Savcılık tradutor Português
1,020 parallel translation
Mitch Lodwick savcılık görevini elinden aldığından beri... bir baltaya sap olamadın.
Desde que o Mitch Lodwick te tirou o lugar de promotor público, não vales nem o sal para amendoins.
Savunma makamının iddiası delilik olduğu için, savcılık da bir psikiyatrla anlaştı.
Uma vez que a defesa alega insanidade, a acusação contratou um psiquiatra.
Savcılık makamı, savunmaya da raporun bir nüshasını veriyor.
O Povo entrega à defesa uma cópia do relatório.
Savcılık, tanığı sadece ölüm nedenini göstermek için çağırdı.
O Povo chamou esta testemunha só para mostrar a causa da morte.
Evet, savcılık bunu kullanabilir... ama elbette ki bu, ille kadının yalan söylediğini göstermez.
Sim, a acusação podia usar isso, embora certamente não fosse conclusivo que ela estava a mentir.
Savcılık şimdi Lloyd Burke'ü çağırıyor.
O Povo chama Lloyd Burke.
Efendim... savunma makamı, savcılık masasında bir üçüncü kişiyi görüyor.
Excelência, a defesa repara num terceiro elemento na mesa da acusação.
Dr. Harcourt savcılık makamının bu davadaki psikiyatrıdır.
O Dr. Harcourt é o psiquiatra do Povo neste processo.
Savcılık makamı, sebebi eylemden ayırmaya çalışıyor.
A acusação gostava de separar o motivo do acto.
Savcılık ve savunma makamı kürsüye yaklaşsın lütfen.
Os advogados de ambos os lados podem aproximar-se da barra?
Savcılık, Alphonse Paquette'i tekrar kürsüye çağırıyor.
O Povo volta a chamar Alphonse Paquette.
Savcılık, bu hikayeyi çürütmek için çok uğraşacak.
A acusação vai atacá-la bem.
Savcılık değerlendirmelerini kapanış konuşmasına saklasın.
O advogado do Povo terá de reservar os comentários às alegações.
Böyle patlaması mazur görülebilir, zira savcılık Amerikan ordusunun... bir subayına karşı ifade versin diye bir suçluyu kürsüye çıkarmayı uygun görmüş.
A explosão é quase desculpável, uma vez que a acusação acha aceitável... trazer um réu ao banco, para depor contra um oficial do Exército americano.
- Savcılık itiraz...
- O Povo protesta...
İtiraz ediyorum! Savcılık bu adamı zaten kabul etti.
A promotoria já tinha aceitado este homem.
Yüzbaşı Shattuck, efendim. Savcılık için hazırım.
Capitão Shattuck, senhor eu estou pronto para a prosecução.
Ancak savcılık davalıları anayasayı ihlal etmekle veya....... yargılama süresince kanunları gözardı etmekle suçlamıyor.
Mas a acusação não requer dos acusados que respondam... por violar as garantias constitucionais... ou por alterar o legítimo curso da lei.
Savcılık davalıları cinayetle suçluyor. Barbarlıkla,..... işkenceyle, canavarlıkla suçluyor!
A acusação quer que os acusados respondam... por assassinatos... brutalidades... tortura... atrocidades.
Savcılık makamı başka birşey istemiyor.
A acusação não deseja mais nada.
Savcılık makamının öne sürdüğü ithamların..... sorumlulukla, dürüst ve açık bir şekilde değerlendirilmesiyle çözülecek.
Será estabelecido... com uma clara... e honesta valorização... da responsabilidade pelos crimes que no sumário expôs a acusação.
Savunma makamı da en az savcılık makamı kadar sorumluluğunun bilincindedir.
A defesa está tão dedicada na busca de responsabilidades... como está a acusação.
Bu sanık koltuğunda oturan adamlar acaba gerçekten savcılık makamının itham ettiği suçlardan sorumlu mu?
Pergunto-me se esses homens são de facto responsáveis... pelo que são acusados.
İki yıldır burada savcılık yapıyorum ve bunu ben de biliyorum.
Nos casos em que tenho participado nos últimos dois anos não vi isso.
Savcılık makamı tanık Irene Hoffman Wallner'i çağırıyor.
A acusação chama... Irene Hoffman Wallner.
Savcılık neyi ispat etmeye çalışıyor?
O que deseja a acusação provar?
