Tita tradutor Português
84 parallel translation
İş hayatının Titan'ı.
Titä do sistema!
İşte çayın, Tita.
O teu chá, Tita.
Ben fazla kalmayacağım, Tita.
Não fico muito tempo, Tita.
Tita, piyanodan uzaklaşınca zaman duygun kalmıyor, canım.
Tita, perdes a noção do tempo quando não estás ao piano.
Tita da, bundan bahsetmişti.
A Tita contou-me.
Sana söylüyorum, Tita!
Estou a falar contigo, Tita!
Tita, bir şeyleri denememizi önerdi...
A Tita sugeriu que tentássemos...
Seninle vedalaşacağım, Tita.
De ti despeço-me, Tita.
Annem her zaman derdi... Ben her zaman annemin teyzesi Tita kadar soğanlara karşı hassasmışım. Tita, annemin anneannesinin karnındayken bile... soğan doğranırken ağlarmış.
A mamã diz que isso é devido a eu ser igual à Tia-avó Tita, que ainda no ventre materno já se fartava de chorar sempre que a minha Avó picava cebolas.
Nacha, hizmetçi kız, derdi ki Tita... tam anlamıyla bu dünyaya doğru itildi... masadan mutfak zeminine akan... kontrolsüz akan gözyaşları gibi.
Contava a Nacha, a criada, que Tita foi literalmente empurrada para o mundo por uma impressionante torrente de lágrimas caída sobre a mesa e chão da cozinha.
Bir daha asla böyle söyleme, Nacha. Tita asla evlenmeyecek.
Não tornes a dizer isso, Nacha, a Tita nunca se casará.
Tita, Nacha tarafından beslendi, mutfakta büyüdü... tavuk çorbası, kekik, defneyaprağı... kaynamış süt, sarımsak... ve tabiî ki soğan kokuları arasında.
Alimentada pela Nacha Tita cresceu na cozinha, entre odores de canja de galinha, do tomilho, do louro, do leite fervido, dos alhos e, evidentemente, da cebola.
Tita çıplak omuzları üzerinden Pedro'nun yakıcı bakışlarını hissettiğinde... pişmemiş bir hamurun kızgın yağa... değdiği andaki hislerini anladı.
Quando Tita sentiu sobre os ombros o olhar ardente de Pedro, logo compreendeu o que deve sentir a massa ao entrar em contacto com azeite a ferver.
Bayan Tita, bu fırsatı yakalamışken size bir şey itiraf etmek istiyorum... Size derinden aşığım.
Señorita Tita, aproveito a oportunidade para lhe dizer que estou profundamente apaixonado por si.
Ya siz? Sizde benimle aynı duygular içinde misiniz?
E a Tita, não sente o mesmo por mim?
Biraz evvel açıkladığım nedenlerden ötürü...
Pela razão que lhes expus, a Tita não pode casar.
tabiî ki... Eğer Pedro'nun evlenmesini istiyorsanız... size diğer kızım Rosaura'yı önerebilirim. Tita dan sadece iki yaş büyüktür kendisi.
Claro que se o que lhe interessa é que o Pedro se case, sugiro a minha filha Rosaura, só 2 anos mais velha que a Tita e plenamente preparada e disponível para o matrimónio.
Tita'nın Pedro ile evlenmesine izin mi vereceksin?
Deixa a Tita casar com o Pedro?
Tita'ya söz vermiştin, aşka ne oldu?
Onde está o amor que juraste à Tita?
O gece Tita'nın uyuması imkânsızdı.
Nessa noite Tita não conseguiu dormir.
Zavallı Tita, erkek arkadaşıyla evlenen kız kardeşini seyrediyor!
Pobre Tita, que sentirá ao ver a irmã roubar-lhe o noivo?
Bir gün kalabalığın arasında karşılaştık... Pedro Tita ya bir aşk mesajı verdi.
Uma vez, durante a missa, vi o Pedro passar à Tita uma carta de amor.
Tita, anneme söyledim bugün yemeği ben yapacağım.
Tita, já disse à mamã e hoje apetece-me cozinhar.
Tita, Bugün senin çiftliğin baş aşçısı olarak... birinci yıldönümün. Bu yüzden sana bu gülleri getirdim.
Tita, como faz hoje um ano que cozinha para todos nós, tomei a liberdade de lhe trazer estas rosas.
Çok değişik bir simya olayı gerçekleşiyor gibi görünüyordu. Sadece Tita'nın kanı değil... tüm benliği de... bıldırcının üzerindeki... gül sosunun içinde erimişti... ve tüm etin aromasını değiştirmişti.
Era como se, por um estranho fenómeno de alquimia, não apenas o sangue de Tita mas todo o seu ser se tinha dissolvido no molho de rosas, para dentro das codornizes, em cada um dos aromas do prato.
