Kaybetmek tradutor Português
3,795 parallel translation
Seçimi kaybetmek rezalet büyük bir utanç olur.
Perder a eleição será um veonuvanawo, uma grande vergonha.
İşimi kaybetmek üzereyim ve annen çıplaktı.
Eu estou quase a perder o meu emprego e a tua mãe estava nua.
- Baba, Seni tekrardan kaybetmek istemiyorum.
Pai, não quero...
Claire'i kaybetmek bir hataydı.
Perder a Claire foi um erro.
Evlat kaybetmek kolay değil.
Bem... perder uma filha faz com que isso aconteça.
Bunu kaybetmek istemiyorum.
Eu... Eu não quero perder aquilo.
Bu provanın amacı buydu zaten 200 kişi yerine 10 kişiyi kaybetmek kabul edilebilir bir kayıptır.
É o que se pretendia deste exercício de simulação, 10 pessoas em vez de 200, uma perda aceitável.
Kaybetmek istemiyorsan Florida'da sana yardım etmemi istersin.
Vais querer-me na Flórida. A menos que queiras perder.
Parkın sahibi havuzları kapatıp onararak para kaybetmek istemiyordu.
O proprietário do parque não queria perder receitas fechando as piscinas e reparando-as.
Annesini kaybetmek her şeyi değiştirmediyse kız kardeşini kaybetmek kesin değiştirecek.
Se ao perder a mãe não mudou nada, tenho a certeza que ao perder a irmã vai mudar.
Savaşı kaybetmek üzere olduğumuzun farkındasın değil mi?
Sabes, estamos a perder a guerra.
Bir eli kaybetmek, oldukça kalıcı bir şey.
Perder a mão... Isso é muito permanente.
Onurunu kaybetmek yerine prensip adına insanlara saldırıyorsun.
Atacas pessoas para honrar princípios e para não perder o orgulho.
Sevdiğiniz birini kaybetmek korkunç olmalı.
Deve ser horrível perder uma pessoa amada.
Burada kaybetmek nedir, bilmeyiz.
Aqui, não sabemos o que é perder.
Bizimkiler emekli olduğundan beri tek istedikleri paramı kumarda kaybetmek gibi görünüyor. Onlara para vermeyi bırak sen de.
Desde que os meus pais se reformaram, tudo o que parecem querer fazer é desperdiçar o meu dinheiro.
O zaman Teğmen Frampton gibi birini kaybetmek kötü olmalı.
Então deve ser duro perder recursos valiosos como o tenente Frampton.
Ama seni tekrar kaybetmek istemiyorum.
Mas não quero voltar a perder-te.
Seni tekrar kaybetmek istemiyorum.
Não te quero voltar a perder.
Sadece onu kaybetmek istemiyorum.
Só não a quero perder.
Kaybetmek utanç verici olur.
È embaraçoso perder.
Catherine, kız kardeşini kaybetmek istemedin.
Catherine, tu não queres perder a tua irmã.
Kardeşimi kaybetmek beni gerçeklerle yüz yüze getirdi.
Perder a minha irmã conduziu-me à minha plena realidade.
O cerrahları kaybetmek, Shepherd'ı kaybetmek hastanenin değerini tamamen değiştirir.
Perder aqueles cirurgiões, perder o Shepherd, muda totalmente o valor do Hospital.
- Onu kaybetmek istemiyorum.
- Não quero perdê-la.
Benim, Olivia. Davayı kaybetmek üzereyiz.
Sou eu, Olivia.
Başka kimseyi kaybetmek istemiyorum.
Não quero perder mais ninguém.
Hepimiz işimizi kaybetmek üzereyiz ve benim tek düşünebildiğim onunla artık yatamayacağım.
Vamos perder os nossos empregos, e só consigo pensar que nunca mais vou dormir com ele.
Eşimi ve ailemi kaybetmek yaşadığım en beter tecrübeydi.
Perder a minha esposa e a minha família foi a coisa mais dolorosa por que passei.
Ne diyeceğimi bilemedim çünkü seni kaybetmek istemedim.
Não sabia o que dizer porque... Porque não te queria perder.
Çölde kaybetmek sürgün demektir.
Perder significa exilar-se no deserto.
Bunları kaybetmek istemezsin.
Não queres perder isso.
Rachel'i kaybetmek, bir adam eksilmeme neden oldu.
A perda da Rachel deixou-me desfalcado.
Federal Şerifler kapımı gölgelendirdi. Ne kaybetmek üzere olduğumu göz önünde bulundurmalıyım.
Um delegado aparece-me à porta, tenho de considerar o que vou perder.
Simone'u kaybetmek bana gerçekten çok koydu.
Perder a Simone deixou-me um pouco desorientado.
İsmim, "kaybetmek" ile eş anlamlı değil.
- Eu não sou sinónimo de "perda".
Yola koyulsak iyi olur, gün ışığını kaybetmek üzereyiz.
Estamos a perder a luz do dia.
- Her şeyini kaybetmek.
Perder tudo.
Ve en nihayetinde hayatını kaybetmek.
E, por fim, a vida.
Böyle bir çatışmada seni kaybetmek onlardan biri değil.
Perder você em uma situação de combate não é um deles.
Kaybetmek istemiyorum.
Não o quero perder.
Ama hayatım, beni gerçekten korkutan tek şey seni kaybetmek.
Mas, querido, a única coisa que realmente me mete medo é perder-te.
Oyuncak yüz, seni kaybetmek bana sana ne kadar ihtiyacım olduğu gösterdi.
Cara linda, foi preciso perder-te para perceber o quanto te quero na minha vida.
Paramı kaybettim, babamı kaybettim ve şimdide hayallerimi kaybetmek üzereyim.
Perdi o meu dinheiro, o meu pai, e agora estou prestes a perder o meu sonho.
Seni kaybetmek istemiyorum, Beth.
Não te quero perder, Beth.
İşimi kaybetmek istemiyorum.
Não quero perder o meu trabalho.
Ama seni de kaybetmek istemiyorum.
Não quero perder-te também.
Kaybetmek mi istiyorsun oğlum?
Queres perder, filho?
Bu yüzden pozisyonumu kaybetmek umurumda bile değil ama sen umurumdasın.
Mas, preocupo-me contigo.
Bilincimi kaybetmek üzereyim.
Estou quase a perder a consciência, então...
- Sen de kaybetmek üzeresin.
Não somos adversários amigáveis.
kaybettim 177
kaybettin 183
kaybettik 72
kaybetti 30
kaybeden 20
kaybedeceksin 23
kaybedecek zaman yok 60
kaybedersem 24
kaybettiniz 25
kaybedersen 24
kaybettin 183
kaybettik 72
kaybetti 30
kaybeden 20
kaybedeceksin 23
kaybedecek zaman yok 60
kaybedersem 24
kaybettiniz 25
kaybedersen 24