Hapiste tradutor Português
4,562 parallel translation
Elisha Amsalem, senle ve ağabeyin Shimon'la... -... hapiste görüştük, doğru mudur?
Elisha Amsalem, é verdade que nos encontrámos, eu, o seu irmão Shimon e você na prisão?
Hayatımın kalanını hapiste geçiremem.
Não posso passar o resto da vida na prisão.
Suikastınızın arkasındaki kişi hapiste ve idamı bekliyor.
O homem por detrás do ataque à sua vida, está sob custódia, a aguardar execução.
Sen nasıl hapiste değilsin, Luschek?
Porque não está na prisão, Luschek?
Ki bu çılgınlık çünkü o hapiste.
O que era uma maluquice pois ele ainda está preso.
Senin hapiste olman gerekiyordu.
- És suposto de estar na prisão.
Bu doğru olsa şu an kendisi hapiste olurdu.
Se fosse verdade, ela estava presa.
9'da hazırlanırız. 10'da Leon ile buluşuruz. 11'de kötü adamlar hapiste olur.
Começamos às 9 : 00h, encontramos o Leon às 10 : 00h, às 11 : 00h, os bandidos estão presos.
Seni hapiste ve ondan sonra da...
Não querias que te visitasse mais na prisão
Ve bu anlaşma için bir FBI ajanı hapiste yatıyor.
Um agente do FBI está na prisão agora, graças a isso.
Eğer hapiste iken, ben Ira adlı bilgisayar bir göz aldı.
Enquanto estavas na pildra, vi os computadores do Ira.
Dybek hapiste.
Temos o Dybek sob custódia.
Herif hapiste, ev emniyet altına alındı.
Ele está preso. A casa está segura.
Hapiste kalmaya dayanamam.
Não me vou aguentar cá dentro.
Hapiste olan eski nişanlın?
A tua ex-noiva na prisão?
Adamın biri benim yüzümden hapiste.
Há um gajo que vai para a prisão por minha causa.
Ve o baba hapiste çünkü sikini annesine sokmuş.
E esse pai está na cadeia, porque enfiou a pila na mamã.
Hapiste olmakla alakalı, sanki hayvanat bahçesindeki hayvanlar gibi.
É sobre estar na prisão como animais num jardim zoológico.
Hapiste olduğunu sanıyordum.
Pensava que estava na prisão.
Hapiste değil miydin sen?
Pensava que estavas na prisão.
Bazıları hâlâ hapiste ama işi hapisten yürütme ihtimalleri de var.
Alguns deles ainda estão presos, mas é possível que ele esteja a orquestrar isto a partir da prisão.
Başlangıç olarak hangisi hapiste, hangisi dışarıda ve son zamanlarda kimle görüşmüşler.
Para começar, precisamos de saber quem está na prisão, quem está cá fora, e com quem falaram recentemente.
Hapiste geçirdiği zaman için avukatını suçlayan ve intikam isteyen eski bir müvekkil olabilir.
Pode ser um cliente antigo com ressentimentos, culpa o seu advogado pelo tempo de prisão, e quer vingança.
Bay Phelps başka bir sürü şeyden hapiste uzun süre kalacak kadar suçlu görünüyor.
O Sr. Phelps é culpado de muitas coisas, que o levarão à cadeia por muito tempo.
Bir hatayla kendini hapiste bulursun.
Um só erro e é presa.
O hapiste.
Ele está preso.
Eğer bunu yaparsan hayatının sonuna kadar hapiste yatacaksın.
Se fizeres isso, vais para a prisão o resto da tua vida.
Bana hapiste ne yapacaklarını biliyorsun Donny.
Sabes o que vão fazer comigo na prisão, Donny.
Adam hapiste Alyona.
Ele está preso, Alyona.
Bunu kim yaptıysa bulacağız. Onları bulacağız ve ömürlerinin geri kalanını hapiste geçirecekler.
Vamos encontrar quem fez isto e ele vai passar o resto da vida na prisão.
Hapiste olması gerekenin siz değil, kocanız olması gerektiğini söylemeye geldim.
Estou aqui para a avisar que não é você, quem devia estar presa. Sim o seu marido.
Hapiste şu an.
Ela está presa.
Jin, sen bunu dinlediğinde ben ya hapiste ya da ölmüş olacağım.
Quando receberes isto, Jin, vou estar presa ou morta.
Başarısız olursak, hapiste ölürüz.
Se falharmos, morremos numa jaula.
- Hapiste mi?
- Na prisão?
Zaten hapiste olmasa bile bizi istemezdi ki.
Mesmo se ele não estivesse na prisão, ele não quer saber de nós. - Como sabes isso?
Annenin esrarkeş, babanın hapiste olduğunu öğrendikleri zaman kimin gerçek dost olduğunu o zaman anlıyorsun.
A gente percebe depressa quem são os amigos a sério, quando o boato é que a tua mãe é uma drogada e o teu pai está preso.
Springer'ın babasının hapiste olmasının nedeni, baban.
O pai do Springer está preso por causa dele.
Beni hapiste birkaç kez ziyaret etti ama o daha çok Roderick'in adamıydı.
Visitou-me algumas vezes na prisão, mas ele era, essencialmente, um recruta do Roderick.
Hapiste olmamanın tek sebebi, Müdür Franklin'in döküntüyü en aza indirme isteğidir.
A única razão pela qual não está na cadeia, é porque o Director Franklin queria minimizar as consequências.
Bu gezegende Frank Underwood'u hapiste görmeyi kimse benden çok isteyemez.
Ninguém gostaria de ver o Frank Underwood na prisão mais do que eu.
Mutlu olmamı mı, yoksa hapiste olmamı mı istiyorsun?
Queres que seja feliz ou prisioneira?
Bütün bu gruplara sadece felsefi sebeplerle katılmış olamaz. Hapiste koruma ve dışarıda iş önermiş olmalılar.
Juntou-se a estes grupos, não por razões filosóficas, mas porque ofereciam protecção na prisão e emprego fora dela.
Şimdi hapiste 18 aya mal olabilir.
Agora podes vir a passar dezoito meses na prisão.
Zoroasta, seni en son hapiste görmüştüm.
A última vez que nos vimos foi na prisão, Zoroastra.
Hapiste seni günde en az bir kere beslemek zorunda kalacağız. Bu şekilde Osmanlı'ya masraf olursun.
Preso, teríamos que te alimentar uma vez por dia, mas seria um desperdício dos recursos do Império.
Hatta, Poleshchuk'u idam ettiklerinde, onu bir ay boyunca hapiste tuttuklarına bile para koyarım.
Quase que aposto que o Poleshchuk já estava preso há um mês quando decidiram executá-lo.
Bir sürü park cezasını ödemediğinden baban şu an hapiste.
Não pagaste um monte de multas de estacionamento e agora o teu pai foi preso.
Chapel sahte kanıt yerleştirdiği için masum bir adam hayatının kalanını hapiste geçirdi.
O Chapel falsificou provas para prender um inocente para o resto da vida.
Hayır, bir terörist olduğu için hapiste şimdi. Kendini suçlamayı bırakmalısın artık.
Precisas de parar de te culpar.
Şu anda hapiste.
Actualmente sob custódia.