İletişim kurmanın yeni bir... yolunu keşfetmişlerdi. Tita verici... Pedro ise alıcıydı.
Era como se tivessem encontrado um novo código de comunicação em que Tita fosse o emissor Pedro, o receptor, e Gertrudis a felizarda em quem se sintetizava esta relação sexual através de comida.
Tita, orada neler oluyor?
Tita, que se passa aí fora? !
Tita!
Tita!
Tita, bebek geliyor.
O bebé vai nascer!
Tita'nın işleri bu şekilde halletmesine çok şaşırdım.
Estou espantado com a maneira como a Tita a ajudou.
Tita ateşle temas ettiğinde... cisimlerin nasıl değişikliğe... uğradığını biliyordu. tortilla'nın nasıl hamurlaştığını. Ve aşkının ateşinin dokunmadığı göğüslerinin... sadece göğüs değil... sıradan hamur topları olduğunu.
Tita soube na carne por que altera os elementos o contacto com o fogo, por que se converte em tortilha um bocado de massa, por que um seio que não passou pelo fogo da paixão não passa dum bocado de carne inerte, sem qualquer utilidade.
Bir anda Pedro dokunmadığı halde Tita'nın... sıradan hamur toplarını, şehvetli birer... göğüs haline çevirmişti.
Em segundos, Pedro tinha transformado os seios de Tita de castos a voluptuosos, sem sequer precisar de lhes tocar.
Bayan Tita, yolunu şaşırmış olan mermi... Roberto'nun sütannesini başından vurdu... buraya gelirken. Öldü.
Menina Tita, a ama do Menino Roberto levou com uma bala perdida na cabeça, e está morta.
Tita yemek için bağıranlara asla karşı koyamazdı.
Se Tita não resistia a uma coisa era ver alguém chorando de fome,
Tita, bebek ne yapıyor?
Tita, que se passa com o menino?
Tita, "mole" harika olmuş!
Tita, o teu mole está melhor que nunca!
Tita! Neredeydin?
Tita, onde estavas?
Ne oldu? Neden Tita aşağıya gelmiyor?
Que se passa, porque não desceu a Tita?
tabiî ki, sen yemek zorunda değilsin. Sue Ellen'a kendini iyi hissetmediğini söylerim.
A Tita não precisa, digo à Sue Ellen que não se sentia bem...
Annesinin emirlerinden kurtulan Tita,.. şimdi ne yapacağını bilmiyordu.
Tita, ao ver as mãos livres das ordens da mãe, não sabia o que fazer delas.
Şimdi bunu kabul etmek zorunda kalmışlardı. Sadece bir kâse sihirli biftek suyuna çorbadan içtikten sonra... kendini iyi hissetmişti.
E a Tita, apesar de ultimamente não lhes dar grande crédito, agora tinha de o aceitar como sendo verdade pois ela própria voltara a si ao tomar uma única malga de caldo de carne.
Düşündüğüm şeyi tahmin edebilir misin?
Tita, consegue adivinhar em que penso?
Annesinin gizlediği şeylerin farkına vardığında... Tita ağladı.
Ao saber o segredo da mãe, Tita chorou.
Tita, benimle birlikteyken neden ağlıyor?
Por que chora quando está comigo?
Çocuğu Rosaura'nın yakınında tutmak istiyorsan... Çocuğun teyzesi Tita ile birlikte... mutfakta olduğunu hissetmesini sağla.
Para que a menina ficasse com a Rosaura, tiveram de a convencer que estava na cozinha, com a Tia Tita.
Baba ben bu küçük kızla evlenmek istiyorum Sen ve Tita gibi
Papá, quero casar com esta menina, como tu e a Tita.
Tita Rosaura'nın Esperanza ile ilgili... planlarına çok kızmıştı... Kız kardeşinin ağzından asla böyle iğrenç, tiksindirici... sözlerin çıkmamasını... dilerdi.
Tita ficou tão zangada com os planos de Rosaura para a filha que desejou que a irmã nunca tivesse deixado escapar palavras tão repugnantes, maldosas, indecentes e repelentes.
Tita kız kardeşinin tüm bu söylediği sözleri yutmasını diledi... ve onları içinde tutmasını, orada çürümesini, ta ki kurtçuklar onları yiyip bitirene kadar.
Mais valia que as tivesse guardado nas entranhas, até apodrecerem.
Bildiğiniz gibi, ziyaretimizin amacı... Tita'yı istemek.
Como já saberão, o propósito desta visita é pedir a mão da Tita.
Tita! Su çok sıcak!
A água está quente demais!
En azından, bu Chencha'nın fikri, Tita'nın... en son sefer de yeterince güçlü olmadığına inansalar da.
Pelo menos era no que acreditava a Chencha.