O hâlde tradutor Português
3,454 parallel translation
O hâlde daha yakından bakmanız gerek.
Então, tem de ver melhor.
O hâlde nerede huzur bulacağım ben?
Diga-me onde encontro paz!
O hâlde polise başvur.
Então procure a polícia.
Lucifer'in hikâyesi mi o hâlde?
É a história de Lúcifer, então?
- O hâlde neden yanına alsın?
- Então porque é que o levou?
O hâlde bunu neden taktığınızı hatırlıyorsunuzdur.
Talvez se lembre por que estava a usar isto.
Devam edelim o hâlde.
Então seguimos em frente.
O hâlde onunla dişe pençe kapışmalıyız.
Então temos de ir ter com ele, dente por garra.
Sör Malcolm için endişeleniyorsun o hâlde.
Mas preocupa-se com o Sir Malcolm.
Git o hâlde.
Então vai.
O hâlde burada ne işim olduğunu pek anlayamadım Dedektif Rusk.
Então não percebo o que faço aqui, Inspector Rusk.
Perdeleri değiştirmem gerekecek o hâlde.
Vou ter que substituir a carpete então.
O hâlde tadını çıkarın doktor.
Alegre-se, então, doutor.
İyi günler diliyorum o hâlde.
Então desejo-lhe um bom dia.
Bu ceset yığını içindeki arayışınızda da bol şans diliyorum o hâlde.
Desejo-lhe sorte para vasculhar esse monte de corpos.
O hâlde buyurun evimize ziyarete gelin.
Então talvez nos devesse visitar na casa Grandage.
O hâlde birbirimize de güvenemeyeceğiz, öyle mi?
E nem uns nos outros devemos confiar, então?
O hâlde karanlık bir gecede uzun bir sohbet yapacağız demektir.
Então, teremos uma longa conversa, numa noite escura.
Öğretmenin olabilirim o hâlde.
Então, serei a sua professora.
Sana eşlik etmeme izin verir misin o hâlde?
Então, permite-me que a acompanhe?
O hâlde bir ara sana tekrar eşlik etmeme izin verirsin umarım.
Espero que me permita voltar a acompanhá-la, um dia.
O hâlde bana sahip olacaksın.
Então, ter-me-ás.
O hâlde ben bu oyunu bozduğum zaman canım... kuzu, aslanı öldürecek.
Então, quando eu terminar este jogo, minha querida, o cordeiro matará o leão.
Bu taraftan o hâlde.
Por aqui então.
O hâlde neden o hücredesin Bay Clare?
Então porque está nessa cela, Sr. Clare?
O hâlde benimkilerle yüzleş.
Enfrenta os meus.
O hâlde ben de burada cesur Camille ile kalırım.
Vou ficar aqui com a irremediavelmente corajosa Camille.
Söylentileri alevlendirmek istemediysen o hâlde dolunayın altında çıplak dans edip kukla yakarak bunu herkesçe bilinen bir gerçek hâline getirmemen gerekirdi!
Se não querias piorar os rumores, então não devias ter contado a toda a gente que estavas sob a lua cheia, a dançar nua e a queimar efígies.
O hâlde daha çok asker gönderin.
Envia mais tropas.
O hâlde Dünya'ya gitmekten başka çaremiz kalmadı.
Não temos outra hipótese senão ir à Terra.
O hâlde söylüyorum.
Nesse caso, vou dizê-lo.
Elinize sağlık o hâlde.
Agradeço o vosso cuidado.
O hâlde hemen şu arkadaşınla tanıştır beni.
Por favor, deixa-me conhecer esse teu amigo.
O hâlde sizin için ısıtayım da daha lezzetli olsun.
Sendo assim, vou aquecê-la para ficar mais saborosa.
O hâlde o zamanki...
Sempre foi isso que aconteceu.
- Çabuk ol, o hâlde!
- Sê rápido.
Tamam o hâlde.
Pronto, está bem.
Peki, o hâlde.
- Muito bem, então.
- Peki, o hâlde, bu iş çözüldü.
- Não sei... - Muito bem, está resolvido.
Seneye Noel'de senin fakirhânene gelelim o hâlde.
E se para o ano fôssemos passar o Natal à sua caravana?
O hâlde başaramayacaksın.
Não vais.
O hâlde ben de gidiyorum.
Então, eu também vou.
O hâlde neden ikimiz de ayaktayız?
Então, porque estamos ambos acordados?
O hâlde sıkı tutun, ters geceme denk geldin.
Então aperta o cinto, ganhaste uma noite de mau humor.
O hâlde benim misin?
Então, és meu?
Dün, dikiş işleriyle ilgili her şeyi öğrendik ayrıca astarı sarılmış bir hâlde dikmeyi ve çapraz dikiş atmaşı öğrendik.
Ontem, aprendemos tudo sobre costura, inclusive como costurar uma bainha enrolada e como fazer o ponto ziguezague.
Kolunda sık sık o yara izini gördüğüm hâlde aklıma hiçbir şey gelmedi ta ki Geillis Duncan'da da bugün aynısını görene kadar.
Já vi aquela cicatriz no teu braço e nunca desconfiei. Até ver o mesmo em Geillis Duncan.
Başkalarına muhtaçsın, kaşarsın, oğlun desen zaten acınası hâlde.
És pegajosa. És vaca. O teu filho é um pedaço de pura miséria.
Annem çok üzgün hâlde.
A minha mãe está com o coração partido.
Oğlumla ilişkimi riske atmam. Ne kadar fena hâlde çok ama çok kötü şeyler yapmak istesem de. Hem sana hem seninle birlikte yapılacak şeyler.
E não vou arriscar a minha relação com ele, não interessa o quanto eu... queira fazer coisas, na verdade malvadas com eles e contigo.
Muhabirin onaylamadığım hâlde beni öncü bilim insanı olarak göstermesi benim hatam mı?
É culpa minha se o repórter citou-me como cientista principal e eu não o corrigi?