Adalet tradutor Português
5,465 parallel translation
Adalet Bakanı, Rodrigo Lara Bonilla. Bugün saygın meclisimizi bilgilendirmek için burada bulunuyor.
O ministro da justiça, Rodrigo Lara Bonilla, está presente hoje para dirigir-se ao honorável Congresso.
Adalet Bakanı'nın dün mecliste hakkımda yaptığı suçlamaları ispatlamak için 24 saati olduğunu söylemek istiyorum.
Quero informar o povo de que o ministro da justiça tem 24 horas para apresentar provas concretas das insinuações que fez anteontem na Câmara dos Representantes.
Açıklama yapmazsa yetkililer ve Kolombiya adalet sisteminden önce ben onun hakkında yasal işlem başlatacağım.
Senão, eu o denunciarei penalmente para as autoridades e para o sistema de justiça colombiano.
Deliller Adalet Sarayı'ndaki koca bir odayı doldurdu. Kolombiya Adalet Yüksek Mahkemesi içi delilleri barındıracak kadar güvenli olduğunu düşündüğümüz tek yerdi.
A montanha de provas enchia uma sala inteira no Palácio da Justiça, lar da corte suprema da Colômbia, o único lugar considerado seguro o bastante para aquilo.
Eski bir CIA Ajanı kokainle birlikte ya da değil, komünist ülkelerde duruyor. Adalet Bakanlığı'na göre bu vatana ihanet sayılır değil mi?
Um ex-agente da CIA fazer escalas em países comunistas com ou sem cocaína seria considerado traição pelo Departamento de Justiça dos EUA.
Bu hafta Adalet Sarayı'nda incelenecek.
Vão examiná-la esta semana no Palácio da Justiça.
M-19, Escobar'ın parasıyla Adalet Sarayı'na saldırıp yüksek mahkemeyi işgal etmişti.
Financiados por Escobar, os guerrilheiros do M-19 atacaram o Palácio da Justiça e ocuparam a corte suprema.
Elisa'yı, Adalet Sarayı olayını Escobar'a bağlayabileceği için koruyorduk. Fakat bir komünisti koruduğumuz için biz de hain sayılırdık.
Estávamos a proteger a Elisa porque podia ligar Escobar ao Palácio da Justiça... mas ao proteger uma comunista, eramos traidores.
Narkotik'in, Adalet Sarayı kuşatmasının arkasında Escobar'ın olduğunu söyleyen teorisine dair bir ipucu var mı?
Alguma informação que suporte a teoria da DEA que o Escobar é o culpado pelo cerco ao Palácio da Justiça?
Halk karşı koyup adalet istiyor. Tanrı'ya bu fedakarlığının boşa olmaması için dua ediyorum. Toplumu birleşmeye, tepki göstermeye devleti ve kurumları desteklemeye çağırıyorum.
Tal como o povo se ergue e pede por justiça, eu rezo a Deus para que este sacrifício sirva pelo menos... para motivar a sociedade a reagir e unir-se... no apoio ao governo...
Bu şeytani adamlar tarafından başlatılan şiddete toplumun uygunluğu adına ve Luis Carlos Galán'ın anısına adalet uygulanacaktır.
Uma violência iniciada por esses homens malignos... que serão levados à justiça... em nome da decência... e em memória de Luis Carlos Galán.
Kendimi bu adama teslim ettim, adalet başkan yardımcısına.
Eu entreguei-me a este cretino, o vice-ministro da justiça.
Fakat bu ülkede adalet olmadığı için hiçbir şeyin yardımcısı falan değil.
Mas como não há justiça neste país, ele é o vice-ministro de nada.
Adalet Bakanı Yardımcısı olarak mı?
Como vice-ministro da justiça?
Evet, Adalet Bakanı Yardımcısı olarak size söz veriyorum.
Sim. Dou a minha palavra como vice-ministro da justiça.
Her gün Adalet Bakanı Yardımcısı'nın gelişiyle onurlandırılmıyoruz.
Não é sempre que temos a honra da presença de um vice-ministro da justiça.
Ben Eduardo, Adalet Bakan Yardımcısı.
