English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Y ] / Yemege

Yemege tradutor Francês

9,932 parallel translation
Bir ara... çöplükte yemeğe çıkmalıyız.
On devrait dîner et tout.
Yemeğe çıkıyoruz ve herkesin.. .. gözü kapalı yapabileceği tek yemeği söylüyorsun.
J'y crois pas, on sort pour manger et tu commandes la seule chose du menu que l'on puisse faire les yeux fermés.
Gelecek pazartesi durum ne? Robbie ve Annie'yle yemeğe çıkabilir miyiz?
Lundi, on peut dîner avec Robbie et Annie?
Evinize yemeğe geldiğimde bana seni seviyorum dediğini hatırlıyorsundur.
Tu te souviens qu'après avoir dîné chez toi, tu as dit que tu m'aimais?
Bir erkekle yemeğe çıkar mıydım bilmiyorum.
Je doute fort que je serais allée déjeuner avec lui.
Yemeğe katılmak istersen...
Si tu souhaites te joindre à nous pour le dîner...
Bu sabah Paris'te ki Michelin ofisini, Michel'in yemeğe ne yaptığını açıklamak için aradım.
J'ai appelé le bureau de Michelin à Paris ce matin pour expliquer ce que Michel avait fait à ton plat.
Bu gece yemeğe bize katıl.
Viens souper avec Annie et moi ce soir.
Yemeğe geleceğini mi?
Que tu venais souper?
Seni yemeğe çıkarmak istiyorum.
Dînez avec moi.
Bugün acenteye uğrayıp seni yemeğe çıkarayım mı?
Je vais passer à l'agence et t'inviter à déjeuner.
Acıdım, yemeğe evsiz bir adam davet ettim.
J'ai invité un clochard car j'ai un grand cour.
Seni yemeğe dışarı götürmek isterdik ama beni işe alan olmadığı için sadece Tami'nin geliriyle geçiniyoruz.
On voulait t'inviter au restaurant, mais on n'a plus que le salaire de Tami, vu que personne ne veut m'engager.
Bazen de yemeğe kalıyordu.
Et parfois, Daniel restait à souper.
Çocuklar alışmış, yemeğe hep önce Clint başlardı da.
Ils devaient attendre... que Clint commence.
Çocukların yemeğe ihtiyacı vardır.
Un garçon doit manger.
"Hadi yemeğe" Annemler "e gidelim."
Allons dîner chez Mom's.
Tüm geri bildirimlerini isteksiz olarak yemeğe gelen konuklarından alırmış.
Et ses invites peu enthousiastes lui font leur retour au diner.
Baba, bu akşamki yemeğe yetişebileceğimi sanmıyorum.
Papa, je ne pense pas pouvoir être là au dîner ce soir.
Buraya gelmemin sebebi, belki yemeğe çıkıp sinemaya gideriz.
La raison de ma venue est que, j'ai pensé que nous pourrions sortir manger un bout. Et aller au ciné après.
Tecavüzcünü yemeğe çağırmaktan başka yollar!
D'autres solutions que d'inviter ton violeur à dîner.
Gelme sebebim şu ki çok zor bir iş durumundayım kan şekerim tehlikeli şekilde düşüyor ve yemeğe ihtiyacım var.
Voici la raison pour laquelle je suis venue : je suis dans une situation délicate. Ma glycémie est au plus bas, et j'ai besoin de manger.
Beni yemeğe çıkarmak biraz riskli değil mi?
Et puis... Ca ne vous semble pas un peu hasardeux de m'emmener dîner dehors?
- Özür mahiyetinde işlerin seni Londra'ya asla getirmeyeceğinden dolayı seni yemeğe çıkarmayı çok isterim.
Pour m'excuser, si un jour vous allez en mission à Londres, je serai ravi de vous inviter à souper.
Yemeğe kalmalısın.
Tu vas rester dîner.
- Yemeğe gitmene gerek yok henüz. - Peki.
D'accord.
Yemeğe mi çıkıyorsun?
Vous allez dîner?
Anne, babam yemeğe kalabilir mi?
Maman, papa peut rester à souper?
- Gelebileceğini sen söyledin, akşam da yemeğe gelecek.
C'est toi qui l'as invité, et il vient souper ce soir.
- Hayır, akşam yemeğe baban gelecek.
Non, ton père vient souper ce soir.
Yemeğe gelip, kamp yaparak seni bırakıp gitmesini affettirmeye çalışıyor.
Comme si un repas et un voyage de camping peuvent te faire oublier qu'il t'a abandonné.
- Hallettim onu, kız kardeşini aradım... - O ve Oliver Tom'u yemeğe çıkarıyorlar
- Elle et Olly vont l'ammener manger.
Bir kere yemeğe gelmişti.
Il est venu pour dîner.
Biz yemeğe başladık.
Hé... On mange.
Vize görevlileri, Bill'i Gaston'a yemeğe götürmüş.
L'équipe des visas y allait pour déjeuner chez Gaston.
Bakın, yemeğe kadar düzelir.
- Mon Dieu! Quel parfum!
Yarın akşam bize yemeğe gelsenize.
Pourquoi vous ne viendriez pas dîner demain soir?
Belki de yemeğe gitmesek daha iyi olur.
Peut-être qu'on ne devrait pas aller au dîner.
Ama bu yemeğe gitmezsek bir işler karıştırdığımızı anlarlar.
Mais si nous sautons sur ce dîner, ils vont savoir que quelque chose se trame.
Yarın akşam bize yemeğe gelsenize.
- Pourquoi tous les deux ne viendriez-vous pas dîner demain soir?
Bu akşam bize yemeğe gelebilirseniz çok iyi olur diye düşündük.
Nous sommes nouveaux, et nous n'avons pas d'amis, et... et nous espérions que vous pourriez venir pour dîner ce soir.
Bu akşam yemeğe yetişeceğime söz vermiştim.
Et je promets que je serai de retour pour le diner.
yemeğe gelecekmisin?
Tu veux manger?
Eğer acıktıysanız yemeğe kalabilirsiniz.
Si vous avez faim, vous êtes les bienvenus.
Hepsini peş peşe yaparız dedim. Pat, pat, pat. - Sonra da yemeğe gider ve neredeyiz ona bakarız.
On va toutes les enchaînées, bang, bang, bang, et ensuite on ira déjeuner pour faire le point.
Geri geldiğimde, Bartolotta'ya yemeğe gideriz, çünkü saat altıda rezervasyonumuz var.
Je vais revenir te chercher pour le dîner avec Bartolotta, on a une réservation à 18 h.
Yarın akşam için seni yemeğe davet ediyoruz.
Je voulais que tu viennes manger avec nous, demain soir.
Aman Tanrım, seni her gün arıyorum ve "Hey, yemeğe gelmek ister misin?" diye soruyorum. - Özür dilerim...
Oh mon dieu, je t'ai appelé comme une conne tous les jours et je t'ai dit "Hey, tu veux venir diner?" J'suis désolée...
- Ya da yemeğe dönüşmüş.
Ou changé en nourriture.
Yemeğe davet edelim derim.
Invitons-le à dîner.
Bir ara yemeğe çıkalım mı?
Tu voudrais aller dîner un de ces jours?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]