English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Ç ] / Çöl

Çöl tradutor Francês

2,940 parallel translation
- Çöl Fırtınası ve Çöl Kalkanında savaştım.
Tempête du désert, Bouclier du désert.
Çöl Fırtınası dersen, Filipinli fahişelerle dolu eğlence gemilerimiz vardı.
Durant la Tempête du désert, y avait des bateaux avec de jolies putes des Philippines,
Çöl Arabı servisi.
Tacot bougnoul.
Lanet olası çöl.
Satané serpent à sonnette.
Tabii merkez üssü çöl değilse.
Non, pas s'il a été centré dans le désert.
Kutsal çöl!
Sacré le désert!
Biz çöl kumlarında araştırıp, hayatımızı tehlikeye attık.
Nous avons passé le désert au tamis, et risqué nos vies,
Gizemli çölün ötesinde... Gizemli bir çöl var...
Dans le désert mystique se trouve un désert qui est mystique
Çöl Fırtınası.
Tempête du désert.
Bu ada çöl gibi görünse de ıssız ve yaşanmaz görünse de...
Bien que cette île semble déserte... - inhabitable et presque inaccessible,
LA bir çöl.
LA est dans un désert.
Bu ışık aptal istiyorum çöl için ve onu gömmek...
Je veux que vous emmeniez cet attardé loin dans le désert, et que vous l'enfouissiez bien profond!
Çöl.
C'est le Sahara. Quelle journée.
- Evet. Veya çöl onları çekin. - Mm.
Ouais, ou le tirer dans le désert.
O çok ünlüdür. Liderimiz, Çöl Yargıcı.
Voici la célèbre Lame Numéro Un, alias le Juge du désert.
Madem bugün Qinglong'la karşılaşma şansım var ben Çöl Yargıcı, onun hünerlerini görmeliyim.
Puisque j'ai la chance de rencontrer Qinglong, moi, le Juge du désert, je dois voir s'il est vraiment fort.
Çöl Yargıcı... Sadece hırsızlıktan anlarsın sanırdım.
Juge du désert, je pensais que tu n'étais qu'un voleur.
Baban bir kahramandı sadece Çöl Fırtınası'nda yaptıkları nedeniyle kelime anlamı olarak söylemiyorum ama o senin kahramanın.
Ton père est un héros. Pas seulement pour son combat en Irak, mais c'est un héros pour toi.
"Çöl fırtınası" operasyonu için Kuveyt'e gitmiş, bir kaç yıl sonra geri döndüğünde, vergilerini ödemeyi bırakmış, kendini bağımsız ilan etmiş, sonunda savcılık da onu, Alderson'a göndermiş.
Il est parti au Koweït, et quand il est rentré quelques années plus tard, il a arrêté de payer ses impôts. Il s'est déclaré citoyen souverain, alors le procureur l'a envoyé en tôle.
Son olarak, çöl tilkisi gibi arkadaşının izini sürdün.
- Oui. Enfin, t'as traqué ton pote comme un renard, et tu as maquillé le meurtre en suicide.
Uçsuz bucaksız.. ... Çöl gibi, uçsuz bucaksız bir yerde?
- l'immensité du désert?
Çöl elekten geçirmeye devam ediyorlar.
Elles continuent à passer le désert au crible.
Bu kadınların çöl cisimlerini işlerken... astronomlar, kozmosun her yerinde aynı olan, dünyayı oluşturan şeyleri keşfediyor.
Alors que ces femmes touchaient la matière du désert, les astronomes ont constaté que la matière de la Terre était la même dans tout le cosmos.
Önce, New York'u vuracak sonra Paris'i sonra da Çin'in doğusu olan Jiayuguan Pass'ı vuracak.
Il touchera d'abord New York, puis Paris et le col de Jiayuguan, en Chine.
Yakası kalksın mı, insin mi?
- On laisse le col relevé ou baissé?
- Yaka yukarı.
- Le col relevé.
Hayır, yaka yukarı.
- Le col baissé.
O tarihte beyaz yakalı çalışanlardan birine verilen en yüksek cezaya çarptırıldı.
Jamais un délinquant en col blanc n'avait été si lourdement condamné.
Bu âleti de rahim boynunu tutmaya devam etsin diye uygulayacağız.
Maintenant, je vais positionner un instrument de façon à maintenir le col de l'utérus ouvert.
Tamam.
- mais votre col de l'utérus.
Ben de hayatı tuttuğum gibi ne yapmam gerekiyorsa onu yaptım.
Alors, j'ai attrapé la vie... euh... au col et j'ai fait ce que j'avais à faire.
Yumurtalıklarınız iyi görünüyor ve rahminiz biraz çarpık.
Vos ovaires semblent en santé. Votre col est légèrement rétroversé.
Herkes boğazlı kazak giyip fotoğraf çektirdikten sonra istediği ismi yazdırabilir.
N'importe qui peut se prendre en col roulé et se coller un nom.
Şunu bize geri ver, kaplumbağa boyunlu.
Rends nous ça, col roulé.
Bunu da böyle giy.
Remonte ton col comme ça.
Manşetleri yıpranan ve yakası kopuk olan
Les poignets en sont tout élimés Et le col est tout râpé
Boo Boo bana kravatımı getir.
Va chercher mon col.
Tasmalı biri tarafından tecavüze uğramamı mı?
Me faire violer par un branleur au col relevé?
Sadece uçsuz bucaksız bir çöl.
Que des déserts.
Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak.
J'ai un accord avec le Col. Stonehill qu'il honorera demain, dès qu'il sera avalisé.
- Yılan Geçidi'nde, yarışalım.
- Jusqu'au col du Serpent.
Ya Kiso yolu ya da Kamizaka yolu.
Le col de Kiso ou le col de Kamisaka.
Uçsuz bucaksız çöl manzarası ve masmavi gökyüzü.
Le ciel est haut et la terre est vaste.
General Luc Thach, geldiğinize sevindim.
C'est gentil de passer, Col Chikaraishi.
Dört tanesi zimmetine para geçirenlerde veya beyaz yakalı suçlularda. Bir tanesi bir tecavüzcüde biri de bir katilde.
Quatre escrocs, criminel en col-blanc un violeur, un meurtrier.
Ve şimdi yapılması gereken, hediye paketi şeridini şişenin ağzının etrafına böylece sarmak.
Tout ce qu'il faut, c'est un joli ruban, autour du col de la bouteille. Voilà.
Ve onun babası gibi. Amcam Col gibi.
Et son père avant lui, et mon oncle Col.
İki hafta geçtikten sonra, varacağımızı söylemişti.
Deux semaines, il a dit, et nous serons au col.
Sonra Frankie Nelson'a bir tane çakınca masaların üzerine uçtu.
Alors Nelson l'a attrapé par le col... "Où Il est, ce portable?" Frankie l'a cogné, Il en avait assez.
Şu an yakamdaki küçük mikrofondan herşeyi dinleyen.. ... meslektaşlarım var.
Des renforts écoutent notre conversation par le microphone attaché à mon col.
Herif iş adamı, hikaye yazarı değil.
Ce gars est un col blanc, pas un écrivain.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]