Mır tradutor Português
369,882 parallel translation
Senin uzmanlığın sanırım.
A tua especialidade, acredito.
Sanırım kaybolan birim geri döndü.
Penso que a unidade perdida regressou. Então liga-a.
Sanırım patlayan bir proton savaş başlığıydı efendim.
Acho que foi uma detonação de protões, Senhor.
Sanırım Sabine onu bulduğu için heyecanlanmış durumda.
Imagino que a Sabine ficou excitada ao recuperá-lo.
Fakat o savaşçıları Lothal'a yapacağımız saldırıda kullanabiliriz.
Mas podemos usar aqueles guerreiros para o nosso ataque em Lothal.
- Hazırım.
- Pronto.
- Hazır mısın?
- Estás pronta?
- Hayır, oynamadım.
- Não, não tenho.
Hayır şaşırmadım, etkilendim.
- Não, não surpreendido, impressionado.
Sanırım kendine geliyor.
Está a acordar.
Sanırım hala oteldeyiz.
Acho que ainda estamos no hotel.
Çünkü ben mimarım, ve son 20 dakikadır odayı inceliyorum.
Porque sou arquiteta e estou a olhar para esta sala há 20 minutos.
Seve seve paylaşırım.
Tenho todo o gosto em partilhar.
Sanırım senin gerçekten hayranım olduğuna inanmak benim hatamdı.
Suponho que a culpa seja minha por acreditar que fosse uma fã.
Hayır, hayranım gerçekten.
Não, eu sou uma fã.
Bu yüzden zihnimi rahatlatırım... aklımda tek bir düşünce olur.
Por isso, esvazio a minha mente e foco apenas num pensamento.
Aynı zamanda başka numaraların da var... Yan kesicilik, sanırım adı buydu.
Também tem outro truque, o carteirista, creio que se chama.
Sanırım buluşma saati 4 değilmiş.
Bem, parece que afinal a reunião não era às quatro.
Umarım tekrar karşılaşırız.
Espero reencontrá-lo.
Eğer bana dokunursanız, ya da aileme, ya da değer verdiğim birine... Bırakırım.
Se me tocar a mim, à minha família ou a alguém de quem gosto estou fora.
Tanrım, hayır!
Céus. Não!
Peki sonunda Sarah Manning uygun davranmaya hazır mı?
Então, a Sarah Manning está finalmente pronta para se portar bem?
Süt veya limonata alır mısın?
- Está aqui. Leite ou limão?
Pekala, tomografinin çekilmesinden önce amniyosenteze aşina mısınızdır?
Muito bem, antes da TAC, sabe o que é uma amniocentese?
Zaman kazanırım, Kira için.
Eu consigo-te tempo, tempo para a Kira.
- Sanırım tam zamanı, Rachel talimatlarımı yerine getirmeye başladın, değil mi?
- Já não era sem tempo, Rachel. Começaste a seguir as minhas instruções, certo?
Bunca yıldan sonra sana yatırım yaptım.
Depois dos anos todos que investi em ti?
Eskiden deniz ejderhalarını arardım, bunlar inanılmaz hayvanlardır.
Procurava dragões-marinhos-comuns, que são criaturas incríveis.
- Sanırım burası.
- Acho que deve ser esta.
Bense, on yıl boyunca reklamcılık yaptım ve orada herhangi bir sorunun çok kısa sürede çözülebileceğine inanılır.
Já a minha experiência é de dez anos em publicidade, onde se acredita que qualquer problema pode ser resolvido... FOTÓGRAFO SUBMARINO... num curto período de tempo.
25 yıldır mercanlar üzerinde çalışırım hâlâ mikroskoptan bakınca "Vay canına." dediğim oluyor.
Há 25 anos que trabalho com coral, e quando espreito no microscópio ainda me surpreendo.
Bizde olduğu gibi... Biz de bakteri aldığımızda, hemen ondan kurtulmaya çalışırız.
E tal como acontece connosco, quando somos infetados por bactérias, tentamos livrar-nos delas o mais depressa possível.
Sanırım bu çok kolay olacak.
Acho que vai ser fácil.
- Umarım yıldırım değildir.
- Espero que não sejam relâmpagos...
- Tanrım, bu yıldırım.
- Meu Deus, são.
Yarım milyarla bir milyar arasında insan, ana yemek kaynağı olarak mercan resiflerine bağlıdır.
Entre 500 e mil milhões de pessoas dependem dos recifes como fonte principal de alimento.
Umarım başka yerde çalışmıştır.
Espero que as outras tenham resultado.
O sırada insanlar buna hazır değildi, bir sürü meslektaşım benimle yüzleşti, beni zorladı, bana saldırdı.
Nessa altura, as pessoas ainda não estavam prontas para isso e tive muitos colegas que me confrontaram, desafiaram, atacaram.
Sanırım bazı açılardan basit bir karar.
De certo modo, é uma decisão simples.
Sanırım ekip olarak bundan dönüş olmadığını fark ettik.
A equipa apercebeu-se de que não havia volta a dar.
Lizard Adası'na gittiğimizde, hızlandırılmış çekim kameralarımız artık yoktu.
Quando fomos à Ilha Lizard, já não tínhamos as outras câmaras.
- Sanırım, zaman içinde gördüğünüz değişimle ilgili fikirlerinizi almak istiyorum.
- Só queria ouvir a sua opinião sobre as alterações que tem visto ao longo do tempo.
Büyük Set Resifi berbat hâle geldiğinde ben de ölmeye hazırım çünkü o, hayatımın fiziksel dünyasında... en çok sevdiğim şey oldu.
Estarei pronto para partir quando a Grande Barreira estiver destruída, porque foi a coisa que mais amei no mundo físico em toda a vida.
Sanırım çıktığım bu yolda, dünyadaki en depresif insan olmalıyım.
Acho que, ao ter feito este percurso, devia ser a pessoa mais deprimida no planeta.
Kayıtlara geçmesi için, hiç insan büyüme hormonu ya da başka performans artırıcı maddeler kullandınız mı?
Para que conste, alguma vez usou a hormona de crescimento humano ou qualquer outra substância para melhorar o desempenho?
28 yıldır biniyorum, bu işte ciddiyim ama hiç profesyonel olarak yapmadım.
Já ando de bicicleta há 28 anos, a sério, mas nunca como profissional.
LeMond ilk Fransa Bisiklet Turu'nu kazandığında yedinci sınıftaydım sanırım.
Quando o LeMond venceu a primeira Volta à França, acho que eu estava no sétimo ano.
Sanırım Lance'den bir buçuk yaş küçüğüm.
Acho que sou um ano e meio mais novo do que o Lance.
Büyük ölçüde doping kullanan atletlerin yakalanmasına yönelik testler geliştirmemle tanınırım.
Sou mais conhecido por desenvolver testes para que os atletas sejam apanhados, se estiverem a consumir drogas.
Bu, yıllardır emek verip kazandığım itibarımı zedeleyebilir.
Isto pode lesar a minha reputação que desenvolvi durante anos...
- Kısırlaştırıldı mı?
Castrado?