Onların tradutor Português
57,383 parallel translation
- Bizden biri onların yirmisine bedel.
Um de nós vale 20 deles.
Neden hep onların tarafını tutyorsun?
Porque é que ficas sempre do lado deles?
... tüm bu BM zirvelerine giden, cihatçı sermayecileri ve savaş suçlularını getiriyor ve onların kirli, Amerikalı kanına bulaşmış ellerini sıkıyor.
... Todas estas cimeiras da ONU, e ela agita as suas mãos sujas, embebidas em sangue Americano. E esta mulher....
Franny'nin onların korumasına ihtiyacı yok.
A Franny não precisa da protecção deles.
Onların hayatını kurtarmaya çalışıyormuş.
Ele estava tentando salvar suas vidas.
- Onların gittiği yere.
Para onde eles forem.
Onların sesi duyulmuyordu.
Eles não tinham voz.
Hikayede onların tarafını anlayayım o zaman ne yapmamız gerektiğini çözebiliriz.
- Queres ajudar, só um bocado? - Não. Está bem, sou nova aqui.
Bu onların akıllıIığı.
Foi inteligente da parte deles.
"Bir adamdan bahsediyor, " polis şefi Kevin'den... " boğulduktan sonra onların diyarına gidip
Fala de um homem, um chefe de polícia chamado Kevin... que se afogou e atravessou a terra dos mortos, e falou com eles.
Onları bulacağım, onların a * ına koyacağım!
Vou encontrá-los e vou destrui-los.
Kendim acı da çeksem, onların acısını hafifletmek için.
Aliviar o seu sofrimento, mesmo que eu sofresse também.
Çoğu ev otlarla kaplanmıştı ama geceleri hala ışıklar yanıyordu. ve bu beni daha az aptal etti onların hala orada olabileceğine dair.
A maioria das casas tinha sido invadida pelas ervas, mas os candeeiros ainda se acendiam à noite e isso fez-me sentir menos estúpida por esperar que eles ainda estivessem lá.
Ve onların burada şanslı olduklarını anladım...
E eu percebi que ali, naquele lugar, eles eram os sortudos.
Onların arasında Eleanor Guthrie da mı var?
- Eleanor Guthrie está entre eles?
Sen de benim kadar biliyorsun.. .. onların özgür olmasını.. istemesinin tek sebebi.. .. çünkü kasabadaki tek askerler benim..... ve kaledeki mahkumlar hala onun emirlerini...
Sabes tão bem como eu que o único motivo para ele os querer livres é porque os únicos soldados na cidade são meus e os prisioneiros no forte deverão seguir as ordens dele...
Gel gör ki onların savaşı şu anda benim için anlamsız.
Mas a guerra deles... Agora, essa guerra não tem significado para mim.
O kumsalda bu işi bozmaya niyetli biri olacaksa Bay Silver onların başını çekecektir.
Se houver alguém naquela praia com o desejo de sabotar esta troca, receio que o sr. Silver seja o primeiro dentre eles.
Onların yanına dönmelisin.
Os convidados estão à tua espera. Vai ter com eles.
14 hücre var ve onların aynı anda saldırmaları şart.
Existem mais 14 células que têm de atacar em simultâneo.
Amerikalıların seni öldürdüğünü duyduğumda, ben... Artık onların ikiyüzlülüklerini kaldıramadım.
Quando soube que os americanos te tinham assassinado, já não conseguia racionalizar a hipocrisia deles.
Kendimi onların propaganda amacı olarak kullandırmak istemiyorum.
Não quero que me usem para fazer propaganda.
Köklerini kazıyacağım onların.
Vou atraí-los cá para fora.
Senden de onların işin bitirmeni istiyorum.
- E quero que você os mate.
Onları topraklarının kalbinde vurmaya hazır olduğumuzu gösterir.
Mostra que estamos dispostos a atacar o coração do território deles.
Alex onları yoldan çekebilir miyiz? Hayır, torpido kullanmak için çok yakın mesafedeyiz.
Não, estamos demasiado perto para torpedos.
Diğer yaşam formlarını başka amaçlarla kullanıp onları evrimleştirecek bir organizma.
Um organismo capaz de reconverter outras formas de vida e usá-las para evoluir.
Onları kaldırtmanın bir yolunu bulmamız gerekiyordu.
