Bulutlar tradutor Português
1,490 parallel translation
Bayan Garrett'in büyük bulutları benim yanımda olduğu sürece, iyi olacağım.
Enquanto tiver os enormes peitos da Sra. Garrett ao meu lado, estarei bem.
- Bulutları say.
Conta as nuvens.
Yukarıdan bakıp bulutları küçümsemek istiyorum!
Quero olhar para as nuvens de cima e com desprezo.
bulutları kıskanmak.
As nuvens são engraçadas...
Sadece bulutlar... Bulutlar... Ve sonra güneş...
Apenas nuvens, nuvens e depois sol.
Bulutlar.
Nuvens.
# Amanın çok yandı canım # # Bak bulutlar yağmur yağdırmaya başladı #
"Os nossos anseios..." Trazem aguaceiros. "
O anda bulutlar dağıldı ve ay ışığı kapladı etrafı.
E à medida que o fez, as nuvens abriram-se e deixaram o luar atravessar
Lşık bulutları delip evlerin üstünde tekrar dolaşmaya, binalardaki her kusuru ve çatlağı göstermeye başlamıştı.
A luz agora mostrava cada nódoa e cada falha dos edifícios... e... das pessoas!
Gökyüzünde bulutlar var... ve yağmur.
Lá tem nuvens no céu... e chuva.
Bulutların arasında uçuyor.
Voando nas nuvens.
İçeride jelatinimsi bakteri bulutları görüyorsunuz yanınızdan geçip gidiyorlar sonra tavandan sarkan parmaksı yapılar.
vimos flutuar nuvens gelatinosas de bactérias e estruturas em forma de dedos penduradas nos tectos.
Onları bulutların içinde oynarken görmelesin.
Devias vê-los a mergulhar entre as nuvens.
Bulutların ardına geçtinmi, daha önce gördünmü?
Depois das nuvens?
Bulutların altında mavi bir güneş mi gördün?
Há um sol azul sob as nuvens?
Bulutların ötesinde, o da görmüş...
Ele passou das nuvens, e viu...
Bulutları ardında ne gizli olduğunu merak etmeden... herkes gibi nasıl öz toplayıp solucan yiyebiliyorsun?
E passar as nossas vidas a apanhar seiva e a comer vermes... e não nos perguntar o que há do outro lado nuvens?
Bulutların ötesinde geniş bir evren bizi bekliyor milyonlarca güneşin aydınlattığı bilinmeyen ve üzerinde yaşanmayan dünyalarıyla.
além das nuvens espera-nos um extenso universo onde milhões de sóis iluminam mundos desconhecidos e habitados.
Ama Güney Victoria'da yoğun bulutlanma görülüyor. Bu bulutlar, kıyı bölgelerde kısa sağanaklara sebep olacak.
Mas há algumas nuvens a baixa altura sobre Southern Victoria... que irão trazer aguaceiros isolados sobretudo às áreas costeiras.
Eğer Hitlerin bir tane olasydı şimdi bulutların üzerindeydi.
Ele deve estar num abrigo, sentado numa nuvem agora...
Güney Carolina'da hava. : Gece ve sabah saatlerinde alçak bulutlar...
"No tempo da Carolina do Sul, nuvens baixas ao fim da noite e principio da manhã..."
"Güneşe doğru ilerledim ve bulutlar arasındaki baş döndürücü şenliğe katıldım."
"Em direcção ao sol eu subi. E juntei-me às nuvens da alegria."
Gökyüzü, bulutlar Gemideki her şey,
O céu, as nuvens, tudo a bordo do navio.
bulutlar, dağlar buluşuyor arılarla peteklerin buluşması gibi
As nuvens encontram as montanhas... As abelhas encontram as flores
gerçekten yeniden aydınlanmıştı. Kimse nasıl olduğunu bilmiyordu, ama bulutlar acılıyordu,
E subitamente a estação mudou... ninguém sabe como, moveram-se as sombrias nuvens
Aynı gece, bulutların arkasında kayboldu.
Nessa noite desapareceu por trás das nuvens.
Ama bulutların arasından güneş süzülüyor.
Mas o sol está a romper as nuvens.
Büyülü bulutlar çağırıp, onların üstünde yol alıyormuşsunuz?
Fazes aparecer nuvens mágicas e montas-te nelas?
Kurtulanların anlattıklarına göre, olduğu yere yığıldı bulutların taşıdığı gazlardan boğulmuştu.
