English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ K ] / Koltuk

Koltuk tradutor Português

2,380 parallel translation
Beşinci, altıncı ve yedinci kaburgada, ölüm öncesi oluşmuş çatlaklar var, ve arka koltuk altında, çift taraflı.
São fracturas perimortem, bilateralmente na quinta, sexta e sétima costela nas linhas axilares posteriores.
Koltuk değneği kullananlara ne demeli?
E as pessoas de muletas?
Bu bir sinema salonu, kötü koltuk yok.
Não há maus lugares.
Bir koltuk kapın!
Sentem-se.
Koltuk altını göster.
Mostra as axilas.
Koltuk nerede?
Onde está a poltrona?
Bu koltuk, iki kaptan kıçına yetmez.
Não há espaço para dois rabos de capitão nesta cadeira.
Bu da koltuk altındaki terlemeyi ve idrarı açıklıyor.
Bem, isso explica a urina e as manchas de suor.
Koltuk geriye yattığında annemin suratı nasıldı?
Lembram-se da cara da mãe quando o banco dela caiu?
Hazır istatistikten bahsetmişken, işgal ettiğiniz koltuk sayısı ve söylediğiniz bira miktarının oranından memnun değilim.
Falando de estatísticas, não estou muito agradado com a relação de assentos ocupados e cervejas pedidas.
KOLTUK AİLEYİ TERK EDİP GAZETEYE SAKLANDI
SOFÁ FOGE DE FAMÍLIA, ESCONDE-SE EM JORNAL
KOLTUK BÜYÜK MAÇI KAZANDI
Caramba.
KOLTUK NEW YORK BORSASI'NI ZİYARET ETTİ
SOFÁ VISITA A BOLSA DE NOVA IORQUE
İki tane uyuma yatağı, bir tane seks yatağı bir de doğum günlerinde kullanmak için bir puf koltuk alalım diyorum.
Teremos duas camas para dormir, uma cama para sexo e estou a pensar num pufe, só para coisas especiais de aniversário.
LA havaalanından Jakarta'ya dört koltuk ayrılmış.
Quatro lugares reservados para Jacarta, a partir de Los Angeles.
Çünkü ön koltuk benim dedim. Hatırladın mı?
Porque disse que ia à frente, lembras-te?
Bana koltuk minderi mi veriyorsun? Hayır.
Estás-me a dar uma almofada de sofá?
Fransız bir hatunun koltuk altından daha karanlık.
Está mais escuro do que os sovacos das Francesas.
Bir koltuk al.
Podes sentar.
Bu arada ön koltuk benim.
Vou à frente.
Beni arayıp uygarlığın bu koltuk altına çağırdığında ki Mystic Falls diye bildiğimiz kasabadan sadece 3 saatlik mesafede Katherina ile ilgili olacağını tahmin etmiştim.
Quando me ligaste a convidar-me para este buraco da civilização, que fica a umas meras 3 horas da cidade que conhecemos por Mystic Falls, supus que tivesse tudo a ver com a Katerina.
Travis Kilborn, koltuk numarası 42A.
Travis Kilborn, lugar 42A.
Sana koltuk ayırayım mı?
Queres que te guarde um lugar?
- Burada bir koltuk var.Kolları yok sorun olur mu?
- Temos aqui uns sofás, Wilson. - Arrumamos?
Yani koltuk, onun içindeki potansiyel uzaylı maddeyi öldürecek insan tarafını ise etkilemeyecek.
Então, a cadeira vai matar qualquer possível material alienígena nela, - sem afectar o seu lado humano.
Ben doğru komutu vermeden koltuk harekete geçmeyecek.
A cadeira só se activa quando eu inserir o devido comando.
Yani koltuk, onun içindeki potansiyel uzaylı maddeyi öldürecek insan tarafını ise etkilemeyecek.
Então, a cadeira vai matar qualquer possível material alienígena nela, sem afectar o seu lado humano.
Yani, Üsteğmen Scott'a sor. Koltuk işe yarasaydı şimdi ölmüş olacaktı.
Se a cadeira tivesse funcionado... ele agora estaria morto.
- A-40. Koltuk numarası olmalı.
Deve ser um lugar marcado.
Evet, Palm Springs yazında ısıtmalı koltuk gibisi yoktur.
Não há nada como bancos aquecidos no Verão em Palm Springs.
Ve David Bowie'nin şarkısı koltuk başlığında çalmaya başlamıştı!
E o apoio para a cabeça dava música do David Bowie.
Ön-arka koltuk arasında bir bölme var.
O carro típico dos maus da fita.
Nedeni şu... "kız arkadaşıma bir baksana koltuk altı lekeli ve östrojen bantlı olan."
- "Olhem para minha namorada, aquela com marcas de suor e adesivo de estrogênio."
Koltuk senindir.
O sofá é todo teu.
Koltuk için kusura bakmayın.
Desculpa pelo sofá.
Bu, sinemadaki koltuk numaralarından birisi.
Trata-se de um cinema com lugares marcados.
G sırası, 12. koltuk. Bu da G-11'in bileti, kadının yanında oturan kişi.
Fila G, lugar 12 e este bilhete é para o lugar G-11, a pessoa que estava sentada ao lado dela.
Mevcut olan bu koltuk değneklerine güvenemeyiz.
Não nos podemos apoiar no que temos à nossa disposição.
Hey, Bu uydurma çizgi filmler yerine gerçek bir osuruk duymak istermiydiniz? Bana yeni bir pantolon lazım... ve başka bir koltuk.
Hey, Vocês querem ouvir um peido de verdade em vez de um daqueles desenhos animados falsos? Nós vamos precisar de outro par de calças... e uma outra cadeira.
Sikimi kıllı koltuk altına sürtmek istiyorum!
Quero esfregar a minha pila na tua axila peluda.
Sik, koltuk altı...
Pila, axila. Não foi bonito.
Porsuğun koltuk altı mı?
O sovaco de um texugo?
Aracın koltuk başlığından birkaç saç teli aldım.
Também recolhi uns cabelos do apoio de cabeça da carrinha.
Julie'nin koltuk altındaki döküntülerin peteşi olduğunu düşünüyoruz.
Achamos que o exantema é na verdade uma petéquia.
Bir koltuk.
- Um sofá.
Bize bi oda bulmak için tam olarak 20 saniyeniz var içinde de beyaz bi koltuk, beyaz bi masa, beyaz japon gülü 169 00 : 06 : 31,230 - - 00 : 06 : 32,447 ve Fiji suyu olsun! Tanrım, Stewie, ona gerek yokt- -
Tens exatamente 20 segundos para encontrar uma sala com um sofá branco, uma mesa branca, hortênsias brancas e água Fiji!
Hayır, yolda geliyor, ama bu aralar koltuk değneği kullanıyor.
O Hamdi tardará? mas tem andado de muletas.
Pekala. Koltuk altından tut.
- Metam-se debaixo dele.
( Artı ) ( Fry'ın Koltuk Altı Konçertosu )
CONCERTO DE SOVACOS DE FRY
Yani koltuk yastığı, oyuncak hayvanlar gibi.
Eu considero o Oliver como meu filho.
Koltuk mu?
A cadeira?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]