English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ M ] / Midem

Midem tradutor Português

1,519 parallel translation
- Aç olmadığımı söylemedim midem kazınıyor.
- Não disse.
- Aslında midem kazınıyor.
- Estou faminta. Posso?
Midem ağrımaya başladı.
Já estou a ficar com dores de estômago.
Midem yanıyor. Biraz.
Bem, sinto um ardor no estômago.
Midem ekşiyor.
Azia.
Kurabiye yiyorum dostum, midem kazınıyor.
A comer um biscoito, pá. Estou faminto.
Midem için bir şey verin de tuvalete girip durmayayım.
Só quero algo para tomar, para não estar sempre metida na casa de banho.
Hayır midem kötü.
Não posso, por causa do estômago.
Midem bulanıyor.
Sinto-me enjoada.
Hapishanenin önünde durup çıkmanı bekleyişlerimi düşündükçe midem bulanıyor.
Quando penso que fiquei à tua espera, dá-me vómitos.
Midem bulanıyor. Ateş, mide bulantısı, çocuk mikropları...
Sinto-me adoentado, febre, enjoos, germes infantis.
Çok etkili bir kahve yaptın. Lanet midem kaynıyor.
Fazes sempre o vinho forte demais, o meu estômago está a ferver.
- Midem bulanıyor
- Estou a ficar enjoada
Oh, Tanrım, midem hiç iyi değil.
Meus Deus, o meu estômago está às voltas.
Salyangoz yiyen birini ilk gördüğümde, benim midem kalkmıştı.
Fiquei enjoado a primeira vez que vi um homem comer uma lesma.
Sarılan insanlar gördüğümde midem kalkıyor. Çok yalnızım.
Quando vejo gente agarradinha, até fico doente!
Midem bulanıyor.
Vou vomitar.
Midem bulanıyor. - Bu kötü mü?
Acho que vou "chunder".
Hayır, midem bütün gün öldürdü beni.
Estive mal do estômago todo o dia.
Hass.ktir! S.ktir, midem kalktı!
Joder, que coisa nojenta!
"Vizyon." Senin görüntünü midem zor kaldırıyor, Armand.
Visão? Mal consigo dominar o estômago só de te ver, Armand.
Midem bulandı ama nedenini bilmiyordum.
Sentia náuseas e não sabia porquê?
Midem bulanıyor.
Que merda?
Midem bulanıyor!
Vou vomitar!
Midem bulanıyor!
Estás a estragar o meu café-da-manhã.
Midem böyle şeyleri kaldırmyor.
Sou fraco de estômago.
Sence midem kolay mı bulanır?
Achas que ia ser enjoadiço?
Yok, midem biraz kötü o kadar efendim.
Estou com um problema estomacal, senhor.
Midem bulanıyor.
Estou enjoada...
- Midem bozulmuş.
- Tenho uma dor de estômago.
Midem ağrıyor.
Dói-me o estômago.
- Midem acayip ağrıyor.
- Dói-me o estômago.
Virajı alıyorum, midem hopluyor Jantları seyrediyorum
Faz a curva e enjoa Vê a jante a rodar
Midem çok hassas.
Estômago muito sensível.
Midem o börekleri kaldırmaz.
Não tenho estômago para panquecas piedosas.
Normalde, uzun sürüşlerde midem bulanır.
Eu fico enjoada todas as vezes que faço uma viagem de longa distância.
Bu acıyı ve utancı her düşündüğümde midem altüst oluyor.
Não vivo nem um dia sem minha pele formigar... só de pensar na dor e humilhação.
Eskiden midem her şeyi kaldırırdı.
Costumava ter um bom estômago.
Midem değil.
Não pode ser o estômago.
Ama midem çok acıyor.
Doí-me o estômago.
Midem ve başım.
O estômago e a cabeça.
Midem acıyor.
Doí-me o estômago.
Çok hassas bir midem var. Ülserden canım çok yanıyor.
Tenho um estômago muito sensível.
- Midem şişmiş.
- O meu estômago está inchado.
Midem hazmetmiyor anlaşılan.
O meu estômago não aguenta.
Her zaman midem bulanır. Özellikle de oyunun böyle bir saçmalık olduğunu biliyorsam.
Fico sempre enjoada, sobretudo quando sei que não vale nada, como esta.
Çocukken bile midem hassastı.
Até em criança, tinha problemas de estômago.
- Midem düğümleniyor.
- Estou raladíssima.
Midem.
O meu estômago.
- Seni kızımla düşününce midem bulanıyor. - Ee, ne olmuş?
Para conseguir que elas andem contigo.
Ondan sonra midem bulanmıştı.
- Faça uma vénia.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]