biraz yaratıcılık ve büyük parça yulaf ile yapabilirim.
Avec un peu d'ingéniosité, et beaucoup de flocons d'avoine, Tu vas découvrir que je le peux.
Uzun bir süre boyunca hükümdarlık yaptıktan sonra Fransa ve İskoçya'yı çocuklarımıza, torunlarımıza ve torunlarımızın çocuklarına bırakıp sonunda yaratıcımız ile buluştuğumuzda ona kendin sorabilirsin.
Quand nous aurions régné pendant longtemps, et que nous céderons la France et l'Écosse à nos enfants, nos petits-enfants et nos arrière-petits-enfants, et que nous rencontrerons notre créateur, vous pourrez lui demander directement.
Yaratıcılık testinden bile daha kötüydü.
C'est encore pire que ton test de créativité.
Kaçınılmazlık yaratıyor.
C'est de ça dont je parle.