English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ K ] / Kalında

Kalında tradutor Português

4,927 parallel translation
Seni öldürebileceğim onca yöntem arasında zehir sona kalır.
De todas as formas de te matar, o veneno seria a última que usaria.
Takip edip, görüş alanı dışında kalıyoruz.
Nós agiremos, e ficaremos fora de alcance.
- Herkes yatağında kalıyor!
- Fiquem todos na cama.
Çocukların hepsi babasında mı kalıyor?
Os filhos já saíram de casa?
Yakında Sophie Deveraux Celeste'in kalıntılarını kutsayacak. Ayrıca menfur davranışlar sergilemiş olsa da en azından saygımdan gitmeliyim.
Em breve, a Sophie Deveraux consagrará os restos mortais da Celeste, e, apesar das suas acções condenáveis, ainda assim, devo apresentar as minhas condolências.
Uyandığında gözleri bağlı, elleri kelepçeli ve ağzı da tıkalıymış.
Acordou vendado, algemado e amordaçado.
Bir kaç gün yanında kalıp iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
Vou ficar uns dias com ela para garantir que fica bem.
Ama sonra, iki adam arasında insan düşüncesinde kalıcı bir devrime yol açacak bir dostluk başladı.
Mas então começou uma amizade entre dois homens que levou a uma revolução permanente no pensamento humano.
Bunlar da okyanus tabanında kalın tebeşir veya kireçtaşı birikintileri oluşturdular.
Acumularam-se em espessos depósitos de giz, ou calcário, no fundo do mar.
Kazanıyoruz. Sadece savaştığın kişinin yanında kal.
Estamos a ganhar, fica com os teus parceiros.
Bize savaştıklarınızın yanında kalın dedin ama onlar bizimle kalmıyorlar.
Disseste para ficar com os nossos parceiros, mas eles não ficaram connosco.
Güneydoğu Paris'in tümü, özellikle ilk etapta Le Marais kısa sürede sular altında kalır.
Toda a parte sudeste de Paris ficará rapidamente submersa
Emily de ölen arkadaşının odasında kalıp uyudu. Sanırım kötü etkilendi.
E a Emily ficou lá hospedada e dormiu no quarto da amiga falecida e acho que isso a afetou.
Böylece Güney Yıldızı da omuzlarının arasında kalır.
E a Estrela do Sul... entre os ombros.
... CQ muhabiri, karışık ayinsel kalıtları olan aşırı dinci gruplar hakkında rapor hazırlamak için bölgeye vardı.
... Um reporter da CQ chegou ao local para fazer uma reportagem sobre grupos hiper religiosos, cujas atividades estão relacionadas com um complexo legado espiritual
Don bir an için sadece hayal gücüyle mastürbasyon yapmayı düşündü, ne var ki İnternet'in sunduğu kalite ve çeşitlilik karşısında beyni kifayetsiz kalıyordu.
O Don pensou em masturbar-se usando apenas a imaginação, mas a mera qualidade e variedade na Internet tornara o cérebro dele num substituto inferior.
Kesinlikle, sadece biz varken kendime mahvedip etmediğimizi söylebilirdim vampir radarının altında kalırdık.
Exacto, quando eramos só nós conseguia com que ficassemos quietos, e ficavamos fora do radar dos vampiros...
Ruh ne kadar çok mezarında kalırsa o kadar yolunu kaybeder.
Agora, os espiritos, quanto mais tempo tiverem no véu, eles tem um modo para...
Claire'in 5 santim kalınlığında zırhı var.
A Claire tem uma armadura de dez centímetros de espessura.
Her zaman babanın gölgesi altında kalıyorsun.
Continua sempre na sombra do teu pai.
Sonra da Sophie, senin kalıntılarında büyü kalmadığını söylediğinde düşündüm ki acaba o gücünü kullanarak ruhunu başka birisinin bedenine aktararak ölmekten kurtulmuş olabilir miydin?
E, quando a Sophie descobriu que não havia mais magia nos teus restos mortais... Pensei... Se, realmente, poderias ter enganado a morte, usando o teu poder para colocar a tua essência noutro corpo?
Şampiyonaya kaldığında, ki kalırsın ve kalede beklediğinde ve 40.000 kişi sana tezahürat yapıp senden bir şey yapmanı beklediğinde sopayı sallamayı unutma.
Quando chegares à Liga Profissional, porque vais chegar, e estiveres na base principal com 40.000 pessoas a gritar por ti, à espera de qualquer coisa, não te esqueças de dar a tacada.
Şimdi ağaçların arkasında kalın!
Agora fica nas árvores!
Ağaçların arkasında kalın demiştim!
Eu disse-te para ficares nas árvores!
Ağaçların arkasında kalın demiştim!
Fica nas árvores! Eu disse-te.
