English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Y ] / Yaratıklar

Yaratıklar tradutor Francês

3,034 parallel translation
Yaratıklar, planlar değişti.
Créatures, changement de plan.
Bene yaratıkların diyarında bir meleğim.
- Je suis un ange au Purgatoire.
Bana yaratıkları getirin.
Amenez des créatures.
Yaratıkların üssüne girmek pek de hoş bir durum olmayacak.
Entrer dans ce Guantanamo ne sera pas une partie de plaisir.
Efsanevi yaratıkların kendilerini bir hayvana veya başka bir insana değiştirebileceği söylenir.
Ces créatures peuvent se changer en animaux ou en êtres humains.
Tüm yaratıklar bir yerden gelir değil mi?
- Tout monstre vient de quelque part.
Bana mı öyle geliyor yoksa son zamanlarda yaratıklar garipleşti mi?
Les monstres font n'importe quoi. C'est moi, ou c'est bizarre?
Bu yaratıkları insanların arasına mı koyuyorsun?
Le requin dans un bocal?
Araştırmamıza devam edip... davayı çözeceğiz, ve bulduğumuz şey küçük yeşil yaratıklar olmayacak.
On va continuer cette enquête et boucler l'affaire. Ça n'aura rien à voir avec des petits hommes verts.
Bu yaratıklar toplumumuzun karanlık köşelerinde gizleniyor.
Ces créatures sont tapies dans les sombres recoins de notre société.
Adamlarım onu araştırıyor. Onun ve diğer süper güçlü yaratıklar hakkında bir şeyler bulacaklardır.
Ils trouveront quelque chose sur elle et sur les autres mutants.
Görüntü gibi kanunsuz yaratıklar... -... güçlerini kullanıp...
Ces mutants hors-la-loi, comme le Flou, utilisent ce pouvoir...
Vay, siz kan içici yaratıklar da çocuklarınızı seviyor musunuz?
Vous aussi, vous aimez vos enfants?
Şimdi de, yardımımızı bekleyen o zavallı yaratıklar hakkında kısa bir filmimiz var.
Voici un court métrage sur ces pauvres créatures nécessiteuses.
Hobbsy, bu yaratıkları çıktıkları deliğe geri gönder.
Hobsie, renvoyez ces créatures par le trou d'où elles sont venues.
Kahretsin sizi dişi yaratıklar!
C'est un plai... Je vois que vous me filmez plus.
Umarım oynayıp vakit öldürebileceğimiz sağlam ve ilginç yaratıklar vardır orada.
J'espère qu'il y aura des bêtes exotiques qu'on pourra manipuler.
Bu kurtadam olayı doğruysa, bunların iyi yaratıklar olmadığını öğrenecek kadar film izledim.
c'est vraiment pas bon.
Sanıyorum bu insanlar, karanlık tarafa geçmelerine yardımcı olması için bu yaratıklar gibi giyiniyorlar.
C'est peut-être la raison pour laquelle ces gens s'habillent comme ces créatures, ça les aide à embrasser leur côté sombre.
Bu yaratıkların ağızlarını incelemek istiyoruz.
On aimerait examiner la bouche de certaines créatures.
Senin dinindeki insanlar hiç sıvı hale geçiyor mu, mesela Abyss'deki yaratıklar ya da Tylenol gibi?
Prenez-vous une forme liquide, comme dans Abyss ou du sirop pour enfants?
Bu yaratıkların çoğu insanoğluyla benzeer özellikleri paylaşıyor gibiydi.
Bon nombre de ces créatures semblent partager des traits communs avec les humains.
Kocaman, pis yaratıklar mı?
Des gros méchants?
Yaratıklar.
Des extraterrestres.
- Yaratıklar.
- Des extraterrestres.
Ailemin başına gelenlerin sebebinin yaratıklar olduğuna inanmamızı mı bekliyorsun?
Vous me dites que ma famille a disparu à cause d'extraterrestres?
Baban, yaratıklar hakkındaki gerçeği öğrenmişti.
Parce qu'il a découvert la vérité à leur sujet?
Uzaylı yaratıkların yaşamı damlayan yeşil bir sümükten daha fazlası olmayan basit bir yaşamdan daha gelişmiş, ısıran cins hayvanlara kadar uzanır.
La vie extraterrestre pourrait aller d'une simple visquosité verte qui ne ferait que s'écouler à des animaux plus avancés. Quelque chose avec un peu plus de "piquant".
Belki de gerçekten yıldızların merkezinde yaşayan çok egzotik yaratıklar vardır.
Peut-être qu'il existe des créatures éxotiques qui vivent dans le centre des étoiles.
Yaratıklar bu eski ve karanlık su gezegeninde evrim geçirmeyi başarmışlardır.
