Solucan tradutor Português
2,611 parallel translation
Kızartılmış solucan.
Totalmente frita.
Solucan, sos.
A minhoca, o molho.
Evet, ben Solucan Çocuğum.
Whoo! Ah pois, sou o rapaz minhoca!
Fıstık ezmeli ve solucan reçelli sandviç.
Manteiga de amendoim, e uma sanduíche bem quente.
Sırada 3 büyük solucan var.
Faltam só mais três minhocas.
Bütün gün solucan yedim.
Tenho estado a comer minhocas o dia inteiro.
Geçen haftalarda ben de bir kaç solucan yedim.
A sério. Eu também tive de comer umas quantas minhocas esta semana.
Bir solucan burada ve bir solucan orada, tatlarının nasıl olduğunu biliyorum.
Uma minhoca aqui, outra ali, eu sei como isso é.
Balıkçılara solucan satar.
Ela vende minhocas para os pescadores.
Daha fazla solucan yiyemem, çocuklar!
Não posso comer mais nenhuma minhoca, rapazes!
Sen de bir kere şekerleme ve ketçapla solucan yemeyi dene.
Tenta comer minhocas com marshmallows e com ketchup.
Sence Solucan Çocuk gelecek mi?
Achas que o rapaz minhoca vai aparecer?
Evet, sadece senin için tırsıyorum, Solucan Çocuk, hepsi bu.
Sim, apenas estou assustado por ti, rapaz minhoca, é só.
Solucan var mı, Bradley?
Tens uma minhoca, Bradley?
İşte burada, Solucan Çocuk.
Aí tens, rapaz minhoca.
Son bir solucan daha.
Falta apenas uma minhoca.
Solucan için kazıyorlar, Joe.
Estão a escavar para encontrar minhocas, Joe.
Zaman doluyor, Solucan Çocuk.
O tempo está a esgotar-se rapaz minhoca.
Etrafta hiç solucan yok, hiçbir yerde.
Não existem nenhumas minhocas por aqui, em lado nenhum.
Asla solucan bulamayacağız.
Nunca vamos encontrar uma minhoca.
- Solucan!
- Uma minhoca!
Bir grup küçük solucan.
Bando de pequenas minhocas.
Hoşça kal, Solucan Çocuk.
Tchau, rapaz minhoca.
10 solucanın hepsini yedin.
Comeste as dez minhocas.
Bak küçük solucan.
Escuta, seu verme.
Solucan delikleri karanlık madde kör noktaları, olası pusu bölgeleri.
wormholes, ângulos mortos de matéria negra, prováveis emboscadas...
Yılanbalığı ya da solucan? Ben dinozor istiyorum.
- Quero um dinossauro.
Gelen bir solucan deliği.
É um buraco de verme a aproximar-se.
- Gelen bir solucan deliği var.
- Buraco de verme a aproximar-se.
Oluşan solucan deliğinin kararsız girdabı :
O vórtice instável do buraco de verme em formação.
- Tegalus'tan gelen solucan deliği.
- Um buraco de verme de Tegalus.
Öyleyse solucan deliğini başka bir şey etkilemiş olabilir mi?
Será que outra coisa afectou o buraco de verme?
Onları getiren solucan deliği şu tekilliği ikiye ayırıp uzayın şu kısmını geçiyor.
O buraco de verme que os trouxe passou esta secção de espaço, atravessando esta singularidade.
Anladığım kadarıyla, sapma tek taraflı ve sadece o solucan deliğine özgü.
Tanto quanto sei, o desvio foi num sentido e específico àquele buraco de verme.
Bunun tek bir solucan deliğiyle sınırlı olduğu görüşü çürüdü.
Lá se vai a restrição do fenómeno a apenas um buraco de verme.
Kara deliğe yakın solucan delikleri tekilliğe çekilip buraya yönlendirilmekte.
Um buraco de verme que passe perto do buraco negro é atraído para a singularidade e redireccionado para aqui.
Bizi oraya götüren solucan deliği içinden geçmişti.
Quando o buraco de verme nos levou lá, passou directamente por ele.
Burada ise solucan deliği bir kara delikten geçiyor.
Mas aqui, o buraco de verme está a passar por um buraco negro.
Bu, duyulan sesi açıklayabilir. Birinci solucan deliğinden madde akışına eşlik eden enerjiyi de.
Isso pode explicar o som que ouviram e a assinatura supérflua de energia que seguiu a corrente de matéria desde o primeiro buraco de verme.
Ya da solucan deliği tekillikten geçmekte olduğu milisaniye içinde bir gama ışını patlaması oldu.
Talvez uma supernova ou uma descarga de raios gama no milissegundo em que esse buraco de verme passou por essa singularidade.
Ama denklemden solucan deliğini çıkarırsak şansımız önemli ölçüde artacaktır.
As probabilidades aumentam consideravelmente se tirarmos o buraco de verme da equação.
Kara deliğin içinden solucan deliği açıp bu evrene bir köprü kurdular.
Abriram o buraco de verme pelo buraco negro e criaram uma ponte para este universo.
Bilmiyorum, hatırladığım sadece "Solucan deliği, kara delik, köprü."
Só me lembro de : "Buraco de verme, buraco negro, explosão."
Efendim, PX7-455'e bir solucan deliği açtık.
Estabelecemos um buraco de verme para PX7-455.
Etki tersine çevrildiğinde ilk seyahatlerinin rotasını izleyecek solucan delikleri yaratacağız,...
Assim que o efeito estiver revertido, marcaremos esses pontos de origem e criaremos buracos de verme que seguirão os caminhos interuniversais criados com as viagens para aqui.
Bir solucan deliğimiz var.
Temos um buraco de verme estável, 3,4 segundos.
Tanrım, bir solucan deliğinden başka gezegenlere gidiyorsun.
Meu Deus, tu vais a outros planetas através de um buraco de verme.
Kovan Atlantis'i terk ettiği zaman solucan gönderdikleri bütün veriyi yok etmeye başladı.
- Quando a nave-mãe deixou Atlantis, o vírus começou a destruir todos os dados que nos enviavam.
Kovan gemisi şematiklerinin içinde solucan türü bir bilgisayar virüsü vardı.
Dentro dos esquemas da nave colmeia havia um tipo de vírus de computador.
Solucan deliği kurulamıyor.
- Não consigo ligação.
- Solucan deliği geliyor.
- Abertura de Wormehole.