Karın tradutor Português
60,954 parallel translation
Karşınızda Milyon Karınca sayın seyirciler.
Milhões de Formigas, pessoal.
Kendiniz hakkında ders de çıkarın. Ne kadar bencil olduğunuz falan filan feşmekan.
E tentem aprender algo com isto, como o quanto são egoístas...
Karının görevine dün son verildi.
A sua mulher foi destituída das suas funções ontem.
Hayır, kadınların karınlarının içinde yumurta var.
Não, as mulheres têm ovos dentro elas, na barriga.
- Patinin tadını çıkarın ve bilet almayı unutmayın.
Divirtam-se. Comprem algumas rifas, por favor.
Karınıza.
À vossa esposa.
- Karın değil.
- Não era ela.
Galiba ölü karının üstüne çıkmaya çalışan uzun erkek kuyruğuna bir de kendimi ekleyeceğim.
Vou ser só mais um de um séquito de homens a trepar para cima da tua mulher.
Konaklamanın tadını çıkarın.
Aproveitem a estadia.
Onu oradan çıkarın, ısıtın.
Tire-o dali. Aqueça-o.
Yani karın olamaz, zaten karın yok senin.
Não pode ser a tua mulher porque tu não tens mulher.
Peki ya... Ya karınız?
E a sua... mulher?
Ne mi oldu, karın bizi uyuttu, onunla konuştu.
O que aconteceu foi a tua mulher, drogou-nos e deu-lhe a volta.
Çıkarın!
Tirem-no para fora!
Karını alıp gelmeleri için bir kaç ajan gönderiyoum. Alıp ATB'ye getirecekler. Güvende olacak.
Vou enviar agentes para trazerem a sua esposa para a UCT.
Dediğimi yaptığında karını ve ağabeyini serbest bırakacağım.
Eu liberto a tua mulher e o teu irmão quando fizeres isso.
Sen bu gecenin keyfini çıkar çünkü yarın büyük bir gün olacak.
Aproveita esta noite, porque amanhã... vai ser um grande dia!
Birbirimizi çok az tanıdığımız için kafan karışabilir ama brifing odasında muhteşem şakalarıma destek vererek büyük bir risk aldın.
Você deve estar confuso pois não nos conhecemos bem, mas você se arriscou mas gostou das minhas piadas.
Duyduğuma göre Vali Thompson'ın kaçtığı gün aslında bu adam valinin karısı ile oğlunu öldüren bıçağı sallamış.
Ouvi dizer que no dia em que o Governador Thompson fugiu, foi este tal homem que empunhou a faca que matou a mulher e o filho.
Fethi tamamlarsak, bir şeye zorlarsak ve bu da bu inanların kocaları, karıları ve çocuklarının... gaddarca muamele görmesine sebep olacaksa bunun olmasına fırsat vermeden birçoğu kendi hayatına kıyacak.
Se terminarmos esta conquista, se forçarmos a situação que faça com que os maridos, mulheres e filhos destas pessoas sejam brutalizados dessa forma, muitos deles morrerão pela mão deles antes de deixarem que isso aconteça.
Vaktinin tadını çıkar.
Aproveita o teu tempo.
Yani, televizyondaki küçücük insanların hava tahminini yapabileceğine inanmakla ilgili hiç sorunun yok ama hayretle kar yağdırabileceğine dair saf bir öneriye yüzünü buruşturuyorsun.
Não tens problemas em acreditar que pessoas minúsculas na televisão podem prever o tempo, mas consomes-te em consternação só com a mera ideia de poderes fazer nevar.
Orada karımın mezarını bulacaksın üstünde de paranı.
Encontrarás a campa da minha mulher com a moeda lá em cima.
Kar yağdırdın mı?
Se fizeste nevar?
Eğer kar yağdırdığına inanmayı tercih edersen o zaman hayatının geri kalanını imkânsız olan şeyleri yapabildiğine inanarak geçirirsin.
Se escolheres acreditar que fizeste nevar, viverás o resto da vida a acreditar que consegues fazer coisas impossíveis.
- İçkinin tadını çıkar.
Aprecia a tua bebida.
Sana olan 2000 dolar borcumdan benden çaldığın 2000 doları çıkarırsak...
Aqui estão os 2,000 dólares que te devo. Menos os 2,000 dólares que me roubaste, fica assim?
Dün hastanede bir kavgaya karıştın ve sonra bir süre bende kalıp yatışmanın iyi bir fikir olabileceği konusunda anlaştık.
Ontem entraste numa briga no hospital, e concordamos que podia ser uma boa ideia vires viver para aqui por um tempo.
