Ben hep tradutor Português
4,038 parallel translation
Ben hep iyiydim.
- Eu já estou bem.
Ben hep kızgınım.
Furioso estou eu sempre.
Senin hiç vaktin olmuyor, Ben hep yalnızım.
Tu estás sempre a trabalhar. Eu sinto-me sozinho.
Evet, ben hep dört ayağımın üstüne düşerim.
- Sim, eu sempre aterro sobre meus pés.
Ben hep azgınım. Evlen benimle.
Estou sempre com tuza.
Lorraine ve ben hep taşrada bir yer istemiştik.
Eu e a Lorraine sempre quisemos uma casa no campo.
Ben hep uzakta, orada buradaydım.
Eu fui então embora, e aqui e ali.
Bak, ben hep bu işi yapmadım.
Sabes, nem sempre fiz isso.
Yoksa ben hep o tünelde vurulup, bunun onun yanına kar kalmasına izin veren zavallı olacağım.
Se não, serei sempre o zero que levou um tiro e o deixou escapar.
Ve ben hep seni seveceğim.
Vou amar-te para sempre.
ben hep oradaydım.
Sempre lá estive.
Ben hep böyle yaparım.
Faço sempre isto.
Ayrılığın göründüğü kadar zor olmaması ben hep şaşırtmıştır.
Sou sempre surpreendido. Não é mais difícil partir do que parece.
Ben hep kolay yolu seçerim.
Eu gostaria de escolher a forma fácil.
Ben hep şarkı söylerim.
Eu canto a toda a hora.
Aman tanrım, ben hep böyle hissettim.
Meu Deus, foi assim que sempre me senti.
Teslim olduğunu biliyorum, fakat ben hep onun doğru olmadığını düşündüm.
Sei que ela entregou-se, mas... Sempre senti que não era verdade.
Ben hep Margaret bçyle birşey yapar diye düşündüm.
Sempre pensei que fosse algo sobre a Margaret.
Ben hep işteyim.
Eu estou sempre a trabalhar.
Bu arada, hep saat yönünün tersine mi oluyor yoksa ben mi seçiyorum?
É sempre no sentido contrário aos ponteiros do relógio ou posso escolher?
Senin bu tarz şeyleri hep yaptığını biliyorum ama ister inan ister inanma ben yapmıyorum.
Eu sei que fazes isto a toda a hora, mas eu não.
Ben de hep Dungeons and Dragons oynamak istemişimdir.
Sempre quis jogar Dungeons and Dragons.
Ama o işaretleri hep yanlış anlamışım ben.
Mas, aparentemente, interpretei mal os sinais.
Ben izliyorum ve bunu hep yaparım.
Estive a observar, estive sempre a observar.
- Ben sağlam içiciyim, hep içerim. - Tamam, tamam.
Eu sou um grande bebedor, bebo o tempo todo.
Ben Hristiyanım. Hep gerçeği söylemeye çalışıyorum ve...
Sou cristã, tento sempre dizer a verdade...
Para işlerini hep Chuck halletti o yüzden ben tek kuruş görmedim.
Chuck sempre cuidou do dinheiro, por isso eu nunca vi nada disso.
O yüzden, ben de ona bunu verdim. Küçük bir hatıra olarak, bu sayede hep bir seçeneği olduğunu bilecekti.
Portanto... dei-lhe isto... como uma pequena lembrança... assim ela saberia que tinha sempre uma opção.
Ben, ona hayatı boyunca hep bir oğlum gibi davranmıştım.
Tratei-o como um filho durante toda a vida e ele matou a minha...
Evet. Ben bir müzisyenim ve bizim hep bir uyarıcıya ihtiyacımız vardır.
Eu sou músico e precisamos sempre de estimulantes.
Ben de bu yüzden hep Eric ile araç partneri olmak istemiştim.
Foi por isso que sempre quis ter o Eric como parceiro.
Hobilerim falan var. Hesabı hep ben öderim.
Tenho passatempos e pago sempre a conta.
Tanrım, ben de buradan kovulursam ne yaparım diye düşünüyordum hep.
Estou a pensar o que é preciso fazer para que me despeçam.
Hep ben yönetirim.
Acabo sempre por ser eu a conduzir.
Neden hep ben bekliyorum, Wilkie?
Estou sempre à espera porquê, Wilkie?
Ben de seni hep karamsar biri zannederdim.
Eu sempre te tomei por pessimista.
Ben küçükken babam beni hep buraya getirirdi.
Quando era mais nova, o meu pai trazia-me sempre até aqui.
Ben hep İspanyolca konuşurdum.
Eu sempre falei espanhol.
Ben... Hep onun tarafını tuttuğumu düşündüğünü biliyorum. Chris'in tarafını tuttum.
Sei que achas que estava sempre a tratar melhor... que eu favorecia o Chris.
- Ben de hep öyle derim.
- Digo sempre isso.
Bu hep beni buluyor, ben çocuklarla beraberken onu alsın istedim.
Eu e os rapazes queríamos colher o milho.
- Şey ben burada hep biftek yerim. Yalana bak.
- Eu... habitualmente como o bife, o que é uma mentira.
Ben ise hep çok meşguldüm.
E eu sou apenas, a Jordan sempre muito ocupada.
Ben sırrını hep sakladım, sen onu düşün.
Eu manterei segredo, e vocês também.
Ama bulaşığı hep ben yıkardım.
Mas eu lavo sempre a louça.
Ben annemi hep özlediğimi biliyorum.
Eu sinto sempre a falta da minha.
Bu anı hep kendimi olumlamakla geçiririm ben.
Vejo sempre este momento como uma afirmação pessoal.
Küçükken beden eğitiminde hep en son ben seçilirdim.
Sabe, quando eu era miúda, era sempre a última a ser escolhida em Educação Física.
Hep beraber, dağıtım olayını yeniden tanımlayıp tüketici davranışlarına yönelik daha sağlıklı tahminler yürüttük ve stok fiyat tahminlerimizi üçe katladık. Tüm bunlar ben ve ekibim tarafından geliştirilmiş teknolojinin son harikası bu algoritma sayesinde oldu.
Juntos, redefinimos a distribuição... o comportamento previsível do consumidor, e triplicamos a projecção de preços de stock, através dos algoritmos mais actuais... desenvolvidos por mim e pela minha equipa.
Neden hep ben olmak zorundayım?
Porque tem de ser sempre assim?
Ben de sana hep onu yakıştırıyordum.
Sempre achei que ele era melhor para ti.
hepsi 500
hepsi burada 182
hepimiz 265
hepsi bu 3203
hepsini 400
hepiniz 624
hepinizi seviyorum 27
hepsi yalan 92
hepsi bu kadar 752
hepsi benim 57
hepsi burada 182
hepimiz 265
hepsi bu 3203
hepsini 400
hepiniz 624
hepinizi seviyorum 27
hepsi yalan 92
hepsi bu kadar 752
hepsi benim 57
hepsi bu mu 684
hepsi senin 86
hepsi senin olsun 16
hepsini istiyorum 28
hepinizi 32
hepsi mi 80
hepsine 52
hepsi o 61
hepimizin 38
hepsi doğru 60
hepsi senin 86
hepsi senin olsun 16
hepsini istiyorum 28
hepinizi 32
hepsi mi 80
hepsine 52
hepsi o 61
hepimizin 38
hepsi doğru 60