Savcılık tüm dünyadan gelen....... en iyi hakimlerin ve ünlü hukukçuların yazılı olarak gönderdiği ve bu davaya özel bir itina gösterilmesini rica eden belgeleri sunuyor. Hepsi Ernst Janning'in tek birşeyden ilham aldığını söylüyor :
A defesa apresentará declarações juramentadas... de autoridades legais e juristas de todo o mundo... defendendo que uma consideração especial deve ser feita neste caso... dizendo que todo o trabalho de Ernst Janning... foi levado por um motivo, um único motivo.
Peki savcılık tüm bunlara ne diyor?
Agora... o que a acusação apresenta... contra isto?
Aslında savcılık Ernst Janning hakkında sadece bir tek somut kanıt gösterebildi.
A acusação, na verdade... apresentou no caso de Ernst Janning tão somente uma evidência tangível...
Albay Lawson, bu mahkemede kuralları hakimler koyar, savcılık değil.
O tribunal é que dita as regras neste caso, não a acusação.
Bu kitabı okuduğumda, savcılık makamının suçlamalarla ilgili olarak savunmanın önüne gözle görülür deliller koyamadığını görüyorum.
Sobre esta base, não vejo onde a acusação... estabeleceu uma argumentação concreta contra a defesa.
Savcılık makamı davayı bilgisayar Kirk'e karşı diye oluşturup sunacak.
A acusação vai construir o caso contrapondo-te ao computador.
- Mahkeme savcılık makamını dinliyor.
- O tribunal dá a palavra à Acusação.
Savcılık olarak Kaptan Kirk'ün değerli geçmişini takdir etmekteyiz.
A Acusação reconhece o inestimável currículo do Capitão Kirk.
- Efendim, savcılık davasını arz etmiştir.
- Damos por encerrada a apresentação.
Savcılık makamının itirazı yoksa mahkememiz davayı kapatıyor.
Se a Acusação não tem objecções, dou por encerrada a sessão.
Jüri savcılık makamının kanun hakkında söylediklerini dikkate almasın.
O júri não vai tomar em conta o que a acusação disse sobre a lei.
Bay Cogburn, bu sabah savcılık adına ifade verdiniz.
Sr. Cogburn, já testemunhou para o fiscal nesta manhã.
- Savcılık itiraz ediyor!
- Protesto!
Lordum ve diğer lordum savcılık makamı gösterecek ki lordum lordumun... Siz değil lordum.
Meritíssimo, e outro Meritíssimo, a acusação vai tentar demonstrar, Meritíssimo, que o Meritíssimo... não o Meritíssimo.
Yine de o bir savcılık delili.
Mesmo assim é uma prova.
Savcılık adına Albay Fawcett.
O Coronel Fawcett pela acusação.
- Bölge savcılık bürosu lütfen.
- Gabinete do Promotor Público.
- Savcılık
- Ao fiscal?
- Savcılık?
- Ao fiscal.
"Bu başvuru, başvuru yapan kişinin ölümü kanıtlayabilmesi, ceset hiç bulunamadığı için tıbben kanıtlanması mümkün olmadığından savcılık tarafından reddedilmiştir."
"O requerente não possui provas da morte, o corpo nunca foi encontrado, " nem apresentou certificado médico ou do médico legista " e o pedido foi indeferido.
Savcı her sözünü keserse tanık nasıl tereddütsüz yanıtlayabilir?
Como pode ela responder de forma directa, se o advogado Está sempre a interromper?
Hemen arkasında, seferber olmuş doğruluk ve haklılık güçlerinin takip ettiği, albay üniforması ve beyaz atıyla ışıldayan bir savcı görüntüsü çağrıştırıyor.
Parece que o vejo a chegar, montado num cavalo branco todo galante em trajes militares aliadas a seu favor.
Operasyonların gizli yapılması, toplama kamplarının konumları, soykırımların milyonlara vardığı savaşın son günlerinde iletişimin kopmuş olması bile, savcılığın gerçeği söylemediğini apaçık gösterir.
O segredo das operações, a localização geográfica dos campos... o colapso das comunicações nos últimos dias da guerra... quando o extermínio alcançava milhões... mostra claramente que eles não falam a verdade!
İşin en tuhaf kısmı da savcılığın bu filmleri, sadece bir tek sebep için görevlerinde kalmış tek düşünceleri bu olayları engellemek olan sanıklara karşı delil olarak sunmasıydı.
Mas o mais irônico de tudo é... que a acusação mostrou aqueles filmes contra os réus... homens que permaneceram no poder por uma única razão... prevenir que coisas piores acontecessem.
Savcılılık olarak bu adamı lekelemek istemiyoruz, ancak deliller var.
A Acusação não deseja desonrar este homem, mas factos são factos.