Yıkıldı tradutor Francês
6,204 parallel translation
Dünyam yıkıldı.
Mon univers entier s'effondre.
Babasını kaybedince dünyası yıkıldı.
Quand son père est mort, son monde s'est effondré.
Suçun O'Connell'ın üzerine mi yıkıldığını düşünüyordu?
Il pensait qu'O'Connell avait été piégé?
Dışarı çıkınca birden yıkıldı gibi oldu.
Et en sortant, elle s'est effondrée.
Birçok hayat yıkıldı.
Trop de vies ont été ruinées.
- Sekiz yıldır burada oturuyoruz. - Kapınıza ihbar yapıştırmıştık.
J'ai mis des affiches sur votre porte.
Karımla ve kızlarımla üç yıldır tedirgin olmadan bir akşam yemeğine bile gidemedik.
Ça fait trois ans que je suis pas sorti dîner avec ma femme et mes filles sans scruter continuellement les alentours.
Bu geceki kısaltılmış versiyon, onunla karşılaştırıldığında sönük kalıyor ama yine de benim naçizane fikrim şudur ki bugünün televizyonuna göre çok daha üst seviyede.
Ce soir, la version plus courte est pâle en comparaison et à mon humble avis, c'est bien plus meilleur que ce qu'il y a en ce moment à la tv.
Odalardan bazıları yaklaşık 30 yıldır kullanılmadı.
Certaines de ces pièces n'ont pas servi depuis 30 ans.
On yıl önce, Çin'de siyasi durum gerçekten değişmeye başladığında Cheng ve bir grup radikal tam güç için sıkıştırıldılar.
Il y a 10 ans, quand le paysage politique chinois a commencé à basculer, il a tenté un coup d'état avec un groupe d'extrémistes.
Yıkıldığını görmekten mutlu olmayacağını söyleyemezsin.
Oh, oui!
Esasında yıldız yoğunlaşmaktadır, atomlar hatta atom altı parçacıklar gittikçe daha küçük bir uzaya sıkışırlar.
L'étoile se densifie quand les atomes, et même les particules subatomiques, se font écraser dans un espace de plus en plus petit.
100 milyar galaksiden birinin dış kısmındaki sıradan bir yıldızın yörüngesindeki küçük bir gezegen üzerinde yaşayan gelişmiş bir primat ırkından ibaret olduğumuz çok açık.
Il est clair que nous ne sommes qu'une espèce avancée de primates sur une planète mineure, en orbite autour d'une étoile moyenne, dans le pourtour d'une galaxie parmi cent milliards de galaxies.
İlk yıldızımızı 30 yıl önce kazanmıştık, yani o zamandan beri bekliyorum.
Nous avons gagné la première étoile il y a 30 ans, donc, c'est depuis ce jour-là que j'attends.
Sadece bir yılda, mutfak yıldızı Hassan Kadam, kendi çarpıcı baharatlarını, değişken tadını ve alışılmadık kombinasyonları tanıtarak lokantayı dönüştürdü.
En seulement un an, l'étoile de la gastronomie Hassan Kadam a transformé le restaurant avec l'introduction d'épices audacieuses, de saveurs explosives et de combinaisons insolites.
Beş yıldır bu kır evi için çalışıyorum.
Je travaille au chalet depuis cinq ans.
En iyi arkadaşlarımızın birçoğu, en popüler cinsler yalnızca son birkaç yüzyılda yaratıldı. Evrimin muhteşem gücü yırtıcı kurtları sürüyü güden ve kurtları kaçıran sadık çobanlara çevirdi.
Beaucoup de nos meilleurs amis- - les races les plus populaires- - n'ont été créés que lors des derniers siècles. L'incroyable pouvoir de l'évolution a transformé le loup vorace en un berger fidèle qui protège le troupeau et éloigne le loup.
Dolayısıyla ben bundan sıkıldım ve geçmiş birkaç yıl yaptıklarınla beni hayalkırıklığına uğrattın.
Donc je prends ça en compte, et tout ce que tu as fait depuis ces dernières années est de me décevoir.
Sen onu bir de kalbi kırık, harcanmış, kullanılmış Hollywood yazısının üstünde sikip atılmış yıldız oyuncu adaylarına sor.
Dis ça a tout ceux qui échouent, se font avaler, digerer et expulser par le magnifique Hollywood.
