Elimizde tradutor Português
10,173 parallel translation
Elimizde Olivia'nın kodladığı bir kitap olduğunu sanmıyorum.
Não sabia que tínhamos uma impressão digital da Olivia.
Parris'le konuşmalarınızın tam kaydı elimizde.
Analisámos a sua correspondência com Ethan Parris.
Ama elimizde bir başlangıç noktası var... yerleşke.
Mas o que temos é um ponto de partida, o campus.
Ama amatör radyo var elimizde.
Mas o que nós temos é um rádio amador.
Elimizde biri var tamam mı?
Temos alguém, sim?
Finch burada ilk çalışmaya başladığında bütün bu işin elimizde patlayacağını düşünüyordum ve bununla ilgili bir şikayet dilekçesi yazmıştım.
Quando o Finch começou cá, pensei que isto tudo fosse explodir-nos nas nossas caras, e escrevi um comunicado a protestar isso.
Elimizde kızışmış atların her iki cinsinden de...
Se tivermos feromonas de cavalos no cio
Elimizde tamamlanmış bombayla yeşil odaya doğru gidiyoruz.
A caminho do Salão Verde com a bomba pronta.
Kayıtlara geçsin, elimizde buz küpü yapmak için bir formül var ve birimizin bir ampulü takacağı sürede bitiyor.
Só para que conste, temos a fórmula para cubos de gelo e só é preciso um de nós para trocar uma lâmpada.
" Elimizde pekçok yavru var.
" Temos a ninhada toda, esperançosamente exactamente a
Hükümetin de böyle bir şeyin elimizde olduğunu bilmesi gerek.
E precisamos que o governo saiba que o temos.
Peki ya elimizde biraz ekstra-yasal bir yolu olsaydı bunu yapmanın?
E se tivermos uma pequena... forma extraterritorial de o conseguir?
Kenny, ondan çok daha fazlası var elimizde.
Kenny, temos muito mais do que isso.
Masaüstünden silmeye çalıştığın hack programının kaynak kodu bizde. Kollarını hacklediğin insanlarla ilgili yaptığın araştırma da bizde. Suçlu iadesi olmayan ülkelere giden 5 kişinin kimliklerini çaldığın bilgisi de elimizde.
Temos o código-fonte do programa pirata que tentou apagar do seu ambiente de trabalho, temos a pesquisa em como o fez às pessoas cujos braços o Kenny hackeou, temos os factos em como roubou as identidades de 5 pessoas que seguiam para países sem extradição,
- Eğer tekrar başlatamazsak... -... elimizde hiçbir şey kalmaz. - Anlıyorum.
Se não conseguires, estamos tramados, selados.
Ama seni hayata döndürmeniz için elimizde iyi bir şans var.
Mas há uma boa hipótese de te ressuscitarmos.
Elimizde bir 157 durumu var.
Temos um 157.
Bir süre daha elimizde tutmayı beceremediğimizden dolayı,... senin için üzgünüm, canım.
Foi pena não termos ficado com ela mais tempo para seu bem, querida.
Elimizde ne var?
O que temos?
Elimizde iki farklı lastik izi var.
Parece que temos dois conjuntos de marcas de pneus.
Ayrıca elimizde kurulmuş düzeniniz de var.
Parece que temos um padrão aqui.
Tamam, elimizde iki sorunumuz var :
Temos dois problemas :
Tamam, demek ki elimizde çabucak eriyecek, tek kullanımlık, bir küpe yetecek kadar var.
Temos o suficiente para um bloco de gelo, que irá derreter muito rapidamente.
Ve elimizde amonyum nitratımız olmadan en başa döneriz.
E voltamos ao zero e sem nitrato de amónia.
En azından elimizde bir doktor var.
Pelo menos temos um médico na casa.
Araba dışında elimizde bir şey var mı?
Para além do carro, temos mais alguma coisa?
Şimdi, elimizde bu kamuflajlı dalgıç kıyafeti ve kamera bantları var sadece ortama biraz uyumlu görünmemize yarayacak.
