Küre tradutor Português
654 parallel translation
Bu küre, Firavunlar döneminde İsis ve Osiris rahiplerinin kullandığı gerçek, otantik sihirli kristal kürenin ta kendisidir. Kleopatra Sezar'ın ve Antonius'un gelişini bunda görmüştür.
Esta é a genuína, mágica, autêntica bola de cristal dos sacerdotes de Ísis e Osíris do tempo dos Faraós onde Cleópatra viu chegar Júlio César e Marco António.
Küre karardı.
A bola de cristal toldou-se.
Sadece dedi ki : Rosebud. Elindeki cam küre düştü ve kırıldı.
Ele apenas disse "Rosebud"... aí soltou a bola de vidro, que se espatifou no chão.
Millerde ince iplikli küre vanalarla.
Válvulas esféricas com fios nos eixos.
Sihirli bir küre mi?
Ou uma bola de cristal?
- Yer küre camdan yapılmış...
Sobre o crime e a terra feita de vidro?
Yer küre camdan yapılmış...
Cometer um crime e a terra que é feita de vidro...
"Küçük Ev." Köyümüz Hindistan, Bengal, Batı Yarıküre ve Dünya!
A Casa Pequena, a nossa aldeia, Bengal, India,
Gördüğümüz gökyüzü..... şu kadarcık bir boş küre.
O céu que nós vemos é uma bola oca deste tamanho.
Belli belirsizsin. Yüzün ise sadece beyaz bir küre.
Você está indefinido... e seu rosto é apenas uma bolha branca.
Küre!
A esfera.
İşte bu, küre.
Cá está ela.
Küre gitmiş!
A esfera sumiu!
Küre iz bırakmadan kayboldu, ama Kate ve ben kıyıya yüzebildik.
A esfera desapareceu sem deixar vestígios. Mas eu e Kate conseguimos nadar até a praia.
Küre metaller biçiminde dışa dönük ve kutuplaşmışlar.
Parecem fragmentos de metal arredondados.
Bu küre içinde zihnimin özü saklı.
Selada neste receptáculo, está a essência da minha mente.
Öteki odada iki küre daha var.
Na sala ao lado, há outros receptáculos.
Sensörler aşağı yarıküre üzerinde yaşam formu konsantrasyonu gösteriyor.
Os sensores indicam uma concentração de formas de vida no hemisfério inferior.
İzm salgınıyla beraber, sosyalizm, anarşizm, emperyalizm veya komünizm gibi, altın küre üzerinde güneş lekeleri çoğalmaya başladı.
Com a aparição dos sistemas dos "ismos"... Socialismo, Anarquismo... Imperialismo ou Comunismo, etc... multiplicaram-se as manchas solares na superfície do astro-rei.
Küre ve Orgazmatron var. Daha ne istiyorlar?
Temos o orb, o tele-écran, o orgasmatron...
Kristal bir küre tutardın Ellerinde.
E mares a costa fustigavam.
Büroda bir küre var.
Tenho um globo no escritório.
Bu 2500 $'lık bir küre!
Esse globo custou 2500 dólares!
50 küre, belirlenen bir alana sinir gazını bırakıyor, her biri 100 milyon insanı öldürebilecek güçte.
50 globos, todos a libertarem gás de nervos sobre áreas designadas, cada um capaz de matar 100 milhões de pessoas.
- 3 numaralı küre fırlatılmaya hazır.
- Globo número 3 pronto para lançar.
- Küre fırlatıcıları etkisiz hale getirdi.
- Destruiu os lançadores de globos.
Üç küre de ekranımda.
Tenho os três globos no ecrã.
Küre döndüğünde küçük tekerlekler Mars'ı aynen, Dünya'dan göründüğü gibi döngü içinde döngü yapacak şekilde gösteriyor.
A esfera gira, a pequena roda também, e tal como é visto da Terra, Marte anda para a frente e para trás.
"Burada küre olmayan bir şeklimiz varmış".
Acho que temos aqui um mundo que não é uma esfera.
ince boyunlu bir borusu olan altında da delikleri olan bir küre.
Uma esfera de latão com um gargalo com um buraco no cimo, e uma série de pequenos buracos no fundo.
Pisagor dünyanın küre olduğunu düşünen tarihteki ilk kişidir.
Pitágoras foi a primeira pessoa na história do mundo, a inferir que a Terra era uma esfera.
Modern seyyahlar da öykülerle dönüyorlar : Kristal küre gibi parçalanmış bir dünyanın hikayesiyle.
Viajantes modernos também voltam com relatos de viajantes, relatos de um mundo estilhaçado como uma bola de cristal.
Belki bir küre gibi ancak tamamen tanımadıkları bir boyut.
Talvez para dentro de uma esfera, mas de qualquer modo, para algo inteiramente fora da sua experiência.
Maddeleri birleştirecek yeterli evrensel çekim varsa bir küre gibi kendi etraflarında toplanıyorlar.
Se houver matéria suficiente para fechar o universo gravitacionalmente, então irá fechar-se nele próprio como uma esfera.
Kırmızı küre şeklinde gaz yığınını, bize en yakın yıldız olan Güneşin parlamasının nedeni O'nun sıcaklığındandır.
O Sol é a estrela mais próxima, uma resplandecente esfera de gás, brilhando devido ao seu calor, como um atiçador de fogo ao rubro.
Ve bu da sol yarıküre hesaplama, mantık ve analiz işlerini yüklenmiş.
E ali está o hemisfério esquerdo, que preside ao pensamento crítico analítico e racional.
Tankın içindeki denek kafasına ağır bir cam küre takmıştı. Bütün bu aygıtlar oldukça... rahatsızlık verici gözüküyordu.
O sujeito usava uma bolha de vidro pesado... e toda aquela engenhoca parecia desconfortável, no mínimo.
Belki bir küre ya da elipse kilitlendim.
Talvez estivesse fechado numa esfera ou numa elipse.
Gözleri kristal küre gibi parlayan bir kızı sevmiştim
Amei uma mulher cujos olhos tinham a claridade do cristal.
Bilirsiniz işte, o bir çeşit sihirli küre. Gözle görülmeyen dünyaya giriyor.
É uma espécie de lanterna mágica que penetra no mundo invisível.
Her iki yarım küre, genel olarak uyum içinde.
Os dois hemisférios são fundamentalmente contrários.
Yarım küre, yarım küre.
Hemisfério, hemisfério.
Oturduğu yerde küçük yeşil bir küre vardı.
Ficou um pequeno glóbulo verde na bateria.
Mükemmel bir küre.
É uma esfera perfeita.
Camdan küre kırıIdı.
A bola de vidro! Partiu-se!
Cam küre mi?
A bola de vidro?
Sanırım küre onu getirmiştir.
Eu acho que o trouxe.
Küre burada olsa iyi olur, yoksa naneyi yersin.
Melhor do que bola está dentro ou vai quebrar.
Küre nerede?
Onde está a esfera?
- Küre!
- Você montou a esfera.
- Cebinde kristal küre mi var?
Como sabes? Tens uma bola de cristal no bolso?