Tínhamos de arranjar uma maneira delas serem levantadas.
Üstad Roger D've şu iki genç arkadaşım, onları sen çağırdın.
Roger o empregado e aqueles dois... Os meus pequenos amigos, de que falaste.
Onlar neden kızgın?
Porque diabo eles estão zangados?
Onlar için yalan söyledim, kıçlarını kurtardım.
Menti, por eles. Salvei-lhes o rabo.
- Sormamın sakıncası yoksa onlar kim?
- Quem são "eles" se - não te importas que pergunte?
Bırakın onlar yargılasın.
Deixe-as julgar.
Onları kandırdığınızı, seçimi oğlunuzun sahte savaş siciliyle çaldığınızı hissettiler.
Sentiram que os enganou, que roubou as eleições nas costas dos falsos registos de guerra do seu filho, então eles responderam.
Onları ayık tut ve sakın eğlenmek için öldürmeyin.
Mantém-nos sóbrios e não mates por diversão.
Johann'ın onları delirtmek için ne yaptığını merak ediyorum.
Sabes, sou um pouco inventor. Claro.
Sanırım Ejderha Binicileri'ni sandığın kadar iyi tanımıyorsun, değil mi Dagur? Onları hiç tanımıyorsun.
Olha, um navio.
Çocuklarınız, Erin ve Jeremy, onları tekrar görmek ister misiniz?
Os seus filhos, a Erin e o Jeremy. Gostava de os ver outra vez?
Onları radyasyon ile patlattıklarından olmasın?
Porque as bombardeavam com radiação?
Sanırım polise olanları anlatırken onları işin içine katmazsın.
Espero que as deixe de fora do que decidir contar à polícia.
Onlara parayı vereceksin, onlar da sana şu şeyi gösterecek. ... insana işkence ettiğini görünce baskın yapacaksın.
Passas-lhes o dinheiro, eles mostram-te aquilo vês se queima as pessoas e depois apanha-los.
Silahını bırak, içeri gir onlar gerisini halledecek.
Deixe a arma, entre pela porta e eles tomam conta de si assim que estiver lá dentro.
Ne konuşacağımı bilmeden insanların karşısına geçip onları NasıI ikna edebilirim ki?
Como poderei apresentar-me numa sala cheia de pessoas e convencê-las de que tenho as respostas quando eu não faço ideia do que raio estou a dizer?
Onları artık dünyanın her yerine... bu mesajları iletebilmeleri için serbest bırakabilirsin.
E agora vamos libertá-los para que possam voar para todos os cantos do mundo espalhando mensagens de amor às pessoas em todo o lado.
Onlar sadece tek bir şey için eğiltildiler sadece bir şey için, o da eve geri dönmeleri farklı bir şey yapmış olmalısın.
Os pássaros estão treinados para fazer uma coisa, só uma coisa, que é voltar para casa, portanto deve ter feito algo de diferente.
Onları güvenli bir şekilde özgür bırakmanın..... tek yolu, aynı anda yapmak..... tüm ada boyunca eşzamanlı bir ayaklanma başlatmak.
A única forma de libertá-los em segurança é fazê-lo ao mesmo tempo, revoltas simultâneas ao longo da ilha.
Buraya onları değil de, sizi çağırmış olmamın bir sebebi var.
Há uma razão para vos ter convidado a vós a vir aqui, e não a eles.
Onları takip edebilirsek, Jadalla'nın yerini bulabiliriz.
Se os localizarmos, localizamos o Jadalla.
Naseri onları yüksek değerli istihbarat kaynağını bulmak için kullandı.
O Naseri usou-os para chegar ao elemento mais valioso da operação.
Dünyaya onları yok etmeye çalışan kadını nasıl yendiklerini göstermeye çalışıyorlar.
Querem mostrar ao mundo que conseguem vencer a mulher que tentou destruí-los.
Şerif departmanı Carter'ın aracına yakın olduklarını söylüyor. Onları izlememiz gerekiyor.
A esquadra diz que estão a aproximar-se da carrinha do Carter.
onları 229
onlar 1179
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onlar iyi 36
onlardan biri 72
onlar benim 87
onlara sor 23
onlar da ne 21
onlar 1179
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onlar iyi 36
onlardan biri 72
onlar benim 87
onlara sor 23
onlar da ne 21