Masanın üstünde tradutor Português
281 parallel translation
Bir içki al. Masanın üstünde.
Sirva-se de uma bebida, ali na mesa.
İkisi de masanın üstünde, binlercesi.
- Turcos ou virginianos? - Com licença.
Burada, masanın üstünde buldum.
Eu o conheci aqui, nesta mesa.
- Hayır, seninkiler masanın üstünde.
- Não, as tuas estão em cima da mesa.
İki el de masanın üstünde olacak.
As duas mãos em cima da mesa.
Masanın üstünde de bir mum mu olacak?
Com uma vela a arder sobre a mesa?
Masanın üstünde kibrit olacaktı.
Não tenho. - Havia um na mesa.
Aksi taktirde o masanın üstünde bulunan tabancaya çarpmağa asla cesaret edemezdim.
Caso contrário, jamais teria ousado bater com ela em cima da mesa.
Pekala, ellerin masanın üstünde kalsın.
Ora bem, deixe estar as mãos em cima da mesa.
Anahtarları bana ver. Orada masanın üstünde.
As chaves estão ali, na tua secretária.
Hani geçen gün şu masanın üstünde duran gömleklerden birini.
É uma daquelas bonitas que estavam sobre aquela mesa.
Masanın üstünde uyumuş kalmış.
A dormir à mesa, agora.
Tabaklar masanın üstünde.
O prato está na mesa.
Masanın üstünde, karalama yaptığın birkaç kağıt vardı.
Tinha um pouco de papel para escrever suas notas.
Koridorda masanın üstünde.
Na mesa do corredor.
Masanın üstünde daire şeklinde iz istemiyoruz.
Não queremos marcas redondas na mesa.
- Masanın üstünde.
- Na secretária.
Masanın üstünde bir ustura var.
- Deixei ficar aí uma lâmina da barba.
- Masanın üstünde.
- Está na mesa.
Orada, masanın üstünde.
Nessa mesa mesmo aí. Aí.
Paran masanın üstünde.
O dinheiro está em cima da mesa.
Oradaki masanın üstünde 50 kuruş var. Al, senin.
Tem 50 centavos na mesa.
Etrafında çok insan olur masanın üstünde bu telefonları ve ıvır zıvırları görürüm boş şeyler.
Vejo uma data de gente á sua volta... e estes telefones e toda esta tralha em cima da secretária... e isso não quer dizer nada.
Masanın üstünde bir albüm var.
Há um álbum em cima da mesa.
Çay, masanın üstünde.
- Ele não é meu amigo. O chá está servido.
Masanın üstünde dans edip, her şeyi kırmanı o mu istedi?
- Claro Disse-te que dançasses nas mesas?
Hayır, masanın üstünde dans edip, her şeyi kırmamı o istemedi.
- Não, não me disse isso.
Hemen şurada, masanın üstünde.
Está aqui, na mesa.
- Masanın üstünde.
- Está em cima da secretária.
Evet, masanın üstünde, peki.
É, na mesa.
Telefon rehberi masanın üstünde.
A lista telefónica está na mesa.
Daha doğrusu, Cruikshank, Rackham ve Spy'ın... ve tanımadığım daha birçok eski İngiliz karikatürist ve illüstratörün eserleri... uzun bir masanın üstünde duruyor.
Spy e todos os velhos caricaturistas e ilustradores ingleses... de quem lamentavelmente quase nada sei.
Corelli falan. Şu şey de masanın üstünde.
Corelli, ou alguém, e esta coisa na mesa.
- Ben Gloria, ehliyetimi masanın üstünde, meyvelerinyanında unutmuşum.
Quem você procura? Procuro Padre Maurizio.
Ellerini masanın üstünde tut.
Mantenha as mãos sobre a mesa.
Soran olursa, parti kontrolden çıktı masanın üstünde dans ediyordunuz ve düştünüz.
Se alguém perguntar, uma festa ficou fora de controlo. Estavas a dançar na mesa e você caiu.
Birisi bana çıtlattı da, sanki sen ve temizlikçi kadın senin masanın üstünde cinsel ilişkiye girmişsiniz.
Chegou-me aos ouvidos que o senhor e a mulher da limpeza se envolveram sexualmente em cima da secretária do seu escritório.
Masanın üstünde temizlikçi kadınla seviştin.
Fizeste sexo em cima da tua secretária com a empregada da limpeza? !
- Masanın üstünde olabilir.
Talvez estejam em cima da secretária.
- Masanın üstünde.
- Na tua mesa.
Masanın üstünde dansöz mü oynatacaklar?
Pôr uma mulher em topless a dançar na tua secretária?
Masanın üstünde ölç.
Meçam na plataforma.
Sanırım aradığınız şey bu masanın üstünde.
Penso que vai encontrá-la cravada na mesa.
Bence, tenis temelde pin-pong'dur ama burada oyuncular masanın üstünde duruyorlar.
Para mim, o ténis é como o ping-pong, e os jogadores estão na mesa.
Odamdaki masanın üstünde gözlüğüm var.
Rapaz! Vai buscar os meus óculos ao meu quarto.
Masanın üstünde bir tornavida var.
Há uma chave de parafusos na mesa.
- Bu arada, masanın üstünde duran şu küçük para treni süsüne ne oldu? Baya güzeldi.
O que aconteceu à miniatura que tinha na secretária?
Masanın üstünde.
Está na mesa.
Tim WhatIey'in bekleme odasındaydım Masanın üstünde Penthouse vardı.
Estava eu sentado na sala de espera de Tim Whatley. O tipo tem uma Penthouse sobre a mesa, na sala de espera.
Yazı malzemeleriniz, masanızın üstünde, efendim.
O material de escrita está aqui, na secretária.
Masanızın üstünde.
Está na sua secretária.