Mıra tradutor Português
2,557 parallel translation
Bu Mısır'dan bir hatıra için biraz fazla olmuş.
Lá se foi a ideia de deixar o Egipto para trás.
Ona hatıra olalım, yaşayan bir kabus değil.
É melhor continuarmos a ser uma recordação e não um pesadelo vivo.
Lütfen düzgün sıra olun da hepinizi öldürmek için ne kadar berilyum lazım bilelim!
Por favor, alinhem-se por ordem de quanto berílio é preciso para vos matar.
Annemle sessiz kalması için yaptığım bir anlaşma ayrıca kendisine ait George Foreman yağsız aromalı ızgarasını da ara sıra kullanmama izin veriyor.
Fiz um acordo com a minha mãe em troca do seu silêncio, bem como o uso ocasional do grelhador George Foreman que mantém o sabor, sem gorduras.
Zaten ilgileniyorsun anne, ama ara sıra bizim de seninle ilgilenmemize izin vermelisin, tamam mı?
Mãe, tu fazes isso. Mas, de vez em quando, precisas deixar connosco, certo?
- Evet, bugün sıra onda. - Son bir şansımız daha var.
Sim, hoje é o dia dela.
Elemanın birisini kaçırıp konteynıra tıktığımızı mı?
Que raptámos um tipo e o trancámos num armazém?
Sanırım şimdi sıra hangi bankayı soymaya çalıştıklarını öğrenmede.
Acho que está na hora de descobrir que banco tentaram roubar.
Ben kötü polisliğimi yaptım. Şimdi sıra sende.
Eu sou o polícia mau... agora é a tua vez.
Hem bu sadece amigo kızlarla ve ara sıra olsa maskotla yattığım için değil.
E não só por estar habituado a dormir com as meninas da claque. E por vezes com as mascotes.
Ben kendime düşen görevi yaptım. Şimdi sıra sende.
Já fiz a minha parte.
O sıra tam anlamamıştım. İsveç dilinde konuşuyor olabilirler.
Não reconheci a língua, mas podia ser sueco.
Evladım, sırf ara sıra gitar tıngırdatıyorsun diye mesleğin bir yana, seninle bir tür "hayran ortamı" yaşarız sanıyorsan "geç bunu" derim. Bir daha düşün.
Se acha que por arranhar uma guitarra de vez em quando, nós teremos um momento de fã e tratar isso como trabalho, talvez seja melhor pensar de novo.
Bu savaş, krallığımız için çok zararlı olmanın yanı sıra, tüccarlarımız için de felaket getirdi.
Esta guerra foi prejudicial para o reino e desastrosa para os nossos mercadores.
Sıra bizde. "Eşini, önemsiz bir aldatma yüzünden bırakır mıydın?"
Esta é para nós. "Deixaria o seu parceiro por causa de uma relação casual?"
Zaman kısıtlamasının yanı sıra, hiçbir şeye dokunmaya da iznimiz yok... ya da iki ayak genişliğindeki yürüme yolunun dışına adım atmaya.
Para além dos limites de tempo, não podemos tocar em nada na gruta nem pôr o pé fora da passagem de 60 cm.
Sıra var lütfen. Bayım lütfen hadi.
Senhor, respeite a fila, por favor, por favor.
Erasmus'un bazı eselerini tercüme etmenin yanı sıra, Thomas Berthelet'in güzel bir mezmurlar * kitabını aldım.
Tenho traduzido obras de Erasmo e Savonarola, assim como comprado um lindo livro de salmos de Thomas Berthelet.
Sıra dışı olarak nitelendirilebilir sanırım.
Diria que isto se qualifica como estranho.
Sana küçük bir hatıra bıraktım.
Deixei-lhe uma recordaçãozinha.
- Sıra dışı bir şey olduğunu anlamıştım, odadaki herkesin kolektif bir zeka
Sabia que era algo fora do vulgar, apenas pela inteligência das pessoas na sala.
Ama yaptığımız araştırmalar sonucunda sıra dışı bir şey bulduk.
Mas a análise que fizemos aponta para algo peculiar.
Hatıra koleksiyonuna eklemek için Toby senden bunları saklamanı mı istedi?
Algo que o Toby te pediu para guardares para a sua colecção de troféus?
Biliyorsun ki, kısa sıra önce bende barmendim. Hadi biraz sihir yapalım.
Bem, sabes, não há muito tempo eu era um empregado de bar, por isso vamos ver se consigo fazer alguma magia.
