Şeyi tradutor Francês
139,139 parallel translation
İmparatorumun çıkarına... olan şeyi yaptım.
C'était dans l'intérêt - de mon empereur.
Senin eline bakıyorlar ancak şansları o kadar düşük.. ta ki her şeyi değiştirebilecek bir teknoloji parçası keşfedene dek.
Ils s'adressent à vous mais ça paraît perdu avant... que vous découvriez une technologie qui pourrait tout changer.
Her zaman yaptığım şeyi, ne istersem onu.
Comme j'ai toujours fait. Ce que je veux.
Ben de aynı şeyi düşünüyordum.
Je pensais la même chose.
Haydi şu şeyi Marauder'a geri götürelim.
Bon, ramenons ce machin sur le Maraudeur.
Açıkçası bana nazik davranıyorsun seni incitirsem özür dilerim ama artık hiçbir şeyi değiştiremiyorum.
Tu a été vraiment gentil avec moi. Je sui désolé de te faire du mal. Mais je ne peux rien y changer maintenant.
Hayır sana her şeyi anlatmadılar bir kız kardeşin olduğunu söylemediler.
Non, ils ne t'ont pas tout dit. Ils ne t'ont pas dit que tu avais une sœur. - Quoi?
Adrian ve ben ikinci geçitin üzerindeyiz henüz bizi görmediler buradan her şeyi görebiliyoruz.
Adrian et moi sommes sur la passerelle du premier. Ils ne nous ont pas repérés. On peut tout voir d'ici.
- Evet, hafıza kaybı şeyi.
- Oh, c'est vrai, le truc de l'amnésie.
Bu kötümserlik değil... sadece bariz bir şeyi ifade etmek... mesela "Bir gemiyi çaldık."
Ce n'était pas du pessimisme, seulement une déclaration des faits, comme, "Nous volons un navire,"
Bu bana şeyi hatırlatıyor...
Ça fait penser à...
O şeyi birine zarar vermeden bırak artık.
Pose ça avant de blesser quelqu'un
İntikam hırsının, hayatındaki en güzel iki şeyi yok etmesine izin verme.
Ne laisse pas ton désir de vengeance détruire les deux plus belles choses de ta vie.
Belki şimdi de çok farklı değilsindir, yani hala doğru şeyi yapmaya takıntılısın ve bu bize epeyce pahalıya mal oluyor ailene de bağımsızlığını ilan eden dış kolonilere de.
Tu n'es peut-être pas si différent. Le bien-faire t'obsède toujours. Et t'es plutôt mauvais pour estimer le coût pour nous, pour ta famille, pour les colonies indépendantes.
Bir düşün, Hyadum-12'de öldürülen 10,000 kişiye adalet getirmek için her şeyi göze aldın.
Penses-y. Tu as tout risqué pour rendre justice aux 10 000 victimes de Hyadum-12.
O uydular aşağıdaki bir şeyi koruyorlar, önemli bir şeyi.
Ces satellites protègent quelque chose là-bas... quelque chose d'énorme.
Hiçbir hakkın yok bu da, istediğim bilgiyi almak için gereken her şeyi yapabilirim demek oluyor.
Tu n'as aucuns droits, ce qui signifie que je peux faire tout ce qui est nécessaire pour t'extraire l'information dont j'ai besoin.
Öyle bir şeyi yaptık bile, afedersin.
Nous l'avons déjà fait. - Désolé.
İstediği mümkün olan her şeyi.
Tout ce qu'il pouvait bien vouloir.
O şeyi kapatmanın yolunu bulmalıyız.
Nous devons trouver un moyen d'arrêter cette chose.
Her şeyi söylersin.
Je ne te crois pas.
Dokunduğun her şeyi sömürüyorsun.
Tu exploites tout ce que tu touches.
En son da beni çağıran şeyi.
Mais ensuite, j'ai entendu l'appel.
- Kendini kurtarmak için her şeyi söylersin.
Tu raconterais n'importe quoi.
Hem de inşa etmek için çok sıkı çalıştığımız her şeyi yok etmeyi!
À détruire tout ce pourquoi on avait travaillé si dur à construire.
Bu oturumlardan yararlanıp onlara her şeyi anlatman gerek.
Tu dois te servir de ces audiences pour tout leur dire.
Bizim aradığımız şeyi arayıp aramadıklarını anlamak için Roci ve ben yani biz...
Nous avons essayé de comprendre, peut-être qu'ils cherchent la même chose que nous, alors le Roci et moi, nous...
O şeyi yakalayamazsak pek çok insan ölecek.
Si on n'attrape pas cette chose, beaucoup de personnes vont mourir.
Yaptığım her şeyi sevgiden yaptım.
Tout ce que j'ai fait, je l'ai fait par amour.
Onlara her şeyi anlat.
Dis-leur tout.
Elimizdeki her sensörü istiyorum O şeyi arıyorlardı.
Je veux tous nos capteurs pointés sur ce truc.
Bu şeyi dışarıda ilk gördüğümde, Saniyeliğine sanırım halüsinasyon görüyordum.
Quand j'ai vu ce truc la première fois, pendant une seconde, j'ai cru que j'hallucinais.
Projedeki her şeyi kumar oynadın, Sadavir.
Vous avez tout misé sur le projet, Sadavir.
Bu hiçbir şeyi bitmeyecek.
Ça n'arrêtera rien.
Eski bir şeyi alıp yenilemeyi severim.
J'aime retaper de vieux objets.
Hayatımın en mutluluk verici şeyi.
Ça me remplit de bonheur.
İstediğim şeyi yapabildiğim için çok şanslıyım, harika bir ülkede, harika bir şehirde yaşıyorum, bu imkânlara sahibim.
J'ai vraiment de la chance de pouvoir faire ce que je veux, je vis dans un pays extra, dans une super ville, j'ai l'embarras du choix...
Her şeyi dibine kadar yaparız, barbekü de böyle şeylerden biridir.
On fait tout en grand, le barbecue n'échappe pas à la règle.
Biz de aynı şeyi yapmayı ona borçluyuz bence.
On lui doit bien de faire la même chose.
Zamanla onlar da aynı şeyi yapar ve bilgilerini gelecek kuşaklara aktarırlar.
Le moment venu, ils feront de même et transmettront leurs connaissances à leurs enfants.
Of, boşver, burada her şeyi batırabilirsin.
Ne t'inquiète pas, tu peux tout détruire ici.
Her şeyi berbat ediyorlar.
Ils ruinent tout.
Aman, ben her şeyi yanlış yapmışım.
Je fais tout mal.
Her şeyi duydunuz mu?
Vous entendez bien?
Zaten çok az şeyi olan bu insanlara neden zarar vermek istiyorsun, bilmiyorum.
Je ne sais pas pourquoi tu veux faire du mal à ces gens qui ont si peu.
Diğer şeyi söyle. Mesaj atmak yerine buraya gelmene neden olan şeyi.
Dis l'autre chose, la chose qui t'a fait venir au lieu d'envoyer un texto.
Ama sen asla geri dönüşü olmayan tek şeyi yaptın.
Mais tu as fait une chose dont personne ne revient.
Her şeyi.
N'importe quoi.
O şeyi kapa!
[coups de feu ] [ alarme] Éteint ça!
- Bir şeyi bilmem gerek.
Je dois savoir...
İstediğiniz şeyi aldınız.
Donc, vous avez eu ce que vous vouliez.