Baharda sakura çiçekleri yazın yıldızları açar Sonbahar dolunay kışın karlar yağar... asıl bunu görebilmektir sakeyi güzel yapan.
Au printemps, les fleurs du cerisier vont éclores, En été, les étoiles apparaissent... En automne, la pleine lune se rélèle, En hiver, la neige tombe
11 yıldır evli, iki çocuğu var. Küçüğü iki yaşında bir kız, Melanie.
Marié depuis 11 ans, deux enfants, la plus jeune, Mélanie, a deux ans.
15 yıldır kızımı arayıp duruyorum.
J'ai passé 15 ans à rechercher ma fille.
Bu iyi maldan bir sandık evine bırakıldı.
Il y en a un coffre plein chez toi.
Annen yaklaşık yirmi yıldır senin yanında kaldı!
Votre mère a vécu avec vous pendant plus de 20 ans!
Ciddi olarak, yaklaşık on yıldır.
Je l'envisage sérieusement depuis 10 ans.
Yaklaşık, 24 yıldır falan.
Uh... à peu près 24 ans.
Bu doğru, ortaktık, sonra bu yıl ayrıldı.
C'est vrai, on était partenaires, et puis il est parti cette année.
Yanlış seçim mi yaprık, ve pembe yıldızlar kubbede parıldıyordu, bu aslında hepimizi dışarı mı çıkaracaktı?
A-t-on fait le mauvais choix, et les étoiles roses et le dôme brillant, vont-elles nous anéantir?
Sen zamanınından ayrıldıktan kısa süre sonra teknoloji, fırsat kollayan suçluların eline geçti.
Peu après votre voyage dans le temps, cette technologie est tombée dans les mains de criminels qui y ont vu une seule opportunité.
Yıldız gibi parlayan bir mağaza kızı.
L'employée de magasin... qui brille comme les étoiles.
'Cesur adanmışlık ve serinkanlı eleganlığıyla Bayan Agnes Towler Selfridges'in yeni parlayan yıldızı.'
"Avec son mélange de ferme détermination et de fraîche élégance, Miss Agnes Towler est la nouvelle étoile montante de Selfridge."
Yıldızlardan oluşan bir battaniye altında uzanan bu minik dünyaya uyandık. Nereden geldiğimizi, kim olduğumuzu, veya evrenimizin varoluşunu açıklayan bir not olmadan, kapı önüne bırakılmış bir bebek gibi.
Nous nous sommes réveillés dans ce monde minuscule sous une couverture d'étoiles, comme un bébé abandonné laissé sur un pas de porte sans une note pour expliquer d'où nous venons, qui nous sommes, comment notre univers a vu le jour.
Oort yeni ortaya çıkan kuyrukluyıldızların oranını hesapladı ve Güneş'i birkaç ışık yılı çapıyla çevreleyen küresel bir kuyrukluyıldız yığını olduğu sonucuna vardı.
Oort calcula la fréquence à laquelle de nouvelles comètes apparaissaient et conclua qu'il devait y avoir un vaste, essaim sphérique de comètes, à quelques années lumières, entourant le Soleil.
Yıldızımız merkezden yaklaşık 30 bin ışıkyılı uzaklıkta.
Notre étoile est à peu près à 30'000 années lumières du centre.
Oort Bulutu o kadar muazzamdır ki kuyrukluyıldızlarından birinin Güneş'in çevresindeki tek bir seyahati, yaklaşık bir milyon yıl sürer.
Le nuage d'Oort est si énorme qu'il faut à une de ses comètes environ 1 million d'années pour accomplir un simple voyage autour du Soleil.
Burada, Güneş Sistemi'nin bu uzak kıyısında buradan geçmekte olan bir yıldızın uyguladığı küçük bir çekiş bile bu kuyrukluyıldızlardan bazılarını Güneş'e olan kütleçekimsel bağlarından kurtarabilir.
Là-bas, au fin fond du système solaire, même un simple écart dans la gravité d'une étoile filante peut libérer quelques unes de ces comètes de leur gravitation autour du Soleil.
Bu katmanlar, kuyrukluyıldızın yaklaşık dört milyar yıl önceki meydana geliş öyküsünü anlatıyor.
Ces couches racontent l'histoire de comment la comète était faite, il y a quelques 4 milliards d'années.
