English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ P ] / Primordial

Primordial tradutor Português

191 parallel translation
Çok ilkel.
É primordial.
Su bu kamplarda hayatiydi ve giderek büyük bir problem haline geliyordu.
A água é primordial nesses acampamentos e havia se tornado um grande problema.
Merkezi Hafıza Alfa 60 ile olan mantık örgütleniminde başlangıçtan beri oynadığı rol neticesinde böylelikle adlandırılmış oldu.
A Memória Central é assim chamada pelo papel primordial que desempenha na organização-lógica dentro de Alpha 60.
Öncelikli olan soru, Valiant'ı ne tahrip etti?
A nossa questão primordial agora é... o que é que destruiu a Valiant?
Sanırım bunun altında kış uykusunun mahmurluğunu atmak ilkel hareketlerle kan dolaşımını sağlamak ve hayati uzuvların bilinçsiz hareketi yatıyor.
Acho que poderemos reparar na causa puramente mecânica necessária para lutar contra a hibernação para restaurar a sua circulação primordial e causar reflexos vitais para agir sem pensar.
Yolcu güvenliği Yıldız Filosu kurallarına göre her şeyden önemli.
A segurança dos passageiros é, por ordem da Frota, primordial.
- Altınla bir ilgisi yoktu, biliyorsun.
- Sabes que o ouro não foi primordial.
Zaman önemli.
O tempo é primordial.
İlkel çorbanın içerisinde pekçok molekül bulunmaktaydı.
Houve muitas moléculas no caldo primordial.
İlkel atmosfer nelerden oluşuyordu? Bildiğimiz havadan mı?
Mas de que era feita a atmosfera primordial, de ar comum?
Maddeyi olusturan ilk patlamayla baslayan eski zamanin izlerini sürecegiz, ve gaz, toz, yildiz, galaksiler ve evrendeki küçük dünyamizi, gezegenleri, yasam, zeka ve erkek ve kadinlardan olusan türümüzü incelemeye daha yeni basliyoruz.
Apenas começamos a traçar o longo e tortuoso caminho, que começou com a primordial bola de fogo, e levou à condensação da matéria : gás, poeira, estrelas, galáxias e, pelo menos no nosso pequeno canto do universo, planetas, vida, inteligência e homens e mulheres curiosos.
Eski bilinç hallerimize giden fizyolojik bir yol mevcut.
Existe um percurso fisiológico até à consciência primordial.
İlk derken, "çağlar öncesi" anlamında mı?
A "primeira" no sentido de primordial?
İlk düşünceye geri döndük.
Recuámos ao pensamento primordial.
Vahşi doğaya gidip kendimi orada gizli tehlikelere karşı test etmek ve içimde bir yerlerde saklı olduğunu umduğum o esas hayvanı bulmak.
Mergulhar no mundo selvagem e testar-me contra todas as coisas perigosas que lá se escondem. E descobrir esse animal primordial que secretamente esperava ter escondido algures em mim.
En önemlisinin bebeğin hayatı olduğunu söylediniz. Değil mi?
Disse que a vida do bebé era primordial, não disse?
Çok önemli bir tema olan aşka değiniyor.
Foi um bom esforço. Focou um tema primordial, o amor.
Şiirde ve hayatın kendisinde çok önemli bir tema.
Um tema primordial em poesia e na vida.
ilkelliğin sunağında.
O altar é primordial.
Orası üstünde hâlâ çiyin durduğu bir dünyaydı. Oradaki hayret verici şeyleri ve olanakları bildiğim hiçbir yerde görmemiştim.
Era um mundo primordial, mais cheio de espanto e possibilidades do que qualquer sítio que conheci.
Çünkü dışarıdan, kalem kâğıt ve koltuk, büyük bir rol oynuyormuş gibi görünebilir. Ama hiçbiri, beynin çalışmasını etkileyen faktörlerden değildir.
É que pode parecer que a caneta, o papel e a cadeira têm um papel primordial, mas são puramente acidentais para o uso da massa cinzenta.
Başarımız için bu şart!
É primordial, não nos podemos dar ao luxo de errar.
Herşey evrimleşir. Balçıktan.. .. bir hücrelilere kadar.
As coisas evoluem a partir da lama primordial até organismos uni-celulares até... vida inteligente.
Yani 4 milyar yıl önce, biri bu genetik maddeyi galaksinin bir ucundan diğer ucuna uzanan en az 19 farklı gezegenin hamuruna mı serpti?
Então, a quatro bilhões anos atrás, alguém espalhou este material genético na matrix primordial de pelo menos 19 planetas da galáxia?
