Faş tradutor Português
543 parallel translation
Oradan da trenle, arabayla ya da yaya olarak Afrika kıyılarından, Fas'in Casablanca şehrine.
Lá, de comboio, de carro, ou a pé pela costa africana até Casablanca no Marrocos francês.
Fas'ın hiçbir yerinde böylesini bulamazsınız.
Não encontrará outro tesouro assim em Marrocos, menina.
Daha sonra borcumu ödemek maksadıyla Fas'taki askeri birliğimize başvurdum ama tutuklandım.
Mais tarde fui para Marrocos, para me alistar na legião estrangeira. Pensei em redimir-me mas... Fui preso.
Bayım, bilmiyor olabilirsiniz ama ben Fas Çamaşır Yıkama Şirketi'nin başkanıyım.
Senhor, pode não saber, mas sou o presidente da Empresa de Lavagem de Roupa.
Yarın, gözyaşları arasında küçük prens Hüseyin'in öldüğünü açıklayacağım ve kendimi Fas'ın yeni hükümdarı ilan edeceğim.
Manhã, com grande dor anunciarei a morte do príncipe Hussein e proclamar-me-ei rei de Tánger.
Artık size ait, Fas'ın hilali, Size Fatima'nın İncisini veriyorum.
Ao vosso cuidado, pois, e como mostra o meu afeto, entrego-vos a pérola de Fátima
Grutter'le Fas'ta tanıştım.
Conheci o Grutter em Marrocos.
Elbette burası gerçek Afrika değil. Fransız Fas'ı.
- O Marrocos não é bem a África.
Paris'teki bir tıp toplantısına katılıyorduk ve dedim ki, hazır Avrupa'dayken gelip Fas'ı yeniden göreyim.
- Estávamos em Paris, para um congresso médico e eu quis rever o Marrocos.
- Fas'ta mı yaşıyorsunuz, bay Bernard?
- Vive no Marrocos, Mr Bernard? - Não.
Burasının gizemli Fas olduğunu biliyorum ama biz kendimizi buna kaptırmayacağız, değil mi?
Estamos no misterioso Marrocos, mas é melhor não perdermos a cabeça.
Fransız Fas'ına dört gün önce geldiniz?
- Chagaram ao Marrocos há quatro dias.
Fransız Bernard Fas'a bizim isteğimiz üzerine gitti burada Londra'daki bir suikast planı ile ilgili olarak.
O Bernard foi enviado ao Marrocos para verificar a preparação de um assassinato em Londres.
Telgrafını aldığımızda, gözlerime inanamamıştım. - Fas'ta ne yapıyordunuz?
Quando recebemos o telegrama, eu mal podia acreditar.
Onu yakalamak için Fas'a kadar yol katetti.
Só o conseguiram capturar em Marrocos.
Fas konusunda ne dersin? Ve de Bay Louton?
- E Marrocos e o Sr. Louton?
Fas boru hattı projesini tekrar göndersinler.
Um aqueduto até Marrocos seria mais longo, mas mais seguro.
Altıncı fasıl.
Versão seis.
Fas haşhaşını bana tanıtanın sen olduğunu unutma. Sana tanıtabileceğim, eski veya yeni bir şeyimin olduğunu sanmıyorum evlat.
Levava-o por uma trela invisivel através de uma série de hotéis, casinos e bares como um cãozinho cego e obediente.
Fas'ın Berberistan sahillerinde.
Na Barbária moura.
- Fas sahillerinde bir yerlerde.
- Algures na costa moura.
- Bir Fas gemisi mi?
- Um barco mouro?
Bir Fas gemisi asla başaramaz.
Uma galé moura não chega lá.
Biraz gevezelik filan, o kadar iyi yazdığım o tanışma fasılları, birbirlerinden hoşlandıklarını seziyoruz.
Após conversa miúda, tipo'quem-sou-quem-és', que escrevo muito bem, sente-se uma atracçao inconsciente entre os dois.
Durup araya birkaç sayfa gevezelik koyabilir, o kadar iyi yazdığım tanışma fasıllarını sokarız.
Podemos inventar umas páginas de conversa miúda, tipo'quem-sou-quem-és', que escrevo muito bem.
Belki de Fas'a gitsem daha iyi olur.
Talvez seja melhor experimentar o Marrocos.
- Fas portakalı, pekan cevizi...
- Laranjas de Marraquexe, noz-pecã...
