Kamera tradutor Português
6,321 parallel translation
Kamera. Oyun için.
Uma câmara para a peça.
Onca İHA, böcek, kamera, belge ve gözetim sana sonraki adımının ne olacağını söyleyemez.
Todos os drones, escutas, câmaras, transcrições, toda a vigilância do mundo, não pode dizer-lhe o que fazer a seguir.
Banyodaki kamera ne içindi?
Para que serviu a câmara na casa-de-banho?
Size mühendislerim Adam Le Quinn A.Ş. Goldberg kamera ziyaretinde arkasındaki kardeşim Christina Raskin'i tanıtmak isterim.
Eu gostaria de vos apresentar os meus engenheiros, o Adam Le e o Quinn Goldberg, e a minha irmã, a Christina Raskin, na câmara.
Ne zaman kamera aldık?
Quando comprámos uma câmara de vídeo?
Kamera utangacısın demek, hı, David?
Aversão à câmara, David?
Ne zaman video kamera aldık biz?
Quando comprámos uma câmara de vídeo?
Kamera önünde rahat mısın?
Está confortável diante duma câmara?
Bu kamera ne görüyor acaba?
O que é que esta câmara está a captar?
Buna benzeyen bir kamera yok.
Não há nada parecido.
Neden bu kadar ilgileniyorsun ki? Altı üstü bir kamera.
Estás tão obcecado!
- Ama bazen bir kamera arızası olup çıkar.
Às vezes é só um defeito da câmara.
- Belki de bir şey görmüşüzdür ama kamera göstermemiştir.
Podemos ter visto algo, mas a câmara é má.
- Buraya iki kamera mı koyuyorsun?
Duas câmaras aqui?
- Evet. Diğeri sıra dışı bir şey görmezse bu kamera, öyle bir şeyin olup olmadığını kontrol edecek.
Esta é uma de controle para vermos se a outra apanhou algo de especial.
- Sana söylüyorum, kamera kırık değil.
A câmara não está avariada.
- Neden hâlâ buraya 2 tane kamera lazım ki?
Que parvoíce, Mike! Ainda precisas de duas câmaras?
- Size her şeyi açıklarız. - Bu kamera, diğer kameralarımızın göremediği şeyleri görüyor. - Evet.
Esta câmara capta coisas que nenhuma outra consegue ver.
Kamera hatası sandım.
Achei que fosse defeito.
Gizli kamera dükkanına gittim ve bu ufaklığa rastladım.
Fui a uma loja de câmaras de espião e encontrei esta pequenina.
Kamera değil o.
Isso não é uma câmara.
Kamera.
É uma câmara.
Gerçek bir kamera.
É mesmo uma câmara.
Kendim bir kamera taşıyordum ve Jess'te de ufak bir kamera vardı.
Eu tenho a minha própria câmara e dei à Jess uma câmara em miniatura.
Gizli kamera gibi bir şeydi.
Era como uma câmara de espião oculta, sabem?
Sen bile kamera olduğuna inanmadın.
Tu nem percebeste que isto era uma câmara.
Bunun bir kamera olduğuna...
Ninguém vai acreditar
Yoksa bunlar sadece düğme kamera kayıtları mı?
Ou isto é tudo da câmara oculta?
Kamera falan kullandık.
com câmaras e assim.
Kamera veri tabanları kontrol ediliyor efendim.
A verificar bases de dados de vigilância.
Virüs kamera sistemine bulaştı ve tüm bilgileri sızdırdı ağa sızarak nükleer soğutma işlemini devre dışı bıraktı
Um virús controlou tudo sem que soubesse-mos... e destruiu o sitema de arrefecimento.
Hayır, kamera kaydı Ukrayna üzerindeki proxyden yapılıyordu.
Não, o vídeo passou por um servidor proxy na Ucrânia
Kamera neredeyse hazır. 5 Mayıs
A câmara está totalmente funcional.
Ne olur bir kamera daha olsun.
Por favor, que haja outra câmera.
- Bir kamera.
- É uma câmara.
Kamera önünde...
Estás a ser filmada...
"St. Lucia'ya neden kamera ekibi getiriyor?" diyordu. KONUŞAN : SALAAM REMI YAPIMCI
Ela ficou tipo : "Porque traz ele uma equipa de filmagem para St Lucia?"
Ultraviyole ve kızılötesiyle daha fazlasını görmek için amatör kameralar takılabilir iç filtreleri değiştirerek veya kaldırarak ışık spektrumun içine hadisenin meydana geldiği yerin çevresine çoklu kamera izleme sistemi kurun.
Câmaras podem ser modificadas para ver em ultravioletas e infravermelhos No espectro de luz, alterando ou removendo os filtros internos. ... Que estabelecem uma grade de vigilância multicâmara em todo o ambiente afectado.
Bazı insanların kaderinde büyük şeyler varken diğerleri kamera tutar sadece.
Alguns estão destinados a fazer grandes feitos e outros a segurar na câmara.
- Kamera 2'deki sadist kim? - Sandro.
- Quem era o sádico da câmara 2?
- Kamera 2'de sen mi vardın?
- Eras tu que estavas na câmara 2?
Bir insan üç kamera onu çekerken nasıI rol yapıp araba sürebilir?
Como é que uma pessoa representa e conduz com três câmaras apontadas à cara? Claro que não consegue.
Üç kamera sana bakarken rol yapabilir misin?
Conseguias representar com três câmaras à frente da cara? Eu sei!
Araba, kamera arabasında olmalıydı, neden beni dinlediniz? - Her zaman beni dinliyorsunuz!
O carro devia estar na câmara do carro, porque é que me deram ouvidos?
Sürekli kamera karşısındasın, normal bir hayat sürebiliyor musun?
Com todas estas aparições públicas, tem algum bocadinho de vida normal?
- Şimdi hangi kamera?
- Que câmara agora?
Kamera açısı pek düzgün gelmedi ba...
O ângulo da câmara faz...
- Basitçe, gizli kamera.
- É basicamente uma câmara oculta.
- Kamera kamyonundan çalmadılar ya.
Não a roubaram numa carrinha de filmagens.
Bir kamera daha olsun.
Por favor, que haja outra câmera.
Bana kamera görüntülerini gösterin.
Quero imagens.