English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ G ] / Görüyorsun

Görüyorsun tradutor Português

6,792 parallel translation
Görüyorsun işte, sana şantaj yapıyor olmaktan çok uzaktayım, Ned sana gerçek bir fırsat teklif ediliyor.
Não é uma chantagem, Ned, estou a oferecer-te uma oportunidade.
Görüyorsun ya?
Estás a ver? É esse o problema.
- Uğraştığımı görüyorsun.
- Sabes que tenho tentado. - E a falhar.
- Gibbs, ne görüyorsun?
- Gibbs, o que é que estás a ver? - Não sei.
Dokuz aydır eğitim görüyorsun.
Completou 9 meses de treino.
Yeşil ve kırmızı dalgaların nasıl aynı kaldıklarını görüyorsun?
Vês como as ondas verdes e vermelhas permanecem distintas?
Aynaya baktığında şişman bir çocuk görüyorsun.
Quando te olhas ao espelho vês um miúdo gordo.
O kanatlı tehlikenin eskiden gördüklerini görüyorsun.
Estás a ver coisas que aquela ameaça voadora via.
Sen bir milyardersin, neden öğrenim görüyorsun ki?
- És bilionário.
Bir kaç yıl önce hakkını verirdim ama artık görüyorsun ya.
Alguns anos atrás, eu daria conta, mas tu sabes...
- Bana bakınca ne görüyorsun?
O que vê quando olha para mim?
Ama görüyorsun, ben avantajlıydım, çünkü senin kendini sabote etme eğilimi olan gerçek bir playboy olduğunu her zaman biliyordum.
Mas sabes Eu tinha a vantagem, porque eu sempre soube que eras um mulherengo, com tendência à auto-destruição.
Ne görüyorsun?
O que é que vê?
Benim e-mailimi elinde tutmanın da senin için hiçbir mantığı yok ama görüyorsun.
Não faz qualquer sentido teres acesso ao meu e-mail, mas, aqui estamos.
Bunu hapis olarak mı görüyorsun?
Achas que isto é uma prisão?
- Ne görüyorsun?
E o que vês?
Hadi ama, Henry. Her şeyi görüyorsun, ama bunu göremedin mi?
Consegues ver tudo e não vês isso?
Bu yaratığı hala Abraham olarak mı görüyorsun?
Ainda consegues ver esta criatura como Abraham?
Ne görüyorsun?
E o que é que vês?
Görüyorsun Cyrus. Artık bana sahipsin.
Então, basicamente, o Cyrus era o meu dono.
Aramızdaki fark, sen orkestraya bakınca bir kurum görüyorsun.
A diferença é que tu vês a orquestra e vês uma instituição.
Yani görüyorsun ona zarar vermek için bir sebebim yok.
Então, não tinha razões para magoar o homem.
Kendin için nasıl bir gelecek görüyorsun?
Que tipo de futuro desejas?
Kendini insanlara yardım eden biri gibi, iyileştirici gibi görüyorsun.
Vejo-te como alguém que ajuda as pessoas... uma curadora.
Ayrıca etrafına bak, ne görüyorsun?
Olha em teu redor. O que é que vês? - O que é que vês?
Bu şehirde her gün nelerle karşılaştığımızı görüyorsun, ve mahkemede de kurbanlarla bizzat karşılaşıyorsun.
Vê com o que lutamos nesta cidade todos os dias e vê as vítimas em primeira mão no Tribunal.
Bir şeyler görüyorsun, değil mi?
- Estás a ver algo, não estás?
Ne görüyorsun?
Que vês?
Bana baktığın zaman ne görüyorsun?
Quando você olha para mim o que vê?
Bana baktığında ne görüyorsun demiştin.
Perguntou-me o que eu via quando olhava para si.
Bana baktığında ne görüyorsun?
O que vê você quando olha para mim?
Ve bir makine olduğumu da görüyorsun.
E podes ver que sou uma máquina.
Kendini özgür bir kadın olarak görüyorsun.
Considera-se uma mulher independente, não é?
Dudaklarımın oynamasını görüyorsun değil mi?
Vês os meus lábios a mexer, não vês?
Eve, görüyorsun kahramanlık olayı burada pek olmuyor, değil mi tatlı kız?
Ei, Eve. Vê isto... Isto aqui não é tudo uma merda, é?
Gözlerine bakınca alabildiğine mavi görüyorsun sanki.
Olha-se nos olhos e é uma imensidão azul.
Hakkımda başka ne görüyorsun, Doktor?
Que mais me vê reservado?
Böyle mi görüyorsun John?
Foi assim que viu, John?
İşte düşmanlarımızı görüyorsun.
Isso mesmo. Vê os nossos.
Herkesten daha çok sana yardım etmeye çalışıyorum Agu, görüyorsun. Ama diğerlerine sana nasıl yardım ettiğimi söyleyemezsin.
Eu quero ajudar-te mais do que aos outros, mas não posso dizer aos outros como te ajudo.
Geleceğini nasıl görüyorsun?
Como vês o teu futuro?
Yaşanan bunca şeyden sonra gerçekten kendini kral mı görüyorsun?
Sente-se mesmo como um rei da terra depois de tudo o que passámos?
Evinden çıktığında ne görüyorsun?
O que vê quando sai da sua porta?
Koca kara parçasını görüyorsun, değil mi?
Olha para toda esta área aqui, ok?
Geleceği mi görüyorsun?
Vê o futuro?
Beni böyle mi görüyorsun?
É isso que pensas de mim?
- Ne görüyorsun?
- O que vês?
Bishop, ne görüyorsun?
Bishop, o que você vê?
- Görüyorsun değil mi Judy.
Vês, Judy?
Ne görüyorsun burada?
- Árvores.
Ne görüyorsun?
O que é que vês?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]