Bırısı tradutor Português
3,821 parallel translation
Bana yalan söylersen, saçmalarsan, herhangi bir şeyi saklarsan, bacağına bir tane sıkıp, seni arabadan atar ve düştüğün yerde bırakırım.
Se você mentir ou brincar comigo ou escondendo alguma coisa... Vou disparar uma bala na perna e deixo este carro... Você sabe o que eu quero dizer?
İniş bölgesi aşırı sıcak. Çatışmayı bırakmak zorundayız.
A zona de aterragem está muito "quente." Temos de quebrar o contacto.
Şunu yapmayı bırakır mısın?
- Podes parar com isso?
Tüm olanları geride bırakmaya hazır mısın?
Está pronto para esquecer isto?
Bunun iki türlü yolu var. Gitmeme izin verirsin ve ben bu hiç olmamış gibi davranırım. Ya da bırakmazsın ve ben çıkarken bu boktan yeri köküne kadar yakarım.
Você tem duas opções, deixa-me sair e finjo que não aconteceu nada aqui, ou transformo este maldito lugar num inferno em chamas quando sair.
- Hayır en azından 30 bırakmalısın.
- Tens que deixar pelo menos 30 %.
Onu bulup devre dışı bırakmam 10 dakikamı alır.
Demoro dez minutos para o encontrar e desactivar.
Yani K-I-Ç-I-M-I, K-A-L-D-I-R-M-A-Z-S-A-M Çok ciddi S-I-Ç-T-I-M demektir.
Por isso, se não puser o meu R-A-B-O em E-Q-U-I-P-A-M-E-N-T-O, vou ficar na M-E-R-D-A, está bem?
Bat jam do kelebek bıçakları ve Altıbuçuk sırığı.
Duas facas e a Ponta e Mola de seis e meio.
Sonra da sürücü koltuğuna köpek dışkısı bırakırım.
E pôr merda de cão no banco do condutor.
Akışına bırakır elimizde silahlar oradan oraya koşar kaçarken de ortalığı dağıtırız diye düşündüm.
Pensava que íamos improvisar. Entrar a matar, armas a disparar, inventar coisas à medida que avançássemos.
Mark 5'lerin ilki ve sonuncusu. Avustralya, Sidney saldırısından bir gün önce görev dışı bıraktı.
A Austrália desactivou-o um dia antes do ataque a Sydney.
Hayır, aslında onu aşağıda bir kaç sıradan keşin yanında bıraktık.
Levaram o Jeff a casa? Não, deixámo-lo lá em baixo com uns drogados.
Beni hayatta bırakır mısın?
Poupava-me?
Beni serbest bırakır mısın?
Deixa-me viver?
Erken bastıran kış yağmurları vadinin içinde olan herkese bıktırıcı bir rol oynamıştı.
As chuvas de inverno depressa caíram lançando uma mortalha sobre o vale e sobre todos os que nele estavam.
Beni yalnız bırakır mısın?
Deixa-me em paz, sim?
Sence Savannah'da, gecenin bir yarısı beni bırakıp fıçılarca viski içinde alem yaptığını bilmeyen var mıdır?
Achas que há há alguém em Savannah que não sabe que saíste do meu lado no meio da noite para nadares num barril de uísque?
Her B sınıf oyuncu yeri geldi mi bir soykırım filminde oynar.
Não percebo porque não fazes um filme sobre o holocausto?
Geceleri gardiyanlar hücresini ısıtmıyor ve sık sık onu uyandırıyorlardı. Bu uygulama Guantanamo'daki uykusuz bırakma programını akla getiriyordu.
À noite, os guardas mantinham-no frio e acordavam-no com frequência, uma prática que fazia lembrar o programa de privação de sono de Guantánamo.
Uykusuz ve çıplak bırakmaya ben "ağırlaştırılmış sorgulama tekniği" derim.
Pareceu-me que a privação de sono e a nudez eram o que se chamava "técnicas melhoradas de interrogatório".
Sanıyorum kalbin kırılmış ama seni bırakmak istemiyorum.
