Öyle ki tradutor Francês
18,075 parallel translation
Öyle ki, Manitowoc Emniyet Müdürlüğü Gregory Allen'ı günlük takibe almıştı.
AVOCAT DE STEVEN... dans la région de Manitowoc. VILLE DE MANITOWOC D'ailleurs, la police de la ville de Manitowoc surveillait Gregory Allen quotidiennement et sans relâche.
Telefona öyle bir bakıyordu ki, porno izliyordu bence.
La façon dont il regardait ce truc, ça devait être du porno.
Öyle bir elbise giymişti ki başım dönmüştü.
La robe qu'elle portait. J'ai eu un vertige et j'ai dû m'assoir.
Sesi öyle güzel, öyle yumuşaktı ki.
Sa voix était si gentille, si calme.
Korkarım ki öyle, delikanlı.
J'ai bien peur que oui, l'ami.
Ama Justin seninle tanıştığım için öyle şanslıyım ki.
Mais Justin, j'ai trop de la chance de l'avoir rencontré.
Dava dosyasında ki gelişmeleri bir araya gelince öyle bir anlam çıktı.
Il y a encore des choses à propos de cette affaire qui n'ont pas de sens.
Hayır, elbette ki öyle değil. Sadece Susie'nin bunu yaptığına inanmak zor.
C'est dur à croire... que Susie...
Yani diyorsunuz ki, bu tür düşmanı yoktu, öyle mi?
Vous dites qu'il n'avait... aucun ennemi?
Bu da öyle bir patlama yaratır ki uzat giysileriniz yırtılır ve kapıya bile ulaşamadan ölmüş olursunuz.
L'explosion arracherait ta combinaison et tu serais morte avant d'avoir atteint la porte.
Ördek kasabası öyle bir temizlenmeli ki, bal dök yala olmalı. Hatırlatayım.
Juste pour vous rappeler le village de canard doit être assez propre pour manger hors de.
Bazen kendimi işe öyle bir kaptırıyorum ki yanında bulunsam bile yanında olmuyorum.
C'est juste que parfois je suis à fond dans le travail même quand je suis là, je n'y suis pas.
SeksiCanavar, öyle bir tokatlayacağım ki seni.
Sexybeast tu vas te prendre une sacrée fessée.
Shelly'nin sarılmaları öyle sevgi dolu ki doğruyu söylemeden edemiyorsun.
- une chose pareille?
Rebecca öyle bir anlattı ki, sanki çok basitti.
A l'entendre, c'était si simple.
Ama birşeyi çok iyi biliyorum, o da sensin, ve öyle daranıyor bile olsan biliyorum ki, sen bu fantezi dünyasında olmak istemiyorsun.
Mais il y a une chose que je connais bien, et c'est toi et je sais que même si tu agis comme si c'était le cas, tu n'as pas envie d'être dans ce monde imaginaire.
Öyle körsün ki.
Tu es carrément aveugle.
Oysa, raporu görünce anladım ki.. .. öyle değilmiş.
De toute évidence, vu le rapport, j'ai réalisé que non.
Sen de öyle yap. Ben mesaj atamam ki.
Je vais de suite envoyer un sms à Andy et lui dire qu'on doit parler, et tu devrais aussi.
Tamam ama belli ki ortağını öldürene göre öyle değilmiş.
Celui qui a tué votre partenaire pense différemment.
- Neden öyle bir şey yaptın ki?
- Pourquoi tu avais fait ça?
Öyle değiştirilmiş ki, "hayvan" kelimesi bile asla bir fotoğraf etiketinde görülemez.
Il a été modifié de sorte que le mot "animal" ne pourrait jamais apparaître dans un tag de photo.
Kırdın beni. Neden yaptın ki öyle?
Mais dis donc, c'est que t'as failli me faire mal!
O halde Dr. Portnow pilot olduğu bir yerde, ki değildi, bir fantazi yaratmış,... ve Lucy Van Gaal de yolcuymuş ki öyle değilmiş.
Le Dr Portnow a créé un fantasme où il était pilote ce qu'il n'est pas, et Lucy Van Gaal était une passagère, ce qu'elle n'était pas.
Neden öyle düşündün ki?
Pourquoi dis-tu cela?
Tabii ki öyle.
Évidemment.
Öyle bir noktaya gelmiştik ki, artık birbirimize hiç değer vermez olmuştuk.
tu l'as, ton divorce On en est arrivés à un point... Sans amour, autant en finir... on ne tenait plus l'un à l'autre.
Bana öyle geliyor ki, hapisten çıktıktan sonra Manitowoc Emniyeti onu eyaleti terk etmeye ya da Crivitz'e gidip orada saklanmaya zorluyormuş gibi bir hisse kapılmıştı.
Quand il est sorti de prison, on pensait qu'il quitterait l'État, partirait à Crivitz et se cacherait. Il sentait que le comté de Manitowoc le forçait à faire ça.
Öyle bir besteciydi ki, sizinle bilardo oynarken, vuruş aralarında senfonisini yazmaya devam edebilirdi.
Il était le genre de compositeur qui pouvait jouer au billard avec vous, et entre les coups, il se serait assis à la table et écrit plus de symphony et de quatuors à cordes.
- Öyle biri yok ki.
Ça n'existe pas. Ça existe.
