Sallanıyor tradutor Português
372 parallel translation
- Neden öyle sallanıyor?
- O que o faz girar assim?
Ev sallanıyor.
Estão a estremecer a casa!
Kalçaları da salıncak gibi sallanıyor.
E sabe mover bem os quadris.
Biz şu anda ya sallanıyor ya da Yankiler için savaşıyor olacaktık.
Enforcados ou lutando pelos yankees.
Kafaderin bir Apachenin mızrağında sallanıyor zannettik.
Pensava que o teu escalpe já estava pendurado sobre alguma tenda Apache.
Güverte çok sallanıyor.
A pista está muito instável.
Gerçek bir gül bahçesi, sallanıyor Kuyruklar, kaşınıyor burunlar
É um verdadeiro mar de rosas caudas a abanar, narizes a roçar
Gerçekten dünya sallanıyor, Lordum.
Senhor, é, em verdade, um mundo de mudança,
Sandık sallanıyor. Geçitte yavaşlasan iyi olur.
A caixa está balançando, acho melhor reduzir a velocidade.
Bu otel sallanıyor'.
Este hotel está se movendo.
Rüzgarda biraz sallanıyor, ama hala bizi bekliyor.
Está a abanar um pouco, mas ainda está à nossa espera.
Bugünlerde hepimizin başının üstünde kılıç sallanıyor.
Hoje em dia, caminhamos no fio da navalha.
Damalı bayrak sallanıyor ve Barlini kazandı.
Aí está a bandeira, Barlini vence para a Ferrari.
Sarhoş gibi sallanıyor, değil mi?
É melhor que se embebedar, não?
Kanunları kendi başına sağlamaya bi'çalış yemin ediyorum sana, dışardaki şu ilmiklerin birinde sallanıyor olursun.
Cooper, põe-se a fazer justiça por suas próprias mãos e juro-lhe que acaba a baloiçar numa daquelas cordas.
Şafak vakti geldiğinde o şişman rahip darağacında sallanıyor olacak.
O gorducho do Frei Tuck vai para a galé ao amanhecer.
Damocles'in kılıcı sallanıyor başımın üstünde
A espada de Damocles está pendurada sobre a minha cabeça,
Damokles'in kılıcı sallanıyor başımın üstünde
A espada de Damocles está pendurada sobre a minha cabeça,
- Evet, ama sallanıyor.
- Sim, mas está periclitante.
Bana anahtarları ver. - Ağaçlar sallanıyor! Dallar kırılıp kopuyor!
As árvores ondulam e os ramos separam-se, mas não está lá ninguém!
Toprak sallanıyor!
Agora a terra ressoa.
Yani bu şey sallanıyor mu?
Quer dizer que isto abana?
Ay, öyle görünüyor ki gerçekten bir çan gibi sallanıyor aynen 1000 yıldan daha kısa bir süre önce asteroit çarpmış gibi.
A Lua rodando, vai vibrando delicadamente como uma campainha, como se tivesse sido tocada por um asteróide, há menos de 1000 anos atrás.
Ve onun altında adaletin altın kılıcı ile birlikte altın terazi sallanıyor ölüm ve cezanın hemen yanında bulunuyorlar.
Abaixo dele, a Justiça brandindo uma espada dourada, e segurando uma balança de ouro, entre a Morte e a Punição.
Orada çok sallanıyor.
Esse é o problema. Lá dentro vai aos trambolhões.
Her şey sallanıyor...
Tudo treme.
... hafifçe sallanıyor.
... a balouçar gentilmente.
Hafifçe sallanıyor.
A balouçar gentilmente.
Bayan Spangler, Din kısmı sallanıyor.
Sra. Spangler, a da Religião está um bocado instável.
Sallanıyor ve ben, benim kafama düşsün istemiyorum.
Está a abanar, e não quero que me caia em cima.
Sallanıyor. Sallanıyor.
Está a balançar.
Sallanıyor.
Um bocado instável.
"Öyle yükseklerde ki kulenin tepesinde boş boş sallanıyor!"
É uma cabaça suspensa na torre.
"Öyle yükseklerde ki... "... kulenin tepesinde boş boş sallanıyor! "
É uma cabaça suspensa na torre.
Mobilyalar sallanıyor.
A mobília estremece.
Hey Perceptor, bu kale haricinde her yer sallanıyor.
Perceptor, que se passa com a fortaleza?
Diğer çocuklar sallanıyor.
Os outros podem.
Gözleri yuvalarından çıkmış ve ezilmiş elmacık kemiklerinin üzerinde sallanıyor.
O seu olho fora da órbita e pendendo sobre o osso molar esmagado.
Bakın, nasıl sallanıyor.
Vejam-no a abanar.
Bizim otel de sallanıyor. Oh, bak!
Faz tremer o nosso hotel.
Tüm ofis sallanıyor!
Todo o escritório estava abalado!
Lamba sallanıyor!
O candeeiro está a abanar.
Gölgeyle büyülenmiş, vişne ağaçları, suyun ritmine dağılmış ve kıvrılmış, sallanıyor ve dans ediyor.
As cerejeiras, atadas às sombras, espraiam-se e enroscam-se, requebram e contorcem-se, ao ritmo da água.
Evet, bütün ev sallanıyor.
A minha casa toda abana.
Ne zaman bir kamyon geçse,... tüm bina sallanıyor!
Sempre que passa um camião, o edifício treme todo!
Titremiyor, sallanıyor.
- Está a tremer. Não está a tremer, está a oscilar.
Tüm eski kamyonetler gibi sallanıyor.
As camionetas velhas fazem isso, oscilam.
Bir akağaç diktiğimde köklenişini izliyorum büyüyor, rüzgârda sallanıyor ve ben müthiş gurur duyuyorum.
Observo como cria raízes, cresce, balança ao vento... Planto uma bétula. E me sinto tão orgulhoso...
Sallanıyor.
Cuidado com o primeiro passo.
Sallanıyor!
Abalado!
Sallanıyor.
Abalado!