Imagino que tem o coração partido... Mas não quero abdicar de si.
Onu bırakır mısın lütfen.
Não toque.
Benimki onlarınkini solda sıfır bırakır.
A minha encriptação é sofisticada.
Hobbs. Bu adamı sınır güvenlik sistemini devre dışı bırakırken yakaladık.
Hobbs, apanhei este aqui a desactivar o sistema de segurança do perímetro.
- Beni bir yere bırakır mısın?
- Pode dar-me boleia?
Kontratı holdeki masanın üstüne bırakır mısınız?
Pode deixá-lo na mesa do corredor?
Sonra sineği biçare bir biçimde suyun derinliklerine tekrar bırakırsın. Sonra yarı-gönüllü olarak birkaç sıçrama daha yaptırırsın.
Depois deixamos a mosca flutuar novamente no rio e mais adiante fazemo-la dar mais uns sacões.
Ewa, rica etsem bizi biraz yalnız bırakır mısın?
Ewa, por favor, dás-nos licença por um momento?
Bir iz bırakmak için her şey göze almış ve bunun için ölmeye hazır insanlar.
Pessoas desesperadas por deixar um legado, preparadas para morrer a tentar.
Telefonu bana bırakır mısın?
Já podes sair?
Lanet olsun! Sanırım, bir " B'yi kullanmalısın.
Ok, acho vamos apenas pôr com dois "c".
Bu paradaki sıvılar vücudun üzerinde iz bırakmış. Bu bize ne zamandır burada olduğunu söyleyecek.
Os fluidos na moeda em que o corpo deixou vai dizer-nos há quanto tempo esteve aqui.
Bizi yalnız bırakır mısın, kardeş?
Irmã, podia deixar-nos a sós por um minuto?
Bizi yalnız bırakır mısın anne?
- Deixa-me em paz, mãe.
Yalnız bırakır mısınız lütfen?
Pode deixar-me sozinha, por favor?
Sanırım Bay Poirot size bir tür mesaj bırakmış.
Acredito que Monsieur Poirot deixou-lhe uma mensagem.
Büyük kenarlı şapkasını nehir kıyısında bırakır ve hızla çimenlikteki Hollandalı arkadaşına katılır.
Deixa o grande chapéu de aba na beira do rio e junta-se rapidamente à sua amiga holandesa no relvado.
- Beni bırakır mısın, kardeşim?
- Pára de me agarrar, pá?
Her şeyin nerede olduğunu söylersem, beni bırakır mısınız?
Se eu lhe disser onde está tudo, você deixar-me-ia ir?
Beni yalnız bırakır mısınız?
Dão-me um minuto?
- Beni biraz yalınız bırakır mısınız?
- Dão-me um minuto, as duas?
Beni rahat bırakır mısın?
Podes deixar-me em paz?
H - Ö-D-Ü-K-L
S-L-U-B-B-E-R -
B - U-R-Ş-U-K.
R-U-G-O-S.
Sence sıkı, dinç bir vücut onu bıngıl bıngıl bebeğinden uzaklaştırır mı?
Achas que um corpo firme e tonificado vai afastá-lo da sua "fofa" da pastilha?
Bak Jesse, bu aptal oyunu bırakır mısın?
Jesse, podes parar com este jogo estúpido?
Anneni üzmeyi bırakır mısın?
Pára de transtornar a tua mãe!
Ben olsam şeytan kaçmış kıçını çarşıdaki arka sokağa bırakırım ama anlaşılan Malcolm ucubeyi seviyor.
Agora, eu deixava o rabo possesso dela num beco na baixa da cidade se fosse eu, mas aparentemente, o Malcolm tem uma coisa para os malucos.
Nancy, sen bırakır mısın?
Nancy, podes levá-los?
Seni uyarıyorum. Eğer kocama yazmayı bırakmazsan seni sınır dışı ettirmek zorunda kalacağım.
Dito isto... se não parar de ter relações sexuais com o meu marido, terei que a deportar.