Savcı tradutor Português
6,851 parallel translation
İkinci hatta Cleveland savcısının ofisinden bir arama var.
Há uma chamada na linha dois da procuradora de Cleveland.
Merhaba, ben Delinda, Cleveland savcısının ofisinden.
Olá, fala a Delinda do gabinete de Cleveland.
Federal savcı. Özellikle narkotik suçlar için.
É advogada do estado para crimes de droga.
Savcıyı siktiğini söyledi.
Disse que anda a comer a procuradora-pública.
Bu şekildeki bir savcılık ithamı yaptırım gerektiriyor ve müvekkilim hükümetin karşı saldırıya geçmeyeceğini bilerek özgürce dolaşabilmek istiyor.
Esta conduta ilegal da Acusação merece ser sancionada. E o meu cliente devia poder sair em liberdade sabendo que o governo não pode retaliar.
Eğer onları nasıl bulacağımı söylersen, savcı cinayet teşebbüslerini affetmeye hazır ve kim bilir?
Se me disser como encontrá-los, o procurador está disposto a amenizar as suas acusações de tentativa de homicídio.
- Savcı ve polis beyler geldiler. - Beklediğimden de önce geldiler.
- Mais rápido do que esperava.
- Göttlicher, bölge savcısı.
- Göttlicher, Ministério Público.
Bölge savcısının ofisini arayıp savcıda ne olduğuna bakayım mı?
Talvez verificar junto da Procuradoria Estadual, para ver aquilo que o procurador tem nos ficheiros?
Aaron'ı üç sene önce hapse yollayan bölge savcısı Sean Moore'muş.
O procurador que colocou o Aaron na cadeia, há 3 anos foi... o Sean Moore.
Savcı Sean Moore'du.
O procurador era o Sean Moore.
Bölge savcısı üç sene önce Aaron Brown hakkında tüm bildiklerini gönderiyor. Ancak ilgilenen tek biz değiliz.
A Procuradoria vai enviar tudo aquilo que eles têm sobre o Aaron Brown, de há três anos atrás, mas, não somos os únicos interessados.
Aaron Brown'ın üç sene önce ters giden soygunu hakkında bölge savcısındaki her şey.
Tudo aquilo que a Procuradoria tinha sobre o roubo do Aaron, há 3 anos atrás...
Ben Savcı Sean Moore.
Sou o Procurador Sean Moore.
Kocam savcı yardımcısıydı, yani adresimizi sır gibi saklamıştık.
O meu marido trabalhava como assistente na Procuradoria Estadual, por isso, mantinhamos a nossa morada em segredo.
New York Polisi ve Savcılık ofisi, işe yaramaz iki keş gözüyle bakıp halka da böyle tanıttılar.
A Polícia de Nova Iorque e a Procuradoria viam-nos, apenas, como um casal de inúteis drogados e, foi assim que os apresentaram.
Savcılık ofisi aradı.
A Procuradoria já ligou.
Savcılık buna göre yargılar, Eva serbest kalır.
Vamos a julgamento com isso e Eva sai livre.
Savcılık beni böyle tahmin dolu, şahitsiz ve kanıtsız bir davaya atasa ne yapardım, biliyor musunuz?
Sabe aquilo que eu faria se o Procurador me trouxesse um caso como este, baseado em conjecturas, sem uma única testemunha ou prova?
Bölge savcısı şimdi aradı.
- A sede acabou de ligar.
Savcılığın bu davayı kazanmak için makul bir şüphenin ötesinde suçluluğunu kanıtlaması gerekli.
Para vencer este processo, a acusação tem de provar a sua culpa além da dúvida razoável.
Belki de katillere aşık olan manyaklardandır ve onu içeri atmak isteyen savcıların peşindedir.
Ou talvez ela seja dessas malucas que se apaixonam pelo assassino, e anda atrás dos procuradores que tentam acusá-lo.
Savcının görevi kötüye kullanma durumu yoksa yüzde 90 oranında duruşmaya hile karıştırmak isteyen kişi duruşmadaki kişidir.
A não ser que haja má conduta da procuradoria a acontecer, em 9 de 10 vezes, quem quer adulterar o julgamento é a pessoa a ser julgada.
Savcılık olacak bütün ekibinden istiyorum.
O Ministério Publico vai querer o bando todo.
Bölge savcısı, seni tutuklamamı istedi.
O Procurador acaba de ordenar a sua prisão preventiva...
Hatırlamamın sebebi, Federal Baş Savcı Simon Poole'un kafasını uçurdukları döneme rastlıyor da ondan.
