Sıradan tradutor Português
9,878 parallel translation
Baba, sıradan bir esir değil bu. - Sammy...
Pai, não é um prisioneiro.
Hepsi değersiz olurdu. Aynı kum gibi sıradan olurdu.
Não teriam valor, seriam tão comuns como a areia.
Herkese göre sıradan bir adli tıp yardımcısıyken gücümü gizlice, S.T.A.R. Labs'daki arkadaşlarımın yardımıyla suçla savaşmak ve benim gibi meta-insanları bulmak için kullanıyorum.
Para o mundo exterior, sou um cientista forense normal, mas em segredo, com a ajuda dos meus amigos nos Laboratórios S.T.A.R., combato o crime e procuro outros meta-humanos como eu.
Hepiniz gibi sıradan bir vatandaşım! Çok teşekkürler.
Ponho uma perna de cada vez quando visto as calças, muito obrigado!
Daha sonraları ise, ailelerin çocuklarına dişleri döküldüğü zaman standart bakır kuruşlar yerine gümüş çeyreklikler vermeleri sıradan bir hâl aldı.
De facto, tornou-se logo comum dar aos filhos moedas de prata quando perdiam um dente, em vez de uma moeda de cobre.
Aynı zamanda da sıradan dördüncü sınıf öğrencisi kadar bilimsel bilgiye sahipti.
E também tinha o conhecimento científico do nosso quarto ano.
Masonlar tarafından bodrumlar hiçbir zaman sıradan bir bodrum olarak kullanılmadılar.
Uma cave nunca é apenas uma cave com os Masons.
Bu sıradan bir alev değil.
Esta não é uma chama normal.
Sıradan bir askerin misyonunda saflık vardır.
- Sim. Existe um grau de pureza na missão do dia de um soldado.
Bu sıradan bir Korkunç Kâbus değil.
E não é só isso. É um Monstrous Nightmare fêmea!
Herkese göre sıradan bir adli tıp yardımcısıyken gücümü gizlice S.T.A.R. Labs'daki arkadaşlarımın yardımıyla suçla savaşmak ve benim gibi meta-insanları bulmak için kullanıyorum.
Para o mundo exterior, sou um cientista forense normal, mas em segredo, com a ajuda dos meus amigos no Laboratório STAR, combato o crime e procuro outros metahumanos como eu.
Diğer evrenden gelen sıradan, normal biri sadece.
É apenas um tipo normal de outro universo.
Şuçlamaların çok sıradan.
As tuas acusações são tão banais.
Bugünkü bölümde, Michael Jenkins sıradan, eski bir arabayla dövüşecek.
No episódio de hoje, Michael Jenkins enfrenta um carro antigo comum.
Dışarıdakilere göre sıradan bir adli tıpçıyım ama gizlice, S.T.A.R. Labs'teki arkadaşlarımın yardımıyla suçla savaşıyorum ve benim gibi olan diğer meta insanları buluyorum.
Para o mundo exterior, sou um vulgar cientista forense, mas, secretamente, com a ajuda dos meus amigos da STAR Labs, combato o crime e descubro outros metas como eu.
Bu Strix için sıradan bir iş.
Para os Strix, são negócios como habitualmente.
Temas raporun konuşmanın sıradan ve dostane olduğunu yazıyor?
O seu relatório disse que a conversa foi afável, casual?
Sıradan ve masum insanlar.
Pessoas comuns, inocentes.
Herkese göre sıradan bir adli tıp yardımcısıyken gücümü gizlice S.T.A.R. Labs'daki arkadaşlarımın yardımıyla suçla savaşmak ve benim gibi meta-insanları bulmak için kullanıyorum.
Para o mundo exterior, sou um vulgar cientista forense, mas, secretamente, com a ajuda dos meus amigos da STAR Labs, combato o crime e descubro outros metas como eu.
Size sıradan bir teklif sunduk ama bunları, sizden istediklerimize karşı bir telafi olarak veriyoruz.
Uma modesta oferta, mas é tudo o que temos a oferecer pelo que vos pedimos.
Sıradan olduğu aşikâr.
É modesta mesmo.
Onun için sıradan bir kız değildim, Caroline.
Não fui uma rapariga qualquer para ele, Caroline.
Katliamcı, manyak katil ve tipik sıradan kötü adam laflarından söyledi.
