Babalık tradutor Português
1,979 parallel translation
İn arabamdan babalık!
Hei, sai do meu carro, velhote!
Hey, şunu da tazele babalık.
Preciso de outra dose, pepe.
Mülteci ve babalık bile oldum.
Estou a ser insultado.
Bak ne diyeceğim ; bu olmayacak babalık.
É assim mano, isso não vai acontecer.
Mutsuz küçük kafanı götünden çıkar ve git babalık görevlerini yap.
Tens de tirar a cabeça de entre as pernas e portares-te como um pai.
Ben de seni seviyorum babalık.
Também te adoro, pai.
Ope'un babalık yapması lazım.
- O Ope tem de ser pai.
Babalık?
Velhote.
Hey, babalık, Nasıl gidiyor?
Ei, pai, o que andas a fazer?
Hey, babalık, Diego'yu bulduk.
Ei, pai, encontramos o Diego.
İddiaya girelim mi babalık?
Queres apostar, avozinho?
Bu... babalık görevim...
É o meu dever como teu pai
Ya, ona göre o aptal maymun benden daha çok babalık yapıyor.
Bem, segundo ele, aquele macaco estúpido é mais pai para ele do que eu sou.
Ben babalık yapamam.
Eu não posso ser pai.
Oh, hadi. Babalık testi yaptırdığımız besbelli.
- Por favor... pelos vistos fizeste o teste de paternidade.
Babalık testi. Hemen.
Um teste de paternidade.
Muhtemel babalar babalık testi istediler.
Os possíveis pais exigiram um teste de paternidade.
Babalık testi yaptırmak istediğimde, babalık testi yaptıracağım.
Farei um teste de paternidade quando me apetecer.
Bir kaç hafta geçmeden babalık testi yaptıramazsın.
Só podes fazer um teste de paternidade dentro de semanas.
Bir kaç hafta geçmeden babalık testi yaptıramam.
Só posso fazer um teste de paternidade dentro de semanas.
Babalık testi için.
Para o teste de paternidade.
Babalık testini kaçırdı, geçti.
Passou o prazo do teste de paternidade.
Yani onunla tanıştın. Marty Amca pek de babalık yapacak biri değildi.
Mas você conheceu-o, não era bem do tipo paternal.
Sakin ol babalık!
Calma aí, avozinho!
Benim babalık tek ciğerini Camel'e bağışladığında 53 yaşındaydı ve 67 yaşına kadar yaşadı.
O meu velhote perdeu um pulmão para o Joe Camel quando ele tinha 53 anos, e ele viveu até os 67.
Oh, yemin ederim çocuklarımın biraz babalık görmeye ihtiyacı var. Ne diyeceğim.
A sério, os meus filhos precisam mesmo de um pai.
Babalık hakkımdan feragat mı ettim?
Perdi todos os meus direitos como pai?
O iyileşirken, Sammy de babalık yapıyor.
Enquanto ela se recupera, o Sammy vai brincar, de "Pápá querido".
- O zaman biraz babalık edin.
Então tem aqui uma questãozinha parental... A sério?
Asıl ben babalık yapamadığım için özür dilerim.
E eu lamento não ter sido um bom pai.
Babalık yapabileceğim konusunda emin değilim.
Não fui feito para ser pai adoptivo.
Çocuğa babalık yapabilecek miyim bilmiyorum.
Não sei se vou ser pai do miúdo.
Bu çocuğa babalık yapamayacağını nasıl söylersin?
Como podes sequer dizer que não vais ser pai do miúdo?
Bir içkiye ihtiyacın var ama, babalık.
Parece-me que precisas de uma bebida, papi.
Bu konuşmaların beni rahatlatması gerekiyor, babalık görevini yapsana.
Essa conversa deveria me deixar melhor. Faz o teu trabalho!
Yeni babalık derslerinden bahsetmek için aramış.
Dizendo-me que agora serei "pai".
Çocuklarına babalık yapıyorum zaten.
Não, estou cansado de brincar como criança com os teus filhos.
Gangster babalı bebeğe nasıl babalık edeceğini hayal ediyorum.
E estou empolgada em saber como continua a história do pai que é traficante.
Babalık görevini veya yazarlık işini yapmadığı zamanlarda.
Quando não é pai ou um autor de sucesso.
Ne yani? Babalık, oynamayı en çok sevdiğin rol mü?
E o fato de pai é o teu preferido?
Babalık testi, tutuklama emri ya da suikastçıyı içeriyor mu?
Envolve um teste de paternidade, um mandado de detenção ou um assassino profissional?
Bana laf atma babalık.
Não me desrespeites, avô.
Kusura bakma babalık, ama Shady Acres sokağın aşağında kalıyor.
Desculpa, velhote, mas o lar é no fundo da rua.
Yıl boyunca çocuklara babalık yapıyor ama çocuklar eğitim görmüyor.
Homens que engravidam mulheres o ano todo. Crianças sem educação.
Peki, babalık testi konusuna geçtiniz mi?
Já abordaram a questão do teste de paternidade?
Babalık testi yaptırmaya ne dersin?
Que te parece um teste de paternidade?
Sanırım yanlış kamyonettesin babalık.
- Está no camião errado, paizinho.
Her şeyden önce, o büyük babalık.
- Primeiro, é avozinho.
İtici sebep, babalık içgüdüsüydü.
O motivo era o instinto paternal.
Babalık yapmadın ki.
Não eras pai nenhum.
Ona babalık yapmam gerek. Hatalarımı düzeltmeye çalıştığımı ona göstermek istiyorum.
Quero que ela saiba que estou a tentar consertar os meus erros.