Romantik tradutor Português
5,048 parallel translation
Konserden sonra parkta romantik bir yürüyüşe çıkarız diye düşünüyorum.
Estou a pensar que depois do concerto possamos dar um passeio romântico pelo parque.
Şehirde romantik bir geceye çıkmaya ne dersin?
E que tal sairmos para uma noite romântica na cidade?
Hayattaki en romantik şey bile denebilir.
É a coisa mais romântica de sempre.
Romantik görünüyordu.
Por mais que possam parecer românticos.
Romantik bir jest yaptın diye mantığın pencereden kaçıp gitmesi gerekmez.
Só porque fizeste um gesto romântico não significa que a racionalidade se atira pela janela.
Gördüğüm en kötü romantik şey bu.
Isto é a coisa menos romântica que já vi.
İdealist, romantik, optimist, idiot kocamın.
O meu idealista, romântico, optimista e marido idiota.
Romantik bir ilişkide.
Nos relacionamentos.
Teğmen James Monroe ile romantik bir ilişkiniz var mıydı?
Já esteve envolvida com o Tenente James Monroe?
Bazılarımız daha sade, masum, romantik, komşunun tatlı kızı özelliklerine sahip.
- E por que nos faria isto. - A Ali sempre gostou de jogos.
- Romantik sayılır.
É um pouco romântico.
Bu çok romantik.
- Muito romântico.
Ne kadar da hoş ve romantik bir yaklaşım.
Que esplêndido e romântico gesto.
Morglar romantik değildir.
Porque está numa morgue? As morgues não são românticas.
Piliçleri pişirmek de romantik, Baba.
As miúdas adoram romance, pai.
O niye ki, bu filmin romantik komedi olması lazımdı.
Bem, não, isto é suposto ser uma comédia romântica.
Film romantik de değil komik de.
Isto nem é romântico nem engraçado.
İlk kez buluşmamız çok romantikti ama çok romantik- - aynen sizinki gibi.
Quando nos conhecemos a primeira vez, é tudo muito romântico, muito parecido com vocês os dois.
Şu ufak romantik oyunumuz eğlenceliydi ama polisi aradım, yakında burada olacaklardır.
O nosso joguinho romântico foi divertido, mas chamei a Polícia. Devem estar a chegar.
Romantik bir kaçamak gibi.
É como uma escapadinha romântica.
Bence romantik olabilir.
Acho que ia ser romântico.
Evet. Sen niye bizim ilk buluşmamızı kutlamak için romantik bir şey yapmadın?
Porque é que tu nunca fizeste nada romântico para celebrar o nosso primeiro encontro?
Ayrıca ben sürekli romantik şeyler yapıyorum zaten.
Além disso, estou sempre a fazer-te coisas românticas.
Acaba sen benim için yaptığın bir romantik şey söyleyebilir misin?
Consegues dizer uma única coisa romântica que fizeste por mim?
İstersem ben de romantik olabilirim yani.
Sabes, eu também consigo ser romântica.
Bence Leonard için kusursuz romantik akşam var bende.
Acredito ter a noite romântica perfeita para dares ao Leonard.
Bak Penny, gerçekten romantik olmak istiyorsan senin yapman gerekiyor.
Ouve, Penny, se realmente queres ser romântica, tem que sair de ti.
- Hayır, romantik olmasını istiyorum ben.
Não, quero que isto seja romântico.
Evet, böyle romantik bir şey yapacak birinin olması güzel olmalı.
Deve ser bom ter alguém a fazer-nos algo tão romântico.
Romantik olmayan ne biliyor musun?
Sabes o que não é romântico?
Duyduğum en romantik şey bu.
Isso é a coisa mais romântica que alguma vez ouvi.
Ne romantik...
Romântico.
Küçük romantik jestim tarihteki en büyük elmaslardan biri haline geldi.
O meu pequeno gesto romântico acabou por se transformar num dos maiores diamantes da história.
Bu hayat romantik ya da özgür filan değil.
Esta vida já não é romântica e livre.
Romantik bir şey mi?
É uma conversa romântica?
Daha az hobbitsel ve daha romantik bir şeyler umuyordum.
Eu aceito se tu aceitares. Eu esperava algo mais romântico e menos "Hobbitizado".
Evet, çok romantik olur!
Sim, isso é romântico.
Bak, çok üzgünüm Ted ama senin gibi yalnız bir adamı çok romantik ve daha da önemlisi çok yüksek bir deniz fenerinin tepesine tek başına gönderemem.
Desculpe, Ted, mas não posso mandar um tipo solitário como você para o topo de um farol muito romântico e muito alto.
Çok romantik bir deniz feneridir.
É um farol muito romântico.
- Çok romantik bir haritadır.
É um mapa muito romântico.
Evet, öyle hikayeler duymuştum. Yaptığını pek mantıklı bulmamıştım. Ama sonra gördüğün gibi bu yaşta romantik bir adam oldum çıktım Denise.
Cada vez mais gente vem à cidade, como eu vim, como a sua mulher veio e que querem são produtos novos, com glamour, produtos importados.
Son anlarında böyle kahramanca konuşman da çok romantik oldu, değil mi Donald?
- A ideia de bravura final soa tão heroicamente romântica, não é, Donald?
Çok incesin, seni insan olarak seviyorum. Ama senden hoşlanmıyorum romantik olarak.
Seria fixe, gosto de ti como pessoa, mas não estou interessada em ti...
Sadece romantik ya da aileye bağlı bir anlamı yoktur.
Não vem só do romance ou da família. Também pode vir da lealdade.
- Romantik yemek ve Homeland mi?
- Jantar romântico e "Homeland"?
İtalya dünyanın en romantik ülkesi.
É o país mais romântico do mundo inteiro.
Peter, çocuklar İtalyan sirkine gidiyor anlayacağın Aziz Peter Bazilikası'ndan güneşin batışını izlememizin romantik olabileceğini düşündüm.
Peter, os miúdos vão ao circo italiano, por isso pensei que talvez fosse romântico se víssemos o pôr-do-sol da basílica de S. Pedro.
- Çok romantik.
- É tão romântico.
Aslında bunu oldukça romantik buluyorum. Yalnız kaldığımızda bu duyguyu daha da keşfedebiliriz.
Acho-o altamente romântico.
Çok romantik!
É tão romântico!
Seninle romantik - Şimdi, belli ki, o getirdi öğeleri, o alma fikirleri vardı. Odada içki şişeleri - Şimdi, boş bir sürü vardı.
Haviam muitas garrafas vazias no quarto.