Si c'est le cas, alors des extraterrestres pourraient y vivre.
Evrimin gücü yüzünden belki de buradaki yaratıklar şaşırtıcı derecede tanıdık olabilirler. Öyleyse, ilk başlarda böyle görünüyorlardır.
Des extraterrestres qui mangent, ont besoin par exemple d'un orifice d'entrée, ou une bouche, comme le dise la plupart des gens.
Yaratıkların beslenmek için bir giriş deliğine ihtiyaçları var. Veya birçok insanın deyişiyle, bir ağıza.
Les détails pourraient être différents, mais des jambes sont une bonne chose à avoir sur un terrain, en particulier si l'annimal doit escalader une falaise.
Kainatın derinliklerine doğru ilerleyebiliriz. Bizden tamamen farklı, dünya dışı uzaylı yaratıkları arayabiliriz.
Qui auraient suivis un chemin différent d'évolution Des extraterrestres qui ne dépendraient pas de l'eau mais plutôt d'un autre élément chimique.
Belki de gazdan yapılmış uzaylı yaratıklar vardır.
si de telle formes de vie extrêmes sont possibles, alors la vie pourrait être effectivement très répandue n'importe où dans l'univers.
Aniden baktığınız her yerin civarında yaşam olabilirmiş gibi görünür. Ama nihayetinde, uzaylı yaratıkların neyden yapıldığı çok önemli değildir.
un individu solitaire sur une route déserte la nuit prend un détour inhabituel et se perd.
Biz insanoğlu, evrimimizin gidişatında oynama yapabilme kapasitesine sahibiz. Muhtemelen aynı şey, gelişmiş uzaylı yaratıklar için de doğru olacaktır.
Si c'est le cas, celà leur donne un sens pour exploiter toute nouvelle planète afin de trouver des matériaux pour construire plus de vaisseaux spatiaux, et pouvoir continuer à se déplacer.
Birinci sınıftaki erkekler parmaklarını ezen sevimli yaratıklar sadece.
Les 1eres annees sont juste des etres transpirants qui t'ecrasent les pieds.
Bu kutsal silah, eski askerlerimizin ellerinde savaşa girdi yaratıkları ve şeytanları vahşice öldürdü.
Cette arme sacrée a lutté dans les mains de nos plus grands vétérans, elle a tué des bêtes aliens aussi bien que des démons.
Yaratıcılık anlaşmazlıkları...
Différends créatifs.
Son zamanlarda yaratıklar bana mı öyle geliyor yoksa garipler mi?
C'est moi, ou c'est bizarre?
İş basit, bana yaratıkları getirin.
Le boulot est simple.
Yani kurt adamlar çok zorlu yaratıklar.
Les loups-garous ne rigolent pas.
Bana yaratıkları getirin.
Apportez-moi des créatures.
Kahretsin sizi dişi yaratıklar!
Sales monstresses!
Gerçekliğin dokusuna zarar veren yaratıkların yaşadığı bir evrenle.
[ayant endommagé le tissu même de la réalité.]
Meydana gelen olaylar İngiltere genelinde korku yaratıyor ama hiçbir yer 140,000 nüfuslu Ipswich şehrinin yaşadıklarından fazla değil...
La peur grandit en Grande-Bretagne mais elle atteint son paroxysme dans la ville d'Ipswich, dont la population est de seulement 140 000 habitants.
Nesiller boyunca aktarılan hikayelere ulaştılar ve bu hikayeler ; kabile'nin yaratıcı ve koruyucularının gökten gelen doğa üstü varlıklar olduğu inancına kadar gidiyordu.
Ils ont recueilli des histoires transmises de génération en génération qui sont enracinées dans la croyance que les créateurs et les protecteurs de la tribu sont des êtres surnaturelles venus du ciel.
Buradaki yaratıklar muhtemelen bizim okyanus yaşamındaki gibi yüzebiliyordur. Demek ki sıvı su her yerde aynıdır.
Les extraterrestres de là-bas nageraient probablement de la même manière que le fait notre propre faune océanique étant donné que l'eau liquide reste la même chose partout.
Çoğu derin deniz yaratığının eve dönmek için yaptıkları gibi.
Ils pourraient utiliser des réactions chimiques sur leur peau pour produire leur propre lumière comme beaucoup de créatures des profondeurs de nos océans.
Oralarda yaşayan uzaylı yaratıkların tüketecek bir şeylere ihtiyacı olacaktır.
Mais il semble subitement qu'il pourrait y avoir de la vie presque n'importe où.
Yaklaştıkları zaman da... Bu, sana listeyle ayrılman için bir fırsat yaratır.
Lorsqu'ils s'approcheront... ça te donnera une fenêtre pour sortir avec la liste.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]