RABAT - FAS
RABAT, MARROCOS
Söyleyin, General. Fas hakkında ne düşünüyorsunuz?
Diga-me, general, que pensa de Marrocos?
İki alçak basınç arasında bir fasıla olabileceğini gözlemledik.
Reparámos que podia haver um interlúdio entre duas depressões.
Akşam vakti, hava durumu hakkındaki bu öngörüm gelen diğer raporlar da hesaba katılınca bir hayli kuvvetlendi. Bu fasılanın, pazar gecesi fırtınadan ve pazartesi sabahından sonra, aynı gün geç saatlerde geleceğine General Eisenhower ve diğer komutanları ikna ettim.
À noite, a minha confiança na previsão para este período de acalmia tinha aumentado tanto com os relatórios seguintes que convenci o General Eisenhower e os comandantes que o bom tempo chegaria no fim da segunda-feira depois da tempestade de domingo e da manhã de segunda.
Ertesi sabah, yani 5 Haziran günü erken saatlerde bu kararı teyit etmek üzere tekrar toplandılar. Onlara, bir önceki geceye göre bu fasılanın daha belirgin ve iyileşmiş bir vaziyet aldığını söyleyebileceğimize artık daha çok emin olduğumuzu ifade ettiğimde o kasvetli günlerin ardından başkomutanın ve diğerlerinin yüzlerindeki sevinç görülmeye değerdi.
Na manhã seguinte, dia 5 de Junho, eles reuniram-se para confirmar esta decisão e quando disse que estávamos mais confiantes que no dia anterior, que o interlúdio mais calmo viria mesmo, a alegria no rosto do Comandante Supremo e seus comandantes,
Meşale Operasyonu, Fas ve Cezayir'deki Fransız Afrika kolonilerine yapılan Anglo Amerikan çıkartmalarına verilen isimdi.
Operação Torch : nome de código para os desembarques aliados nas colónias francesas do Norte de África : Marrocos e Argélia.
Fas'a gidiyoruz.
Nós estamos indo para o Marrocos.
FAS
MARROCOS
Fas'taki tüm yabancılar için ciddi tehlik e görüyoruz
O Primeiro - ministro britânico e eu somos de opinião que existem perspectivas de perigo alarmante para os estrangeiros em Marrocos.
Fas mı?
Em Marrocos?
Atlantik'teki filoyu Fas'a yolluyorum. Saygı için.
E mandarei a Esquadra do Atlântico a Marrocos, para impor respeito.
Fas, İstanbul'un batısındaki bağımsız... -... tek Müslüman devleti.
E, ainda assim, Marrocos continua a ser o único trono soberano a oeste de Constantinopla.
Paramız İspanyol pesetası, ama yeğenim Fas Sultanı.
A nossa moeda é espanhola, mas o meu sobrinho é o Sultão de Marrocos.
Fas'ta itilip kakılmamıza izin verecek misin?
Teddy! Não vai deixá-los correrem connosco em Marrocos, não?
Bayan, Fas için birkaç sözüm var.
Minha senhora, tenho algo a dizer acerca de Marrocos.
Niyetim Abd al-Aziz, Fas Sultanı'nı zora sokmak.
Tenciono embaraçar Mulay Abd al-Aziz, Sultão de Marrocos.
Aklınızda Panama Kanalı ve Fas olayı mı var?
Refere-se, talvez, ao canal do Panamá e á situação em Marrocos?
Ben Mulay Abd al-Aziz, Fas Sultanı.
Sou Mulay Abd al-Aziz, Sultão de Marrocos.
Fas Sultanı Alman Kayserini tutuyor.
O Sultão de Marrocos serve o Kaiser alemão.
- Fas Sultanı'nın Fez'de...
- Bem, sabe, o Sultão de Marrocos...
Fas raporunu onayladın, şimdi de eğleniyorsun demek.
Obviamente, aprecia piadas, tendo em conta a sua aprovação do Relatório.
Bir hafta sonu Oyster Körfezine gittim Fas yönetimi devrilmiş
Bastar - me-á ir a até Oyster Bay, este final de semana e o Governo de Marrocos cairá.
İlk raporlara göre, Fas'ta ne istiyorsak bizim.
Podemos conseguir tudo o que quisermos em Marrocos.
Fas'ın kaderini yarın ben belirleyeceğim.
E o destino de Marrocos será decidido amanhã, por mim.