English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ H ] / Hani

Hani tradutor Português

10,878 parallel translation
Bayağı da iyiyimdir hani.
Também sou muito bom.
- İşte isminden ; liman, nakliye falan hani.
O porto, e o embarque...
Hani şu ukala dinozorların olduğu gezegendi de hepsini yok olmaya mahkum etmiştim.
É o planeta onde estavam aqueles dinossauros grosseiros, então, eu exterminei-os todos, não foi?
Yemek yemeye gidecektik hani?
Pensava que íamos jantar.
- Hani silah?
Que armas?
İlk çocuğunu öldüren adam hani.
Matou o que teria sido seu primogênito?
Hani ölürsen, bu olumlu baktığım bir nevi yaratıcı yönetimim.
Bem, se morreres, esta é mais ou menos a direcção criativa para que me inclino.
Evet, bunun senin hani şu şeyin için çok tehlikeli olabileceğini düşündük... Aciz, yarım adam, büzüşük aciz bacakların için.
Pois, pensámos que seria muito perigosa para... um incapacitado, meio-homem, aleijado de pernas murchas.
Joe, hani bana gelmiş geçmiş en sevdiğin filmi söylemiştin. Ve bana onu mutlaka izle demiştin.
Ei, Joe, sabes aquele filme que me disseste para ver que tinhas dito era o teu filme preferido de sempre,
Beni nasıl buldun? - Veteriner çürük dişini çekmek için seni bayılmıştı hani?
Bem, lembras-te quando o veterinário te deixou inconsciente para tirar aquele dente podre?
Walt Disney'in kurduğu yere gideceğiz demiştin hani. Hayır, Peter.
Tu disseste que íamos a um sitio que o Walt Disney construiu.
Beyler, hani dediğim şu yumurta yemeği muhabbeti vardı ya?
Ei, malta, sabem aquele prato de ovos de que estava a falar?
- Hani bana kılıç kullanmayı öğretecektin!
Que tal me ensinar a manejar uma espada?
Buna izin vereceğim ama hani benim ödemem, gümüşüm, tahılım nerede?
Queres ser Rei de Wessex, de acordo. E a minha paga? A minha prata, os meus cereais?
Gardiyan, hani ceza?
Admnistrador, onde está o castigo?
Hani ceza?
Onde está o castigo?
Hamamda hani.
As termas.
Gerçekleri ortaya çıkarıyordun hani?
Devias estar a expor a verdade!
Hani kendi başına çözdüğün, asıl hikayesi nedir?
"por ti"... Como é que a resolveste?
Forest Hillsteki Isaac'in Yerinden hani?
Os do Isaac's em Forest Hill?
Hani şu tuhaf ağızlı Amanda'yla evli olan.
Marido daquela Amanda de tal?
Prodüktörlüğünü yapmıştın hani.
Que você produziu.
Halattan kayma, deniz paraşütü, boogie sörfü yapacağımızı söylemiştin hani?
Julgava que tinhas dito que haveria tirolesas, parasailing e bodyboard.
- Tamam, evet. Düğünümüzü sabote etmekle beni suçlamıştın hani?
Lembras-te quando acusaste-me de tentar sabotar o nosso casamento?
Eskiden ördek yavrusu yetiştirip onlara ufak bir kuş sirki yapmaktan bahsederdik ya hani?
Lembras-te de quando falávamos de criar patinhos e fazer-lhes um circo de aves?
Koç ben oldum ya şimdi hani...
- O quê? Bem, é que eu sou o treinador e...
James Olsen ve o yakışıklı minik Hobbit olabilir... Hani şu senden daha çok yünlü ceketleri olan.
James Olsen e... aquele "hobbit" bonito, que tem mais casacos que tu.
X ışını gözleri var ya hani.
Ela tem visão Raios-X.
Bir film yıldızını görünce "bu mu yani" dersin ya hani.
É como quando uma estrela de cinema em pessoas e pensamos : é só isto?
Hani "Ne kadar kalacaksın", "Planların neler" "Bu ilişki nereye gidiyor" konuşması.
Foi para aqui que a esposa do Ben Lahinea disse que ele veio. Porque é que lhe chamam assim?
- Brody derken? - Zeta Beta Theta'dan hani.
Da Zeta Beta Theta?
Hani şu lisede nasıl oluyorsa 3 tane falan siyah kuşağı olan havalı çocuklar vardır ya?
Lembram-se daquele miúdo fixe do ciclo que, de alguma forma, já tinha três cinturões negros?
Bize Sam'in e-posta adreslerinden bahsetmiştin ya hani?
Lembras-te do e-mail do Sam de que nos falaste?
Hani "Ne kadar kalacaksın", "Planların neler" "Bu ilişki nereye gidiyor" konuşması.
Lembras-te? "Até quando vais ficar? Quais são os teus planos? Aquilo que existe entre nós?" A conversa.
Nasıl? Hani bir kere halangiller gelmişlerdi.
Os teus primos foram lá a casa.
Hani içeride teşekkür ediyordunuz. Bir yere ait hissettik falan diyordunuz. Ne oldu?
Não me estavam a agradecer, por encontrarem o vosso lugar?
Hani politik işlerle Teğmen Blake ilgilenecekti, Dedektif?
O que aconteceu a deixar o Tenente Blake ocupar-se da política?
"Ormanı temizleyen yangın" falan hani?
O "fogo que purifica a floresta"? O quê?
Paul Wilkerman'ın parasını bırakacağı kurumlar hani?
Aquelas a que o Paul Wilkerman ia deixar a herança.
- Kime? Hani şu öldürüp içini boşalttığın adam.
- O homem que você matou e dividiu em partes.
- Hey Groot, küçülsen diyorum hani?
Groot, pára com isso, sim?
Hani sen onu alıp en yakın kara deliğe atmak istiyordun?
Não o querias atirar para dentro do buraco negro mais próximo?
Hani bilirsin, öldü de kendisi. Bekle biraz.
Porque, sabe, ela está morta.
- Hani Joe'un yapmak için evine gittiği kişi.
Um onde o Joe fez todo o trabalho em casa do cliente? - Sim, é verdade.
Hani belki... - Timsah olduklarına mı? - Ölü olduklarına.
Querido, encontraste esses ovos há semanas, e ainda não eclodiram.
Yeşil ceketim, kendi senaryosuna gülen adamdan daha çok "ben buradayım" diyordu hani? Sabah gelmiştim. Gülüyor.
Estive aí há pouco com um blusão tão verde, mais espantoso que o tipo que se ri das suas próprias piadas.
- Evet, ara sıra oluyor. Hani burada yaşıyorum falan ya.
- Pois, ocasionalmente isso acontece.
Walla Walla'daki adam vardı ya hani kurbanın açılmamış mektupları yolladığı kişi onun erkek arkadaşıydı.
O homem preso em Walla Walla, o tal a quem a nossa vítima enviou todas aquelas cartas por abrir, era um namorado.
Hani şöyle...
Algo, não sei... grandioso?
Onunla dugunde tanismistin hani, hatirladin mi?
O meu tio é polícia, lá na terra.
Cayman'ın arkadaşı Matt Hildebrandt vardı hani?
- Encontraste-o?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]