Kafa karışıklığı olmasın : Evet, kendisi bu yanlış anlaşılma denebilecek şeyin çok içindeydi.
Por isso não há confusão, sim, ele esteva muito envolvido nisto...
Otopark kartın zarfta. Park kuralları da var. Bayağı karışıktır.
O teu passe de estacionamento está no envelope, juntamente com as regras do estacionamento, o que são, digamos, complicadas.
- Çıkar çıkmaz beni aramasını söyleyin.
Peça-lhe que me ligue assim que sair.
Oğlunuzun naaşının Arlington mezarlığından çıkarılması için dilekçe verildiğini biliyor musunuz?
Tem conhecimento da petição para que o corpo do seu filho seja removido do cemitério Arlington?
Arlington'dan çıkarılmalı çünkü orası gerçek kahramanların yeri.
Deviam tirar o corpo dele de Arlington porque lá, é para os verdadeiros heróis.
Kurumuş kalbinde bana karşı hâlâ sevgi kalmışsa o zaman bıçağını çıkar ve öldür beni.
Se ainda tens algum amor por mim no teu coração murcho, pega no teu punhal e mata-me.
Karısı Tanrının eşi gibiydi, ve o tüm sabahını vaizci ile geçirdi...
A esposa era uma mulher de Deus e passou a manhã toda com o padre...
Balki ve karılarını oynayan iki aktris ayın 14'ün de ayrıIdılar.
Sim, o Balki e as duas actrizes que fizeram de mulheres deles desapareceram no dia 14.
Cruiser birinin kafası karışmış, o zaman beynini yıkamalısın, değil mi? Seninkini yıkayacağım.
A minha viatura está cheia de miolos de canguru, vê se a lavas, está bem?
Tencereyi karıştırır mısın?
Importa-se de ir mexendo?
Tamam. O zaman, yalnızlığının tadını çıkar.
Bem, goza a tua solidão.
Çıkarın, lanet olsun!
Tirem-no cá para fora! Tirem-no para fora. Raios parta!
Limandaki gemim..... karımla birlikte Philadelphia'ya gidecek olan gemi..... siz kaçtığınızda hala orada mıydı?
O meu navio no porto, o que deveria partir para Filadélfia com a minha mulher, ainda estava lá quando partistes?
Bahsettiğimiz bu adam, bunda bir çıkar gördü.. .. zengin ailelere, hızmetlerini sunmayı..... Londra'daki bazı ünlü ailelerinin..... sıkıntılı üyelerini ortadan kaldırmanın.
Disseram-nos que este homem considerava rentável oferecer os seus serviços a famílias ricas, por vezes, algumas das mais proeminentes em Londres com a necessidade de fazer desaparecer membros problemáticos da família.
Bu ittifakın nereye gideceğini çözemeyen köle topluluklarının güvenini kazanmak için bundan başka çıkar yol olmayabilir.
Será a única forma de recuperar a confiança dos escravos que não estão certos do que esta aliança representa.
Hisarı geçtikten sonra kafa karışıklığı yaşanacağını sanmam.
Não prevejo qualquer confusão.
O karıyı bıraktığın için sevindim. Aisha'yı öldürmeni istemedim sahiden.
E ainda bem que a deixaste fugir.
Karımın mezarı üstüne yemin ederim ki, Jaballa denilen kişinin adını bile duymadım.
Juro pela sepultura da minha esposa que nem sei quem é esse Jaballa.
Buradan çıkmamızı sağlayamazsam, işler baya bir karışacak beni anladın mı?
Se eu não conseguir liberta-nos, isto acaba mal, entendes.
CTU seni bulduğunda, bu işe bulaşmamalarını söylesen iyi olur. Çünkü karımı ve kardeşimi kurtaracağım, ve bunu tamamen sona erdireceğim.
Quando a UCT o encontrar, diga-lhes que fiquem quietos, pois eu vou libertar a minha mulher e o meu irmão e vamos acabar com isto de vez.
Carter'ın karısıyla ağabeyini çok uzaklaşmadan önce bulun.
Encontra a mulher e o irmão dele antes que eles cheguem longe
Karım Jadalla'nın elinde. Kardeşim de.
O Jadalla tem a minha mulher e o meu irmão.
Fazla uzaklaşmadan karısını ve ağabeyini bulun.
Encontra a mulher e o irmão do Carter.
karin 119
karina 16
karın var mı 18
karın ağrısı 18
karınız 52
karın nerede 32
karınız mı 21
karıncalar 18
karın nasıl 41
karın mı 65
karina 16
karın var mı 18
karın ağrısı 18
karınız 52
karın nerede 32
karınız mı 21
karıncalar 18
karın nasıl 41
karın mı 65