Aslında, ofisimle irtibat halinde kalıp anlık gelişmeler hakkında beni bilgilendirebilirsen çok iyi olur.
Sabe, se pudesse coordenar com o meu escritório e manter-me a par de qualquer desenvolvimento, seria perfeito.
Bazı alkalin yüzeyler zamanla kalınlaşabilir Özellikle yağ ile kaplandığında.
Especialmente quando são revestidos com óleo.
Frekansı arttıralım. 100 ün üstüne çıkalım, 175 in altında kalalım.
Vamos aumentar a frequência... vamos para 100, e depois para 175.
O zor koşullar altında elinden gelenin en iyisini yapıyor. Neşeli kalıyor.
Tira o melhor da situação, se mantém alegre.
- Siktiğim aracında kal.
Ficas aqui dentro.
Sana cenneti vaat etse Yanında kalır mıydın?
Ficarias se ela te desse o céu?
Onun sağında kal.
Fica à direita da pedra.
İskelet kalıntılarından karar varırsak çocuk 9 ya da 10 yaş civarında.
A julgar pelos restos, uma criança de 9 ou 10 anos.
Mezarın sığ doğası göz önüne alındığında. Kalıntıların geri kalanı hayvanlar tarafından dağıtılmış. Yıllar boyunca.
Dada a natureza rasa da sepultura, os restos foram levados por animais, nos últimos anos.
Beyaz çizginin arkasında kalın hanımefendi!
Fique atrás da linha branca, minha senhora!
Köpek cinsinin en büyük örneği olan ulu kurt bile karşılaştırıldığında minnacık kalıyor.
Até o lobo pré-histórico, a maior espécie do género Canis não é nada em comparação.
Ayrıca söylentilere göre Elihu Brown'un kalıcı uşaklarından ikisi Ocak ayında hasta olmuş fakat belli sebepler yüzünden bu durumu saklamış.
E há rumores que dois empregados do Elihu Brown morreram em Janeiro, mas preferiu omitir, por razões óbvias.
Bana hep o ya da ben seçeneği veriyorlar. Her defasında aynı şeye maruz kalıyorum.
Numa situação "ou eu ou ele", ajo sempre da mesma maneira.
- Cebe attığının yanında sadaka kalır bu.
Isso é uma ninharia comparado com o que desviaste.
Salıverildiği andan itibaren, Hagen hakkında bulabildiğiniz her şeyi istiyorum nerede kalıyor, kimlerle bağlantıda, akşam yemeğinde ne yiyor?
Quero tudo o que encontres acerca do Hagen desde a sua libertação. Onde vive, com quem anda, o que come ao jantar.
Güzelliğin dehanın yanında soluk kalıyor ve güzelliğin de oldukça kayda değer ancak zekanı ortaya koyduğundan bu gibi bulmaca ve bilmeceler için yaşıyorsun.
Sua beleza empalidece ao lado de seu gênio, E sua beleza é muito considerável, Mas você vive para esses quebra-cabeças e enigmas.
Yakında kal.
Mantém-te por perto.
Mezarlık sihir olmayan sınırın dışında kalıyor. Ondan başka pek tenha bir yer yok.
O cemitério está fora do perímetro sem magia, além disso só mais umas áreas não-povoadas.
Estrella'nın çorabında sperm kalıntısı bulmuşlar.
Havia vestígios de sémen nas meias da Estrella.
Duvarlar bir metre kalınlığında beton kapıysa çift levha çelikten oluşuyor.
As paredes são de betão, quase 1 m de espessura, e a porta é reforçada por aço duplo.
Her ne yanlış yaptıysam içimdeki vicdan azabı senin öfkenle kıyaslandığında bir hiç kalıyor.
O que quer que eu tenha feito de errado, a minha culpa não é nada, comparada com a tua.
Deli saçması geldiğinin farkındayım. Ama fosil kalıntılarına bu enfeksiyon hakkında bildiklerimi de eklediğimizde dinozorların da bunun yüzünden ölmediğini söyleyemeyiz.
Sei que parece de loucos, mas observando o registo fóssil e sabendo eu o que sei sobre isto, não é possível dizer com certeza que a infeção não matou os dinossauros.
Ben bu yüzden kapanlarımın yanında kalırım.
E, eu fico com as minhas armadilhas.
Beş dakika kadar karenin dışında kalıyor, sonra terkediyor.
Ele tira-o da mochila, fica fora da imagem aí por uns cinco minutos e depois sai.
45 yaşın altında olanlar ahırın arka tarafına. Geri kalanlar lütfen burada kalın.
Quem tem menos de 45 anos... para a parte de trás do celeiro.
Her neyse, kalıp sanat hakkında konuşmak isterdim ama sınav kağıdı okumam gerek.
Adorava falar de artes, mas tenho que corrigir tarefas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]