Oraya bırak tradutor Português
406 parallel translation
Oraya bırak Nanine.
Pouse aí, Nanine.
İçkiler iki papel,... parayı oraya bırakırsın.
A bebida são dois dólares, meto-os na conta.
Yarın, arabayı bir yere kadar sürüp oraya bırakırım.
Amanhã, levo o carro para algum lugar e abandono-o.
Oraya bırak.
Entra.
Oraya bırak. Peki efendim.
Podes deixá-lo aqui.
Oraya bırak, Teresa.
- Deixa-a aí, Teresa.
Onları oraya bırak.
Atire-as para aqui.
Seni oraya bırakırım.
Eu levo-a.
Belki de öyle düşünmeniz için mektup kasten oraya bırakıldı.
A carta pode ter sido deixada de propósito, para pensar isso.
Oraya bırak, Charles.
Deixe-o aí, Charles. Eu me sirvo.
- Onu oraya bırak.
- Ponha-o aí.
- Şapkanı ve paltonu oraya bırak.
Pouse o chapéu e o casaco no sofá.
- Evet, bahçeye, oraya bırakın.
- Sim, no jardim, ali em baixo.
Oraya bırakıver.
Deixe-o no mesmo sítio.
Oraya bırak.
Deixe-o ali.
Seni oraya bırakırım.
Eu levo-te.
Seni oraya bırakırım.
- Eu levo-te lá.
Taşıyıcılar, hasat makinalarını kumlara indirir ve güvenle oraya bırakır. Böylece solucan saldırılarından kurtarır.
Cargueiros descem os prospectores até à areia e içam-nos quando um verme ataca.
- Sen, gözlem köprüsüne... o şeyleri oraya bırak. - Olur, hanım efendi.
- Sim senhora.
Tamam, oraya bırakın.
Está bem, deixe isso aí.
Hepsini oraya bırak.
Esconde tudo aqui.
Beni oraya bırak, yarın gelir alırsın.
Deixa-me lá agora, vai buscar-me amanhã.
Bay Fielding'in oraya bırakırsın.
Deixe lá isto com o Sr. Fielding.
Şunu masamdan alıp, Bay Fielding'in oraya bırakır mısınız?
Quer levar-me isto ao Sr. Fielding?
Organize olmaya çalışıyoruz. Malzemenizi oraya bırakın.
Se tem equipamento, arranje um lugar.
Oraya bırakın.
Deixa aí.
- Evet, oraya bırakın.
- Sim, deixe ficar aí.
Katilin yerel bir işportacı olduğunu düşünmemiz için oraya bırakılmıştı.
Foi lá colocado para que pensássemos que o criminoso era um vendedor local.
Oraya bırakın.
Podes deixá-lo aí.
Yemekleri oraya bırakın Bay Homn.
Deixe a comida ali, Senhor Homn.
Yemeği oraya bırak.
Ponha a comida por aqui.
İstersen oraya gidebilirsin. Bırakıyorum.
Pode entrar aí, se quiser.
Oraya dön, otur ve burnundan nefes al. Bırak da dergimi okuyayım.
Volte pra lá, sente-se, respire pelo nariz e deixe-me ler minha revista.
Oyalanmayı bırak da oraya git hemen.
Câmbio. Deixe-se de disparates e vá lá agora. Desligo.
Bu yüzden uzman kesilip konuşmayı bırak ve oraya gidip... söylemen gerekenleri söyle!
Por isso deixa de falar à perito repentino e chega lá e diz o que é suposto.
Oraya kasten bırakılmıştı.
Foi lá deixada deliberadamente.
Şu anda enkaz olduğumuz gerçeğini bir kenara bırakırsak oraya varma gibi bir umudumuz yok ve zaten nerede olduğunu da bilmiyoruz.
Fora o facto que somos náufragos, não temos nenhum meio de chegar lá, e que não sabemos de qualquer maneira onde é, sim.
Şimdi siz oraya saklanın, ve bu işi J. Thomas O'Malley'e bırakın.
Fiquem escondidinhos aí e deixem o resto com J. Thomas O'Malley.
Her neredeyse işini gücünü bırakıp, ben neredeysem oraya gelir.
Sempre que tem um momento livre, corre para junto de mim.
Merhamet ve bağışlama nedir bilmeden oradan, oraya dolaşıyor, düşmanlarının izini sürüyor ve gözünü kırpmadan, arkasında bir ceset bırakıyordu.
Sem conhecer nem perdão ou compaixão... ela viaja, à procura dos seus inimigos... e a deixar os seus cadáveres sem um segundo olhar.
Ofisindeki o çelik kasanın şifresini bana ver... çocuklarla sessizce oraya girip... tıs çıkarmadan bize ait olanı alır... geri kalanını da sana getiririz, ya da olduğu gibi orada bırakırız.
É só dizeres a combinação daquela caixa de ferro do teu gabinete... e eu e os rapazes entramos sorrateiramente... muito caladinhos, pegamos no que é nosso... trazemos-te o resto, ou deixamos lá sossegadinho.
Bakın, sizi oraya arabamla bırakıp sonra eve dönebilirim.
Olha, eu posso levar-te no carro e depois vou para casa.
Bak, bırak oraya geleyim.
Deixa-me ir aí.
Bu anahtar oraya sizi suçlamak için bırakılmış.
Esta chave foi lá deixada para o incriminar.
Yani çalışmayı bırakıp oraya mı geleyim?
Então, paro de trabalhar e vou para aí, é?
- Affedersiniz, Bayan Jacklin. - Onları oraya bir yere bırakın.
- Desculpe, Menina Jacklin.
Buzu oraya bırak, Victor.
Metes o gelo no frigorífico?
Gidelim. Joey'i eve bırakıp oraya gideceğiz.
Deixamos o Joey em casa e vamos até lá.
Birileri opera şarkıcılarını öldürür ve cinayeti işledikten sonra da, oraya bir'Percheron'bırakır.
Alguém anda a matar cantores de ópera, sabes? E depois de cada assassínio deixam um Percheron.
Bırak onu oraya.
Dá cá mais cinco.
O oraya gittiğinde, hep suyu açık bırakıyor.
Ela põe a água a correr sempre que lá vai.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakmam 34
bırakma beni 65
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakmam 34
bırakma beni 65
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın gitsinler 39
bırak artık 86
bırak gitsinler 68
bırak kalsın 58
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın gitsinler 39
bırak artık 86
bırak gitsinler 68
bırak kalsın 58