É o Eduardo, vice-ministro da justiça.
Eğer hükümet peşime düşmeseydi şu an senin yerinde ben olacaktım. Adalet Bakan Yardımcılığı.
Se o governo não tivesse vindo atrás de mim... eu estaria onde você está agora, vice-ministro da justiça.
Bu kahrolası yerde adalet falan yok!
Não há justiça nenhuma neste maldito lugar.
Adalet için.
Justiça.
Hadi kızlar biraz... adalet getirelim.
Vamos fazer com que a nossa amiga... Obtenha justiça.
Adalet anlayışıdır belki?
Um sentido de justiça, talvez.
Tanrım, adalet denen şey kalmamış!
Meu Deus, não há justiça!
Adalet!
Justiça!
Geberip gitmek... istediğin bu mu? Adalet istiyorum, John, aynı sen gibi.
- Quero justiça, John, tal como tu.
Adalet istiyorum ben.
- Quero justiça.
Senin tek istediğin herkes için adalet.
Só quer que as coisas sejam justas para todos.
Bana kapılarınızı açtınız çünkü size özgürlük ve adalet sözü verdim.
Abristes-me os vossos portões porque prometi-vos liberdade e justiça.
Bence adalet, adaletin yaptığıdır.
Acho que a lei é para todos.
Ben de öyle diyorum işte, adalet.
É aí que quero chegar... - À justiça.
- Adalet.
- Justiça.
Bu dünyada adalet kalmadı.
Não há justiça no mundo.
Adalet.
Justiça.
Adalet.
A Justiça.
Tanrılar da adalet istiyor.
Os deuses exigem justiça.
Adalet kraliçesi de öyle.
Assim como a Sra. Justiça.
Adalet sarayında evlenme izni alıp aynı binada evlenebiliyormuşsun.
Podes tirar uma licença para casar no Tribunal, ou casar no mesmo prédio.
Bunları doldurup adalet sarayına teslim ettik mi tamamdır.
Só temos de preencher isto e entregar no Tribunal.
Adalet Birliği'nin büyük hayranı mı? Evet.
- É fã da Liga da Justiça.
Adalet Birliği : Atlantis Tahtı
LIGA DA JUSTIÇA O Trono da Atlântida
Ben Albay Trevor, hükûmetin Adalet Birliği'yle olan irtibatıyım.
Fala o Coronel Trevor, ligação governamental à Liga da Justiça.
Hayır, onu geçen hafta değiştirdik. Adalet Birliği ismi daha iyi sonuç verdi.
Mudámos na semana passada, o nome soou melhor.
Dünya'nın öyle düşünmesini istemenize rağmen Albay Trevor Adalet Birliği diye bir şey yok.
Bem tenta convencer o mundo, mas a Liga da Justiça não existe.
Manta'ya söyleyin, benimle şu Adalet Birliği arasında bir toplantı ayarlasın.
O Manta que marque encontro em mim e a Liga da Justiça.
Adalet Birliği meselesi.
Assuntos da Liga da Justiça.
Adalet Birliği
LIGA DA JUSTIÇA
Adalet isteyen bir adamın başı dur levhasıyla kesilir.
Um homem que procura justiça é decapitado por um louco com um sinal de STOP. Estás certo, Frank, a vida é feliz.
Ben de arabacının arkasını toplayarak ekonomik adalet zincirini tamamladım.
Ao limpar o esterco do confiscador, eu cumpria o círculo de justiça económica.
Şeffaflık, dürüstlük ve adalet çağına giriyoruz. Bu Ülke, bu mahkemede ve birçok mahkemede kendini bu ideallere adamış bir başkanı hak ediyor. Hayatını yasaları korumaya adamış ve şimdi onları uygulamaya adamak isteyen birini.
Este país merece uma Presidente que se tenha dedicado aos ideais neste Tribunal e em muitas outras que tenha passado a sua vida inteira a defender a lei, e que, agora, se queira dedicar ao cumprimento da mesma.
Bir bizim adaletimiz, insanoğlunun yarattığı adalet var.
Existe a nossa justiça, aquela criada pelo Homem.
- Adalet, evet.
- Pois, justiça.