Sahiden tradutor Português
4,041 parallel translation
Sahiden de yardım alacak mısın?
Vais mesmo procurar ajuda?
Ben... sahiden de alacağım.
Sim... Vou mesmo.
- Sahiden mi?
- Certo.
Hadi be oradan. Sahiden mi?
Estás a falar a sério?
- Sahiden mi?
- A sério?
- Sahiden mi?
- Estás a falar a sério? - A maior parte dos meus amigos casou agora e eu não tenho com quem sair. - Não!
Sahiden, tamamen harika.
Isso é absolutamente, verdadeiramente porreiro.
Sahiden mi?
A sério?
Sahiden mi?
É mesmo?
Sahiden mi seni küçük amcık?
Realmente, vou pensar nisso?
- Sahiden mi? - Evet.
- A sério?
Sahiden de huzur verici bir koku.
Sim, é reconfortante.
Hadi canım! Bu Eva mı sahiden?
Esta é mesmo a Eva?
Evet, sahiden?
- O quê?
- Ona sahiden böyle demeyeceksin...
- Não vais realmente perguntar-lhe isso...
- Sahiden mi?
- Sim?
Sahiden mi?
- A sério?
Sahiden hayatınızı mı kurtardı?
Ela salvou-lhe mesmo a vida?
- Sahiden mi? Bir dahaki sefere bize de söyle.
Avise-nos, da próxima vez.
- Sahiden de Gascony'densin değil mi?
És mesmo da Gasconha, não és?
- Sahiden mi?
- A sério? - Sim, tu apenas...
Tanrıya şükür çünkü kadınlar için durum sahiden zor.
E graças a Deus que assim é, pois é duro para as mulheres, ouviste?
Sahiden hafif, aslında çıkartmakta çok kolay eğer istersen seninkini de çıkartabilirim.
É muito leve. Por acaso, se o tirarmos, nem temos de nos preocupar. Também posso tirar o teu, se quiseres.
- Sahiden hoşunuza gitti mi?
- Achas? Gostaram?
Sahiden mi?
Sério?
Sahiden mi?
É sério.
Sahiden de!
É sério!
Ondan sahiden nefret ederdi.
- Odiava-o mesmo.
O adamı öldürüp öldürmediğini sahiden de bilmiyorsun değil mi?
Realmente, não te lembras se mataste aquele homem?
Sahiden sıkı adammışsın Bauer.
Você era especial, Bauer.
- Azat edildikten sonra başarılı olan birçok köle tanıyorum. - Sahiden mi?
Conheço muitos escravos que foram libertados e prosperaram.
Kâşifler sahiden en büyük belâ.
Os exploradores são, realmente, os mais enfadonhos.
Tek yapabileceğiniz sahiden bu.
É tudo o que se pode... fazer.
Eğer sahiden ele geçirildiyse.
Se é que ele foi, de facto, sabotado.
Belki ama sahiden birilerini öldürmek niyetinde olduğuna inanmıyorum.
Talvez, mas não acredito que ele queira mesmo matar alguém.
Sahiden çok mu iyiyim yoksa çok mu şanslıyım bilmiyorum ama sonucu üstleniyorum.
Não sei se sou bom ou apenas sortudo, mas vou aceitar.
Navarro sahiden komut cihazını nasıl bulacağımızı biliyorsa cihazı elimize geçirmemizi sağlayacak bilgi karşılığında dokunulmazlık konusunu gündeme getirmeliyim.
Se o Navarro consegue encontrar o dispositivo, então, preciso de lhe dar imunidade em troca de informações que possam levar ao dispositivo.
Bunun işe yarayacağını sahiden düşünüyor olamazsın!
Não pensavas, de facto, que isto poderia funcionar!
Saçma, çılgın, şiddet dolu insanların öfkeden kudurduğu ve Tanrı'nın sahiden var olduğu bir dünya.
É um mundo louco, absurdo, um mundo violento... onde as pessoas mantém a raiva longe e Deus realmente existe.
İngiltere Kralı olduğuma inanıyordum sahiden.
Eu realmente acreditava que eu era o Rei de Inglaterra e...
En sonunda birini beğeniyoruz, teklif yapıyoruz ve işte alıyoruz. Sahiden alıyoruz.
E finalmente... ficamos entusiasmado com uma, fizemos uma oferta, e eis que, conseguimos.
Yanında küçük asker gibi davrandığını biliyorum ama sahiden onunla hiç takıldın mı?
Sei que foste um soldadinho de chumbo com ele, mas dás-te realmente com ele?
Sahiden mi? - Evet. Mafya filmi.
A sério?
Sahiden mi?
Oh, a sério?
Modern oluşumunun, Keats ve Wordsworth'ün değerlerine sahip olacağını mı zannettin sahiden?
Na verdade imaginava que a sua criação moderna ia ater-se aos valores de Keats e Wordsworth?
O kadar korkunç şeyler mi sahiden?
São realmente assim tão monstruosos?
Tanrım sahiden de hatırlamıyorum.
Meu Deus... Sinceramente, não me lembro.
Sahiden mi?
- Sábado à noite.
Bu sahiden doğru olsaydı, Hugh bence kaybetmemek için biraz daha fazla uğraşırdın.
Se fosse mesmo verdade, Hugh, acho que te tinhas esforçado um pouco mais para o manteres.
- Sahiden öyle.
- Sim, senhor.
Amerikadaki bakımevlerinde sahiden ülkemizdeki en iyi insanların bir kısmı vardır, kocaman yürekleri olanlar, çok cömert ruhlar, büyük keyif ve bolca kahkaha.
Os maiores corações, os espíritos mais generosos, a maior alegria e risos.