Quero dizer, assassino em série, maníaco homicida, e as coisas típicas dos mauzões...
Ben de ona, derin ve rüyasız bir uyku olduğunu söylemiştim ama bu sıradan bir hançer değil.
Disse-lhe que era como um sono profundo e sem sonhos. Mas isto não é um punhal normal.
Ne kadar sıradan.
Quanta falta de originalidade.
Sıradan dahi gözleri değil.
Não quaisquer olhos de génio.
Sıradan savaşçılar kuşları, cüce kargaları yakalayıp öldürürler.
Fizeram sacrifícios. Os guerreiros vulgares apanharam e mataram pássaros, gralhas.
O halde sıradan insanlar eleniyor, ama eğitimli bir kimyager olabilir.
Isso exclui as pessoas comuns, mas um químico treinado pode fazê-lo.
Ama sıradan bir çocuk değil.
Mas não era um qualquer.
Biliyorsun, burada oturup, diğer partnerlerle sıradan bir şekilde takılıyordum.
Para quando estiver a vangloriar-me junto dos outros sócios.
Sıradan biridir.
É um homem comum...
Biz sıradan insanlarız, arkamda duran politikacılarla konuşuyoruz.
Somos pessoas comuns a falar com os políticos atrás de mim.
Sıradan bir avukata gidemem.
Represento o Vince. Não posso ir a um advogado qualquer.
Ben sıradan bir insanım.
Porquê? Sou um zé-ninguém.
O sıradan bir insan.
Ele é uma pessoa.
Dışarıdaki sıradan bir toz fırtınası değil.
Aquilo não é apenas uma tempestade de areia.
Sıradan bir ev adamısın yani.
Como a Cinderela?
Köşeli çenesi var yakışıklı, çok sıradan.
Ele é o galã convencional.
Evet. Şimdi ön sıradan izleyeceksin.
Agora tens uma cadeira na primeira fila.
"Aslan Kral" ı ön sıradan izliyordu.
Na altura do homicídio, ele assistia na primeira fila ao "Rei Leão".
Senin gibi olağan ve küçük şeyler yapan sıradan insanlar kendilerini bir krizin ortasında olağanüstü bir şey yaparken buluyorlar.
Pessoas normais como tu, habituadas a fazer coisas comuns e pequenas, de repente, vêem-se no meio de uma crise a fazer algo extraordinário.
Bu senin için sıradan bir şey değil miydi?
Então não é algo que faças regularmente?
Sıradan bir Amerikalı kadının doğurma yaşındaki yükseliş üreme uzmanlarına olan talebin büyük ölçüde artmasına sebep oldu.
O facto de a mulher americana comum ter filhos cada vez mais tarde levou a um aumento da procura de especialistas de fertilidade.
NZT adında bir hap alana kadar 28 yaşında sıradan birisiydim.
Era um jovem falhado de 28 anos, até tomar um comprimido chamado NZT.
O sıradan olmayan bir adam. İnsanlığın iyiliği için kendini feda edecek.
É um homem comum que se sacrificará para o bem da humanidade.
Biz bir zamanlar sıradan insanlardık.
As vidas que conhecemos um dia... foram dilaceradas.
Hayır, bu Marc Marquez ikinci sıradan oluyor.
Não, é Marc Márquez que perdeu o segundo lugar.
Yarışı kazanmalı ve Marc Marquez 5. sıradan geride kalmalı.
tinha de ganhar a corrida e Márquez tinha de acabar em 5 ou mais abaixo.
"Sıradan" bir talip değil.
Não apenas outro.
Sıradan bir fahişe gibi kızını sallandıracak kadar alçalabilme potansiyelini görüyorum.
Parece que estaríeis disposta a acenar vossa filha como uma meretriz vulgar.
Yoksa tekrar başlarsam ön sıradan izlemek mi istiyorsun?
Ou quer assistir, caso tenha nova recaída?
sırada 98
sıradışı 31
sıradaki 654
sırada sen varsın 33
sıradaki sensin 35
sırada ben varım 21
sırada ne var 185
sıradaki soru 19
sıradaki ne 26
sıradaki durak 18
sıradışı 31
sıradaki 654
sırada sen varsın 33
sıradaki sensin 35
sırada ben varım 21
sırada ne var 185
sıradaki soru 19
sıradaki ne 26
sıradaki durak 18