Tabii ki öyle düşünmüyorum, saçmalama.
Bien sûr que non, sois pas ridicule. C'est juste que...
En yetenekli talebelerimi öyle bir patakladı ki hepsi bir şey yapamaz hala geldiler. Kalanları da korkup kaçtı.
Il a envoyé mes meilleurs éléments à l'hôpital, et ç a fichu la trouille au reste des inscrits...
Öyle sanıyorum ki, bu çalışma grubuna adını veren üyeler verdikleri isimden pişmanlık duyuyorlardır.
GOUVERNEUR AU TÉLÉPHONE Les législateurs qui ont choisi le nom doivent regretter leur choix.
Bana öyle geliyor ki, şu anda kafesteki bir hayvan bir köpek gibi muamele görüyor.
J'ai vraiment l'impression qu'on le traite comme un chien ou un animal en cage. FRÈRE DE STEVEN
- Niye öyle bir itirafta bulundu ki?
Pourquoi il admettrait un truc pareil?
- Niye öyle dedin ki bana?
Pourquoi tu me dis ça?
Olay yerine anahtarı yerleştirecek kadar ileri gidebiliyorlarsa ki öyle olduğunu düşünüyorum, o zaman jüri de düşünecek ki anahtarı yerleştiren kanı haydi haydi yerleştirir.
Ça montre que s'ils sont prêts à aller aussi loin que de cacher une clé, ce que... les jurés comprendront certainement, ça nous facilitera la tâche avec le sang.
Öyle düşünüyorsanız, ki öyle düşünmeniz çok normal ama yanılıyorsunuz.
Si vous vous dites ça, vous avez tout faux.
Ve diyor ki, ya da siz öyle yazmışsınız "Kızı, Avery'nin eviyle ya da garajıyla ilişkilendir." Doğru mu?
Puis il dit, vous l'avez écrit : "Essayez de la placer dans la maison ou le garage." Exact?
Sanırım ben de duvardaki dosya dolabına sığdırabilmek için kutunun içini düzlemeye çalıştım ki kapanabilsin. Kutunun kapakları birleşsin, çünkü öyle durursa çok da güvenli olmazdı diye...
Quand c'était rangé dans le meuble sur le côté, j'ai essayé de niveler les choses pour qu'on puisse fermer le carton, ça n'avait pas l'air très sûr...
Ki öyle bir durumda test sonuçları duruşmaya yetişmezdi. Sonra aniden birkaç gün içinde hallediverdiler.
- COMTÉ DE MILWAUKEE... on vous a dit que ça prendrait quatre à six mois, ce qui aurait été trop tard pour le présenter au procès, et tout à coup, c'est fait en 48 heures?
Yeter ki her şey yolunda gitsin, ki bence öyle.
Tant que tout se passe bien, et je crois que c'est le cas.
Belli ki sonrasında öyle kalmamış.
Évidemment, ça a fini autrement.
Sayın Hâkim, öyle zannediyorum ki konuşmanın geri kalan bölümünün sanığın sorgusunun önemli kısmını içermediği konusunda hemfikiriz ve sanırım bu noktada videoyu durdurmak konusunda anlaşmaya vardık.
M. le juge, nous nous sommes mis d'accord, le reste de l'interrogatoire ne comprend pas de renseignements pertinents venant de l'accusé. Et nous nous sommes mis d'accord pour arrêter à ce moment-là.
Sorulan hiçbir soruya cevap bile vermeyebileceğini düşünüyorum ki öyle olursa işler ilginç bir hâl alır.
Je l'imagine bien ne pas répondre aux questions. Alors ça pourrait être intéressant.
Fakat Bay O'Kelly'nin rolü giderek büyüdü ve öyle bir şekilde büyüdü ki bana göre, Bay Kachinsky'nin Brendan'ın ne söylediğini umursamadığını iyice ortaya çıkardı.
Mais le rôle de M. O'Kelly a pris tellement d'ampleur que l'on voyait bien que M. Kachinsky n'était pas intéressé par ce que Brendan avait à dire.
Çünkü kendi avukatının ve dedektifinin yaptıkları bu davayı kazanma şansını öyle zayıflattı ki davanın sil baştan görülmesi gerekiyor.
Les actions entreprises par son propre avocat et le détective à son service ont détruit ses chances de gagner cette affaire. Il faut tout reprendre du début.
Bilemiyorum, bence tüm kanıtları ve bildiklerimi bir araya getirince, içimde öyle bir his var ki bunu Teresa'ya yapan her kimse hâlâ dışarıda.
J'en sais rien... Après avoir vu toutes les preuves et avec tout ce que je sais... je pense que celui qui a fait ça à Teresa est toujours en liberté.
Dünyada öyle çok şey değişmişti ki, "Gizli Dosyalar" a da artık öykülerini o bakış açısıyla anlatma şansı doğmuştu.
Il y a eu tant de changements dans le monde que X-Files peut désormais raconter des histoires sous cet angle.
Öyle mutluyum ki, öldüğümde insanlar "Gizli Dosyalar'da oynamıştı" diyecekler.
Je suis heureux parce qu'à ma mort, les gens diront "il était dans X-Files."
Siz şerefsizleri öyle bir dava edeceğim ki, bir anda kıçınızın dibinde belireceğim!
Je vais vous coller un procès au cul, ça va pas traîner.