Evet doğru ; bu salı doğal yetenek testi verilecek, içinizden birisi kabul edilecek, buradan... bu çamur çukurlarından çıkma şansı kazanacak... ve birisi..
Haverá um teste de aptidão este sábado, que dará a um de vós a oportunidade... de sair da lama primordial e evoluir!
Korku, bilinen en ilkel biyolojik tepkidir.
O medo é a mais primitiva, a mais primordial das respostas biológicas.
Yani başlangıçta var olan çorba mı?
Um caldo primordial...
Yine onların olacak. O zaman da sizi ellerinden kimse alamayacak. Şehrin yabancısı olmalısınız.
As plantas e flores que os viram sair rastejando do caldo primordial vão apoderar-se de novo do planeta, e não haverá ninguém para protegê-los!
Yaşamın kaynağının denizi.
A sopa primordial da vida.
Bu öncelikli.
Isso é primordial.
Hıristiyan kökenli Kâse'yi arayan saf kan şövalye mitosu Wagner'in de Hitler'in de doğaüstü bir biçimde oluşturduğu Nazi ırkçılığının merkezinde yer alıyordu.
E esta ideia de um cavaleiro do Graal cristão, em busca do mito do sangue puro, era primordial para Wagner e para a própria concepção de Hitler do que o racismo nazi estava a fazer a um nível sobrenatural.
İlkel bir gezegen, uygarlık yok, bir arkeologa ihtiyaç duymayacaksınız.
Que é um mundo primordial sem civilização, portanto sem necessidade de um arqueologista.
Orası ilkel.
É primordial.
Bütün hayatın başladığı sızıntı.
- A lesma primordial. Aquela da qual toda a vida nasceu.
Eğer Samuray olmanın şartını bir cümleyle özetlemek gerekirse... Temeli, bedenini ve ruhunu tamamen ustasına adamaktır.
Se quisermos descrever resumidamente o que é ser Samurai podemos apontar como característica primordial, a devoção física e espiritual ao Mestre.
İlkel atom patlaması, radyosyonu gönderir, çevresindeki her şeye.
O átomo primordial explodiu. Enviando radiação movimentando-se em todas as direcções.
Hiçbir astronot asıI yüzeye ait bir parçayı henüz bulamadı : Ay'ın oluşumunda yeni bir ışık ortaya çıkarabilecek Ay'ın başlangıçta temelini oluşturan Ay taşını.
Ninguém encontrara um pedaço da superfície original, rocha lunar primordial que desse novos indícios sobre a formação.
Yani Adam, bilmiyorum.
É tão primordial.
Düşmana ait nemli bir yerler arıyor olmalı. Muhtemelen yeniden doğuş için, volkanik kayaların olduğu yerlere gidecek.
Ele precisa de um ambiente hostil que seja húmido, voltando ao basalto vulcânico primordial para a regeneração.
Halk dilinde kullanılan anlamıyla.. Cezalısınız.
A experiência primordial conhecida por castigo.
En eski Goa'uld'lardan. Göğüs ve sırt yapısına bakınız.
Goa'uid primordial, pela musculatura peitoral e estrutura dorsal.
Kırmızı boynuzlar çok inceydi.
Sorri, querida. Os cornos vermelhos foram um toque primordial.
Dünya Yıldız Filosu Tarihi'ni geçtin.
Você acabou de passar em História Primordial da Frota Estelar.
Şimdilik kimliği bilinmiyor, şüpheli yok, ilk olay yeri yok.
De momento, desconheço a sua identidade, os suspeitos e a cena primordial do crime.
Bence ilk olay yeri şu tarafta.
Talvez a cena primordial do crime fique nesta direcção.
İlk olay yeri burası.
Eis a cena primordial do crime.
- Açıklar mısınız?
As respostas superficiais ocupariam lugar primordial na minha lista.
İç kanamadan kesin ölürdü zaten ama teknik olarak ölüm nedeni uyluk damarının yırtılmasıymış.
Ele certamente teria morrido devido à gravidade das lesões, mas a causa da morte primordial foi um corte da artéria femoral.
Kapitalist bir toplumda yaşayan herhangi bir sanatçı veya aydın için akademik sanatın susturulması demek halihazırda sosyalist bir ülke sınırları içinde'değiştirilebilir'bir eylem demektir.
Mas para um artista ou um intelectual que viva numa sociedade burguesa, a recusa da arte académica é uma atitude revolucionária primordial. Mesmo que ela possa ser ultrapassada num país onde o socialismo já está em marcha.
Çok ilkel.
É tão primordial.
Onun için tasarlanmadı.
Não era essa a função primordial dele.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]