Aqueles que sobreviveram relataram que ele caiu onde ele estava. Sufocado por gases levados pela nuvem.
Pliny'nin Vezüv'den kopup gelen akıntı ve dalga bulutlarını betimleyişi o kadar acayip gelmişti ki buna inanılmamıştı.
O relato do terror trazido pelo Vesúvio era tão bizarro que ninguém acreditou.
Bulutların altında uçup, durumu ortaya çıkartacak fotoğraflar çekiyorduk.
- Estávamos a voar por baixo das nuvens...
Doğu tarafından bulutlar gelmek üzereydi, büyük bulutlar.
As nuvens vinham já de Este. Nuvens grandes.
Sonra bulutların arasında küçük bir boşluk oluştu ve sırtı görebildik.
Depois conseguimos uma pausa das nuvens e eu vi a ravina,
Bu ", bulutlar bebek "ya olan Hangi biraz bebek bir bulut üzerinde yüzen, ya da" rahat hata, " pembe bir çiçek bir bebek yaban arısı.
Ou será "bebé nas nuvens", que é um bebezinho a flutuar em cima de uma nuvem, ou "inseto acolhedor," um bebé zangão numa flor rosa.
O orada tüm bulutlar sevdi.
Ele adorou as nuvens todas lá em cima.
Eve dönmeye karar verdik. Ancak çevre uzunluğu... thermobaric bulutlar, içeriye alıyorlar...
Decidimos regressar a casa, mas o perímetro...
Vulkan'lar Bölgenin kalın katmanlı termobarik bulutlar ile çevrildiğini söylemişti.
Os vulcanos disseram que a Expansão está rodeada de camadas de nuvens termobáricas.
- Etrafımda da bulutlar vardı.
E lá estavam todas essas nuvens em torno de mim.
- Bulutları sever misin?
- Você gosta das nuvens.
Bulutları severim Bence onlar gökyüzü kedicikleri.
Sim, eu gosto das nuvens. Eu chamo gatinhos do céu.
Birkaç ay bekleyelim de bulutlar dağılsın, sonra onu çıkartırız.
Deixaremos que se disperse a fumaça, esperarei uns meses e logo o tiraremos.
Oğlumun gökyüzünün ve bulutların bir bilgisayar tarafından yaratılmış yanılsamalar olmadığı bir gezegende büyümesini istiyorum.
Quero que o meu filho cresça num mundo onde o ceu e as nuvens nao sejam uma ilusao criada por um computador.
Bu şeyleri hayal etmek güçtür. Fizikçiler kuantum mekaniğini hayal edemezler ve bizler de maddi olmayan ruhu hayal edemeyiz. Fakat hayal etmeyi deneyebiliriz ve bulutlar üzerinde arp çalan insanları hayal etmek düşüncemizi çok zorlamaz.
Em suma, os físicos não podem imaginar a mecânica quântica e nós não podemos imaginar uma alma imaterial, mas podemos tentar e não faz mal pensar em pessoas tocando harpas sentadas numa nuvem.
Bulutlar sanki kamp yapıyor Vadide ve koyakta
Olho para cima Há nuvens pelo céu
Bulutların arkasından güneşi göremiyor olman, onun parlamayı bıraktığı anlamına gelmez.
Só porque não consegues ver o sol atrás das nuvens não quer dizer que ele não continue a brilhar.
Bazı sözlerin gözlerimdeki bulutları yok eder.
Algumas palavras para mim fariam as nuvens desaparecer.
Yarın gece "Mutluluk Bulutları" adlı bir konser varmış ve belki bir arkadaşınızla gidersiniz diye düşündüm.
Aconteceu que simplesmente ouvi acerca de um concerto de Gospel amanhã à noite, "As Enormes, Enormes Nuvens da Alegria", e pensei que a Srª e um amigo da igreja gostariam talvez...?
Üzüntümüz çok olsa da bulutlar açılacak ve güneş tekrar üzerimizde parlayacaktır.
E enquanto o nosso sofrimento é profundo... as nuvens vão se dissipar, e o sol vai brilhar novamente.
Oh adamım. bulutları kıskanıyorum.
As nuvens são tão engraçadas...
Gökyüzünde bulutlar var... ve yağmur.
Há nuvens no céu.
Bulutlar ve limonata, öyle mi?
Sim.