40 bin yıllık insan nesli boyunca parlak bir kuyrukluyıldızın ortaya çıktığına kabaca 100 bin kez tanıklık edilmiş olmalı.
Pendant les 40'000 générations d'humains, il devrait y avoir eu environ 100'000 apparitions d'une comète brillante.
İşte, kanlı uzun saçlarıyla alev alev bir yıldız, dünyayı kıtlıkla, salgınla ve savaşla tehdit ediyor.
Ici, avec de longs cheveux sanglants, une étoile éclatante menace le monde avec la famine, la peste et la guerre.
Halley, 20 yaşındayken Oxford'dan ayrıldı ve ekvatorun aşağısında Afrika'nın batı kıyısının açıklarında bir ada olan St. Helena'ya yelken açtı.
Halley abandonna Oxford à l'âge de 20 ans, et navigua jusqu'à Ste Hélène, une île en-dessous de l'équateur au large de la côte Ouest de l'Afrique.
Sorun şuydu ki, hiç kimse Halley'e St. Helena'da havanın genellikle berbat olduğunu söylememişti. Yeterli sayıda güney yıldızını gözlemleyip eksiksiz bir harita yapması can sıkıcı 12 ay sürdü.
Le problème était que, personne n'avait dit à Halley que le temps à Ste Hélène était généralement moche ; il lui a fallu 12 mois de frustration pour assez observer les étoiles du sud afin d'établir une carte complète.
Artık tacirler ve kaşifler dünyanın her yerinde yıldızlara bakarak yönlerini bulabilecekti.
Maintenant marchands et explorateurs pourraient naviguer avec les étoiles visibles partout sur Terre.
Aynı yıldızlara dair 1800 yıl sonraki kendi gözlemlerini bu eski gökbilimcilerin gözlemleriyle kıyasladı.
Et il compara leurs observations avec celles qu'il fit lui-même des mêmes étoiles 1'800 années plus tard.
Newton'ın yasaları, Edmond Halley'in 50 yıl ileriye bakabilmesini ve tek bir kuyrukluyıldızın davranışını öngörebilmesini mümkün kıldı.
Les lois de Newton donnèrent la possibilité à Edmond Halley de voir quelques 50 années dans le futur et prédire le comportement d'une seule comète.
Bu uzak gelecekteki dünyaların üzerinde bulunan tüm yaşam emniyette olacaktır. ama milyar yıl uzunluğunda, muhteşem bir ışık gösterisine yarım trilyon yıldızın dansına tanıklık edecektir.
Toute vie dans ces mondes dans ce lointain futur devraient être sauves, mais elles pourront assister à un étonnant, spectacle d'une durée d'un milliard d'années lumière... d'une danse de 500 milliards d'étoiles... d'une musique d'abord entendue sur un petit monde
Fakat gezegenlere olan uzaklık, hatta en uzaktakine olan bile yıldızlar ve galaksileri de kapsayan geniş ölçeğin yanında ancak emekleme seviyesindedir.
Mais les distances entre planètes, même la plus éloignée... sont de tout petits pas sur une bien plus grande échelle d'étoiles et de galaxies.
Güneş'e en yakın yıldız olan Proxima Centauri Dünya'ya dört ışık yılından biraz daha uzaktır.
C'est la distance que la lumière parcourt en un an. L'étoile la plus proche du soleil, Proxima Centauri, est à un peu plus de 4 années-lumière de la Terre.
Ülker yıldız kümesinin yıldızları ise 400 ışık yılı uzaklıktadır.
Et les étoiles dans l'amas des Pléiades?
Uzak bir yıldız veya galaksiden çıkan bir ışık Dünya'ya doğru yolculuğa çıkarken neler olduğunu görebilmemizi sağlar.
Elle nous permet de voir ce qui s'est passé quand la lumière d'une étoile lointaine est initialement partie dans son long voyage vers la Terre.
Işık, Ülker'den ayrıldığında, bundan 400 yıl önce Galileo ilk kez bir teleskoptan bakıyordu.
Quand cette lumière quittait les Pléiades, il y a 400 ans,
Bu ışık, ilk yıldız neslinden geliyor. Peki, o zamanlarda Dünya'da neler oluyordu?
Elle provient de la toute première génération d'étoiles.