Temos fatos camuflados, fita camuflada na câmara para tentar ajudar-nos a passar despercebidos.
Olay mahallinde bulunan kanıtların bazıları, DNA kanıtları bizim elimizde bulunması mümkün olmayan türden kanıtlardı.
Algumas das provas, as provas de AND no local... XERIFE ADJUNTO... não nos é possível ter esse tipo de provas.
Elimizde kanıt var Brendan.
Temos as provas, Brendan.
Elimizde 100 kadar... Dur bi'dakika... 130 tane jüri anket formu var.
Temos cento e... quê, 130 destes questionários?
Elimizde Bobby Dassey'nin ifadesinde anlattıklarının geçtiği herhangi bir yazılı belge yok.
Não temos uma versão escrita da entrevista de Bobby Dassey... MOÇÃO DA DEFESA PARA ANULAÇÃO... onde esteja esta informação.
Şu an elimizde epey bir kanıt mevcut ve diyebiliriz ki anlattıklarıyla örtüşen azımsanmayacak sayıda fiziksel kanıt var.
Nós temos muitas provas e podemos dizer que existe um número substancial de provas físicas, que agora fazem sentido.
Bu davada elimizde pek çok bilimsel kanıt var ve kanıtların tümü tek bir kişiye işaret ediyor.
Temos muitas provas científicas, neste caso, que apontam para que um indivíduo tenha cometido o crime.
Sherman'a, Pascagoula'dan Alabama sınırına kadar her yerin elimizde olduğunu söyle.
Diz ao Sherman que controlamos tudo, desde Pascagoula até a fronteira do Alabama.
Bunları gönderirse bu yeri sonsuza kadar elimizde tutabiliriz.
Se ele fizer isso, vamos ter este lugar para sempre.
- Güneydoğu Mississippi'nin çoğunu elimizde tutuyoruz ama. - Aynen.
Que tomou quase todo o sudeste do Mississípi.
- Çocuğun belgeleri bizim elimizde.
Temos papéis dele. Papéis?
- Onlardan elimizde yok henüz.
Ainda não temos.
Yani elimizde, Malezya bloğu ve diğer Tayland grubu kaldı.
Os malaios bloquearam os tailandeses na zona.
Elimizde çabalarımıza ait bir sonuç ve kanıt yok.
Não temos nada para mostrar pelos nossos esforços. Nenhuma prova.
Son görüştüğümüzde Bay Murray sizi elimizde kalan son ata bindirmiş ortak yiyeceğimizdeki payınızdan çok daha fazlasını size vermiştim.
Sr. Murray, a última vez que o vi, eu estava a colocá-lo no único cavalo que restava, a dar-lhe muito mais do que a sua parte na nossa comida.
Hiç ıskalamayan adam elimizde.
Agora, temos o homem que nunca falha.
Ama siz elimizde kalan son pilotlarsınız.
Mas voc � s... s � o os � nicos pilotos que nos restam.
- Gelecek bizim elimizde.
Estamos no futuro.
Evet. Elimizde ise tepesi atmış bir ofis dolusu çalışan var.
Sim, e temos um escritório cheio de funcionários furiosos.
Bundan sonra da elimizde tutma niyetindeyiz.
E, pretendemos daqui para a frente, mantê-lo.
Elimizde yetki yok.
Nós não temos autorização.
Elimizde cam var.
Nós temos vidro.
Elimizde odun var.
Nós temos madeira.
Elimizde 68.520 sandık var.
São 68.520 caixas.
Elimizde konaklama yerinden alınan kredi kartı makbuzları var. Banka hareketlerin var. Cep telefonu kayıtların var.
Temos os recibos do cartão de crédito do hotel, temos os movimentos bancários, os registos de chamadas, três testemunhas que a colocam com o Roger Maddox, e temos o testemunho de Jeffrey Mulkey, que diz que a levou ao hotel por ordem do Maddox.