Lembro-me que foi na mesma altura que alguém estourou os miolos ao procurador Simon Poole.
- Simon Poole adındaki eski bir federal savcıdan. - 15 yıl önce mahkeme tarafından mühürlendi.
Veio de um procurador veterano chamado Simon Poole, e foi selado há uns 15 anos.
Meksikalı Federal savcınız zaten patronunu benim vurdurup öldürttüğüme inanmıyor mu?
E o seu procurador-adjunto mexicano não está já convencido que fui eu que mandei matar o chefe dele?
- Simon Poole adındaki eski bir federal savcıdan. 15 yıl önce mahkeme tarafından mühürlendi.
Veio de um procurador veterano chamado Simon Poole, e foi selado há uns 15 anos.
- Ne öneriyorsunuz? - Savcılık tarafından değerlendirilme. Tabii bana Ana ile ne yaşadığını anlatırsan.
- Consideração do Ministério Publico se me disser o que aconteceu com a Ana.
İkinizi Eyalet Savcılığı için yarışırken izlemek için neden gelmeyeyim.
Com vocês os dois a concorrer, como é que podia não estar?
Bunun Eyalet Savcılığı görevimle ne alâkası var?
"O que é que isso tem a ver com o meu trabalho como Procuradora Estadual?"
İyi akşamlar. Cook İlçesi Eyalet Savcılığı Münazarasına hoş geldiniz. Size Bonaventure Otelinin Balo Salonundan sesleniyoruz.
Boa noite e bem-vindos ao debate para Procurador de Estado do Condado de Cook, directamente do salão de festas do Hotel Bonaventure.
- Çoğunlukla önemli oluyor ama bu eyalet savcılığında...
Muitas vezes importa, mas... Isso não deveria impedir o Procurador Estadual de...
Ama ben Eyalet Savcılığı için aday oluyorum.
Mas, estou a concorrer ao cardo de Procuradora Estadual.
Eğer sistem ırkçı ise, -... eyalet savcısının ne yapması gerek?
Se o sistema é racista, o que é que é suposto o Procurador Estadual...?
- Kaç tane beyaz savcı...
- Quantos procuradores brancos...
Bizim iyi savcılara ihtiyacımız var.
Precisamos de bons procuradores.
- Dediniz ki, fırsat bulsalar savcı olmak için balıklama atlarlar.
- O quê? - Disse que estavam ansiosos para serem procuradores.
Bunu söylediğin zaman insanlar iyi hisseder,... ama bu Eyalet Savcısının işidir ve pek bir fark yaratmayacaktır.
Dizer isso faz as pessoas sentirem-se bem, mas, esse não é o trabalho do Procurador Estadual e não faz qualquer diferença.
Hayır, bir savunma avukatı konuşuyor,... diyor ki, savcıların hatalı davrandıklarını ilk elden gördüm.
- Não, é uma advogada de defesa a falar, a dizer ter visto de perto aquilo que os promotores fazem mal.
Eyalet Savcılığına adaysın, bu hepimiz adına alınmış bir karardı.
Estares a concorrer a Procuradora Estadual foi uma decisão para todos nós.
Çünkü daha iyi bir eyalet savcısı olacağıma inanıyorum.
Porque penso que daria uma melhor Procuradora Estadual.
Yarın sabah masama istifanı bırakmanı istiyorum yoksa savcıdan sana dava açmasını isteyeceğim.
Quero a tua carta de demissão na minha mesa amanhã de manhã, ou vou pedir ao procurador para indiciá-la.
Hadi, ara savcıyı.
Aqui. Liga para o procurador agora.
Bay Donovan, Savcılık'tan Alan Freedman ile tanışın.
Sr. Donovan, este é Alan Freedman do Ministério Público dos EUA.
Savcılık her şeyden önce Bay Belikov ile ilgileniyor.
A Procuradoria dos EUA está mais preocupada com o Sr. Belikov.
Küçük Hanımefendi Savcı Pantiliner'ın bana göstermek istediği delili görmek için sabırsızlanıyorum.
Estou ansioso por ver as provas que a Procuradora Cuequinha me quer mostrar.
Bu işte başarılı olursan Askeri Savcılık'a daha hafif bir ceza isteğinin yerine getirilmesini rica edeceğiz.
Se for bem-sucedida, recomendaremos ao Gabinete do Procurador Militar... que o seu pedido para uma pena mais branda... lhe seja concedido.
Bu savcının sorunu.
Bem, isso caberá ao Procurador Distrital decidir.
- Savcılığa haber veririm ben.
Vou ao Procurador Geral da República.