Milyoner tradutor Português
702 parallel translation
"Beni kulübeye götürürsen, seni bir aydan daha kısa bir zamanda milyoner yaparım."
"Leve-me à cabana " e será milionário em menos de um mês. "
"Bu Big Jim'in ortağı, Multi-milyoner olan."
"É o sócio de Big Jim, o multimilionário."
"Hikâyenin sonunda delikanlı sahiden milyoner oluyor gerçi."
Mas no final da historia, o jovem se torna milionário.
Bir milyoner için oldukça garip bir kıyafet!
Que lindo, um milionário de pescoço aberto!
Milyoner arkadaşı olmadan beyefendi rolünü oynamak zordu, ama elinden geleni yaptı.
Agir como um cavalheiro sem a ajuda do milionário era difícil, mas ele fez o máximo.
Her zaman bu dünyanın kralı oldu, ama ona korkuyu öğreteceğiz. Milyoner olduk çocuklar. Bunu hepinizle paylaşacağım.
Sempre foi o rei do mundo, mas vamos ensinar-lhes o que é o medo.
Milyoner olmak nasıl bir şey?
O que pensa? Qual é a sensação de ser milionário?
Milyoner olduğun için değil.
Não porque tens milhöes.
Milyoner olmadım ama 1000 dolar kazandım bile.
Não sou milionário mas já juntei mil dólares.
Demek milyoner spekülatör, saygınlık kazanıyor.
O especulador milionário quer ser respeitável.
Yakışıklı bir Güney Amerikalı milyoner bulurum.
Vou encontrar um lindo milionário sul-americano.
- 30'uma girmeden milyoner olmalıyım.
Tudo aquilo que sempre falei. Terias de arranjar milhões antes dos trinta anos.
Kendinizi buhar banyosundaki iki milyoner gibi düşünün.
Imaginem que são dois milionários na vossa sauna particular.
Birden ortaya bu Miamili milyoner çıkıyor!
De repente, surge este milionário de Miami.
Bu milyoner, özel hayatına karışmaz mı yani?
O milionário não vai interferir na tua privacidade?
"Milyoner" de yok!
Não há nenhum milionário!
Onlar burada olmazdı ve biz eve milyoner olarak dönerdik.
Eles teriam vindo e já estaríamos a caminho de casa, milionários.
Milyoner olarak!
Kazilionários!
- Evet, o da diğer Yankiler gibi bir milyoner.
- Sim, é um milionário como todos os'Yankies'.
Böyle kibar mizaçlı başka bir milyoner yok.
Näo há outro milionário com melhor feitio.
Babam aristokrat bir milyoner falan değildi, ama önemli kişilerle arkadaştı.
Você vê Meu pai não era um milionário nem nada, mas eu Amigos muito importante.
- O bir milyoner!
- Ele é um milionário.
Milyoner ne kadar verecekmiş?
Quanto é que o milionário quer pagar?
Denilov ev sahibinin kuzeni, milyoner!
Denilov é primo de nossa anfitriã. Ele é riquíssimo!
Milyoner olacağız.
Ficaremos milionários.
Milyoner Frank Flannagan, operasyondan birkaç saat sonra Manhattan hastanesinde Rock N Roll partisi düzenledi.
MILIONÁRIO SOLTEIRÃO3 HORAS APÓS REMOVER O APÊNDICE
"ve milyoner."
"e milionário".
- Zengin bir adam değil mi? - Milyoner.
- É bastante rico, não é verdade?
5 kişiye 50 bin dolar para dağıtmak bir milyoner için bile pahalı bir zevk olur.
Uma festa de 50.000 dólares só para 5 pessoas. E é algo caro até para um milionário.
Neden bir milyoner bu kasvetli evde bir gece geçirme karşılığında her birimize onar bin dolar versin ki?
Porque um milionário nos quereria dar 10 mil dólares... só por passar uma noite numa casa lúgubre?
Bu milyoner numarasıyla kıza ne yapmaya çalışıyorsun?
O que é que estás a fazer à rapariga, a fingir que és um milionário?
Milyoner olmadığımı öğrenince Şeker'in kalbi kırılacak.
E a Sugar fica desfeita quando souber que não sou milionário.
Çok zengin bir milyoner mi olacağım?
Sou um milionário abastado?
Çok zengin milyoner.
Abastado e rico em milhões.
Hayır, tuhaf bir milyoner olduğum için bu işi yapıyorum!
Não, faço isto porque sou um milionário excêntrico!
Ve onun bir milyoner olmasını Seattle'da tam 3 yıl bekleyen günden güne sararıp solan George'un nişanlısına.
E brindo pela prometida do George... que esperou em Seattle enquanto ele se tornava milionário. Jenny Lamont!
Çılgın bir milyoner!
Um milionário maluco!
Bay Peddler, ömrüm boyunca bir milyoner olmamak için uğraştım ve sanıyorum oldukça başarılı oldum.
Sr. Peddler, toda a minha vida tenho tentado evitar ser milionário, e penso que tenho tido êxito.
Bir milyoner olmalı
Deve ser um milionário.
Herkes milyoner olabilir, herkes denemeli.
- Desliga essa porcaria. Estes são os frutos da subida de Boss Finley ao poder...
Şunu bilmeni isterim, eğer milyoner olamazsan, gelip benimle çalışabilirsin.
Quero que saibas que, se não enriqueceres, podes voltar e trabalhar para mim.
- Evet, o benim. Bir milyoner. - Evet, evet!
Fala como um milionário americano.
Lord John McCartey, İrlandalı milyoner asilzade.
É Lord John McCartney, o milionário irlandês.
Amerikalı milyoner Ezra D. Wallingford'dan bir mektup daha geldi.
Há outra carta do milionário americano, Ezra D. Wallingford.
Ballon, milyoner olan mı? - Evet.
- Ballon, o milionário?
Kısa süre öncesine kadar bunun milyoner Ballon olduğunu anlamamıştım.
Só agora é que percebi que é a casa do milionário Ballon.
Bir aya milyoner olursunuz.
Num mês, será um milionário.
Bir milyoner o.
É podre de rico, venha.
- Ben bir milyoner değilim, tatlım.
- Não sou o Rothschild, boneca.
O gazetelerde yazanlarin yarisini yapmis olsaydik... simdiye milyoner olmustuk, degil mi ya?
Tivéssemos feito metade do que dizem os jornais... seriamos milionários, não é verdade?
Sivil hayatınızda da alın terinizle milyoner olmuşsunuz.
Na vida civil, é um milionário que enriqueceu por mérito próprio.