La Paz'ın güneyinde küçük bir manastıra saklandım.
Fiquei num pequeno convento ao sul de La Paz.
Ön sıra mı?
O quê?
Evet, ama biyolojik kızlarımızı tanımak istediğimize göre düşündük de, belki ailece ara sıra bir araya gelebiliriz.
Sim, mas como gostávamos de conhecer as nossas filhas biológicas, estávamos a pensar que talvez as famílias possam conviver de vez em quando?
Çörek dükkânında sıra mı uzundu?
Estava uma fila longa na loja de donuts?
Şu küçük çuvalların altında. Füme şeklinde doğranmış tavşanın var mı? Yanı sıra rendelenmiş turp pürüssüz bir kaz ciğeri mus ile kaplanmış.
Dentro desses saquinhos temos lebre fumada picada e rabanete ralado coberto com uma mousse suave de foie gras de pato.
Bu aralar sıra dışı bir şey yaşadın mı?
Algum incidente fora do habitual?
Sıra dışı bir şey değil. - Anladın mı?
Não é nada fora do comum.
Ben sıra dışı bir şey yapmadım.
Não fiz nada de extraordinário.
Nelly, sıra benim, sonra da sen Hazır mısın?
eu sou a seguir e depois és tu. Estás pronta?
# Ara sıra yaşadığım yere gitmek istiyorum #
Quero ir para a minha, às vezes
Bence seanslarımızı sıfıra indirmeliyiz. Teşekkür ederim.
Eu acho que devíamos reduzi-las para nenhuma por semana, muito obrigado.
Kont Nefaria ve onun örgütüyle görüşmelere başladım. Bunun yanı sıra Rusya yeraltı dünyasıyla sıkı bağlantıları olan sanayici Alexander Lukin ile de.
Comecei a negociar com o conde Nefária e a Maggia... e também com o empresário, Alexander Lukin... que tem fortes laços com o sub mundo russo.
Bu gecenin kazananı, hayatım boyunca tanıdığım en sıra dışı insan.
E o vencedor desta noite é... a pessoa mais extraordinária que eu já conheci.
Eveti hayıra mı çevirmeye çalışıyorsun?
Estás a tentar tornar um "sim" num "não"?
Çok çekici olmasının yanı sıra mı?
Além de ele ser bom p'ra caraças?
Kollarını kaldır otur bakalım sıra pantolonda ve iyi gidiyoruz...
Levanta os braços, levanta! Senta-te e tira as calças. Vamos lá para a casa de banho.
Sınıra vardığımızda ne söyleyeceksin?
O que vais dizer na fronteira?
Sıra dışı bir tiki, göz hareketi korkusu, ifadesi veya benzeri bir şeyi var mı diye, bakabilir misin, lütfen?
Pode procurar por alguns tiques interessantes, movimentos oculares, medo, nervosismo, coisas desse género, por favor?
Sıra bana mı geldi?
É a minha vez agora?
Kendini daha iyi hissedeceksen, benim varlığım geleneksel Semavi, Yahudi-Hıristiyan Tanrı kavramlarının yanı sıra tüm tek dünya inançlarını da yalanlıyor.
Se te faz sentir melhor, a minha existência só discorda das noções tradicionais do Deus abraâmico, judaico-cristão e de todas as teologias de um só mundo.
Ama referansı, önüne ne engel koyarsak koyalım, sihirle kaldıra bileceğini söyledi.
Mas as referências dizem, que não importa o que lhe saia pela frente, Ela faz magias.
Benim de ara sıra yardıma ihtiyacım olur.
Preciso de ajuda às vezes.
Sıra bizim şarkımızda. Ve bu gece o parayı toplayamazsak bu birlikte son şarkımız olabilir.
Está na hora da nossa canção e, se não angariarmos o dinheiro, pode ser a última vez que cantamos juntos.
Eşeği ahıra geri koyalım.
Vamos pôr o burro no estábulo.
Güzel eğlendim, birkaç hatıra topladım. Ama o adamlar evlenmek istemiyor.
Diverti-me, tive umas recordações giras, mas esses tipos não querem assentar.
"Bu kız bir sıra film arabasıyla geri kazanacağım bir kız" dediniz.
Você disse : "Posso tê-la de volta com uma frota de carros de filmes."
"Bu kız bir sıra film arabasıyla geri kazanamayacağım bir kız" dedim.
Falei que não posso tê-la de volta com uma frota de carros de filmes.